Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        15 Temmuz’daki darbe girişimine ilişkin olarak Fethullah Gülen, 6 general ve 17 subayın yargılandığı İstanbul ana davasının pazartesi günü yapılan duruşmasına ilginin son derece zayıf olması bazı şehit yakınlarının sitem etmesine yol açınca soluğu Silivri’de aldık. Çarşamba günü yapılan duruşmayı, bakan ve milletvekillerinin de bulunduğu hatırı sayılır bir kalabalık izledi.

        Şehit ailelerine destek için duruşmayı izlemeye gelenler, salonun en uç kısmında oturmaya tepki gösterince mahkeme başkanının kararıyla oturma düzeni yeniden şekillendi. Kamuoyu desteğinden memnun olanlar kadar tedirgin olanlar da vardı. Duruşma başlamadan az önce, bir şehit babasının söz konusu kalabalığın yanına gidip, “Burada şov yapmanızı istemiyorum, çünkü ben şehit babasıyım ve bunu istemeye hakkım var” dediğine şahit olmak ilginçti.

        ‘PES’ DEDİRTTİ

        Perşembe günü yayınlanan yazımda ağırlıklı olarak Ankara-Sincan’da görülen çatı davasındaki manzaradan ve duruşma salonunu yalan rüzgârına çeviren isimlerden bahsetmiştim. İstanbul ana davanın çarşamba günü görülen duruşmasında savunma yapan Eyyüp Gürler’in savunması aynı zincire halka oldu denilebilir. Eski Tuğgeneral Eyyüp Gürler, çarşamba günü yaptığı savunmada 15 Temmuz’da kurdukları “Yurtta Sulh” isimli WhatsApp grubundan 4 subaya, o dönem 1. Ordu Komutanı olan Ümit Dündar’ı “enterne edin” talimatı verdiğini bile reddetti. Kullandığı telefon üzerinden gönderildiği belirlenen mesajların başkaları tarafından yazılmış olabileceğini iddia etti.

        13 Ağustos 2016’da alınan ifadesinde, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Harekât Daire Başkanı olarak görev yapan Tuğgeneral Adem Boduroğlu’nun 15 Temmuz’dan birkaç gün önce darbe planlamasından bahsettiğini, 1-2 gün sonra da Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda görevli Albay Muzaffer Düzenli’nin darbe olacağını söylediğini iddia etmişti. Ancak bu ifadesini o dönemde “tükenmişlik sendromu” yaşadığını belirterek reddetti ve sendromunu da “aşağılanma durumu içinde olmasından” mütevellit psikolojiye bağlayarak “pes” dedirtti. Çünkü aşağılanan ve tükenen insanlar bu kadar “detaylı” şoke olmazlar.

        Belli ki bu davalar Muğla’da devam eden davada yargılanana Gökhan Sönmezateş ve Şükrü Seymen gibi yaptıklarını kabul eden az sayıda sanık ile yaptıklarını inkâr eden çok sayıda sanık arasında gidip gelecek. Ancak yalanları paçalarından akanlar ne kadar gayretli olurlarsa olsunlar hem aleyhlerindeki malzemelere hem de çapraz sorgulamalara dayanabileceklerini sanmıyorum.

        Ancak bu demek değil ki iddia makamının eli bütün sanıklara karşı güçlü.

        Misal 3. Kolordu Komutanı Erdal Öztürk’ün durumu. İddianameyi okumayanlar, duruşmaya katıldığı halde neyi görmek istiyorsa onu görenler fark etmemiş olabilir ama Erdal Öztürk aleyhindeki veriler son derece zayıftı.

        ADALET TECELLİ ETSİN

        Darbe gecesi Antalya/Side’de olduğunu HTS kayıtlarıyla; neden o tarihte yıllık izin yaptığını 2015 tarihli 1. Ordu Komutanlığı onayıyla; darbe gecesi izinde olduğu halde yetkili olmadığı halde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünürü Özdemir Bayraktar’la da durum değerlendirmesi yapıp, “Bu emir sahte, bütün askerler geri çekilsin” şeklinde basın açıklaması yaptığını NTV ve TGRT kayıtlarıyla; ismini kullanarak emniyet müdürlerini arayıp teslim olmaları talimatını veren kişinin kendisi değil Albay Uzay Şahin olduğunu Adli Tıp Kurumu raporuyla; hakkında örgüt üyeliğine dair hiçbir tespit yapılamamış olduğunu savcılık ve daha başka devlet kurumlarının raporlarıyla belgeleyebilen Erdal Öztürk’e karşı iddia makamının elinde şimdilik sadece darbecilerin hazırladığı sıkıyönetim listesinde İstanbul için adının geçmesi var.

        FETÖ gibi bir yapının İstanbul’u güvenmediği birine vermeyeceği elbette anlamlı bir akıl yürütme ama FETÖ, Balyoz davasından yargılayıp hapse attığı Tunceli 4. Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Levent Ergün’ü de o listeye ekleyebilmişti. Ergün’ün şansı, tuzağı görüp atik davranarak görevlendirme emrini reddedecek sağduyuya sahip olması oldu.

        Sözün özü, daha şimdiden iddianamelerin güçlü olduğu sanıklar var, mahkûmiyeti ancak yeni delillerin çıkmasıyla mümkün olan sanıklar var. Bunları tefrik etme sorumluluğu hâkimlerde. Tek duamız var: Adalet tecelli etsin.

        Diğer Yazılar