Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Donald Trump’ın ilk konuşması, “Taç giyen baş akıllanır” beklentisine sahip olanları hayal kırıklığına uğrattı. Şimdiden Amerikan tarihinin en fazla protestoya maruz kalan başkanı o.

        Göreve başladığından beri kadınlar, sanatçılar, siyahiler, Müslümanlar sokakta yürüyor, slogan atıyor, “Hepimiz mülteciyiz” yazan dövizler taşıyorlar. Bu gösteriler “establishment+sivil toplum” işbirliğinin sonucu ise de Trump’ın performansı kendisiyle değil, sokaklara taşan tepkiyle empati kurmayı sağlayacak cinsten. Zira arkasında ne olursa olsun gelir gelmez yaptığı ilk iş, zayıfları ve yoksulları koruyan Obamacare’i iptal etmek olan bir adamla empati filan kuramazsınız. Meksika sınırına duvar örme vaadini hemen uygulamaya koyan da aynı kişi zaten. Şimdi “Suriye’de güvenli bölgeler kuracağım” diyor ve bunu söylerken “Avrupa’nın Almanya gibi ülkelere mülteci almasının ne kadar büyük bir hata olduğunu” deklare ederek Avrupa aşırı sağının eğilimlerini pekiştirmiş oluyor.

        Faşizm ve başkanlık sistemi ikilisini şakanın sınırlarına davet ederek dünyadaki başka rejimlere “kötü örnek” olması muhtemel bir düzene geçişin sinyallerini veriyor.

        NATO ülkelerine yaptığı mirasyedi muamelesi, Müslümanlara duyduğu antipati, Çin ile Güney Çin Denizi üzerinden giriştiği erken restleşme bir tarafa, Meksika sınırına ördüğü duvar da aslında yabancıları-göçmenleri dışarıda tutma işlevinden fazlasını yapacak. Duvar, yabancıları-göçmenleri dışarıda tuttuğu kadar Amerikalıları da içeri kapatan hapishane görevini üstlenecek. Ancak böyle gitmediği görüldüğünde, dünya sisteminden ABD’yi çektiğinde boşluğu dolduracak aktörlerin oluşturacağı tablo teberrüz ettiğinde, geç olacak. Bu kez de “İş başa düştü” denilecek ve “ABD artık başka ülkelere müdahale etmeyecek” vaadinin çöktüğünü göreceğiz.

        Evet, Trump bir taraftan ABD’yi başka ülkelerde darbe yaptıran, başka ülkelere müdahale eden bir ülke olmaktan çıkarma sözü veriyor, bir taraftan da “Amerika’yı yeniden dünyanın en güçlü ordusuna sahip olan ülke yapacağım” diyor. Eğer her ikisinde de samimiyse olacak olan belli: ABD’nin yapısal, işlevsel fonksiyonları tecrit edilmeye refleks verdiğinde; Trump’ın silaha, askere, savaşa yaptığı yatırım sahne alacak.

        İşin aslı, IŞİD’in “Beyaz Batılı kâfir adam” dendiğinde zihinlerde belirmesini istediği hangi resim ise Trump o resmin tuvalini hazırlıyor. Sonradan IŞİD’e üye olan radikal Selefi eğilimlerin mensupları, Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) gibi yapıları aşağılarken “Siz böyle demokrasi filan diyorsunuz ya, Batı’nın umurunda değil, onun gözünde teröristsiniz. Çünkü Müslüman’sınız. Yani çabanıza değmez. Gerçekten sonuç doğurmak istiyorsanız silah tek çözümdür” diyorlardı. Trump’ın ekibi, Müslüman Kardeşler’i terör örgütleri listesine alma çabalarında başarılı olursa bu, IŞİD’in tezlerinin sağlaması olacak. Çünkü “radikal İslam ile demokrasiyi İslam’la meczedebilen İslam” arasındaki ayrımın kalkması IŞİD’i güçlendirir. Dolayısıyla IŞİD ile cepheden savaşa giren Sünnilerin yerini “her eve bir IŞİD” trajedisi alabilir.

        Ortadoğu’da makul, sıradan insan kalmaz, hiçbir proje tutmaz ve hiçbir iktidar istikrar sağ- layamaz hale gelirken, radikal İslam ile İslam’ı ayıramayan Trumpizm’in Türkiye’ye de olumsuz tesirleri olur. Başta Mısır olmak üzere bölgedeki diğer ülkelerde de hem demokrasi hem İslam diyebilen tek unsur Müslüman Kardeşler olduğu için bu hareketi desteklemiş olan Türkiye bu mesele üzerinden sigaya çekilme, itham altında kalma durumuna düşürülürse ABD-Türkiye ilişkileri daha da gerilecektir. Trump’ın eğilimlerine, kısaca yeni döneme ayak uydurulması ise AK Parti’yi taşıyan gövdede kırılmalara yol açar.

        PKK-PYD konusunda da işler epey karışık. IŞİD’le mücadele konusunda Trump’ın ekibi Irak’taki ve Suriye’deki Kürtlere güvendiklerini açıklamışlardı. Trump, PYD’ye sempatisini hiç saklamadı, Obama’nın PYD/YPG yanlısı olmasıyla maruf temsilcisi Bret McGurk’e görevine devam etmesi teklifini yaptı. Pentagon’un PYD’den yana olan tutumu zaten malum. Türkiye-Rusya garantörlüğünde belirli bir aşamaya getirilen, Astana’da muhalifler ile rejim güçlerinin aynı masaya oturtulmasını sağlayan Suriye ateşkesinin kaderi Trump’ın “Suriye’de güvenli bölgeler oluşturacağım” çıkışıyla daha da belirsizleşti.

        Trump verdiği kötü sözleri tutmakta aceleci davranıyor, ama verdiği tek iyi söz olan “Artık başka ülkelere müdahale etmeyeceğiz” sözünden cayma adımlarını çoktan atmış bulunuyor.

        Diğer Yazılar