Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yargı ve Emniyet’te “paralel yapı”, Bilal Erdoğan’ı gözaltına alma çabaları, yolsuzluk ve rüşvet operasyonları, savcı tarafından durdurulan yardım yüklü TIR’ların uluslararası mecrada kriminalize edilmesi... Başbakan tüm bu yoğun ve fırtınalı gündemle ilgili sorulara tek tek yanıt vermek istedi ve gazeteci yazarlardan, sivil toplum kuruluşu üyelerinden oluşan 47 kişilik bir heyeti Dolmabahçe çalışma ofisine davet etti. Dört saat süren toplantıda kabine üyelerinin önemli bir kısmı da Başbakan’a eşlik etti. İşte o toplantıda konuşulanlar, iddialar ve yanıtlar...

        Türkiye küresel ve yerel işbirlikçilerinin yürüttüğü bir suikast çabasıyla karşı karşıya. Hedef 30 Mart yerel seçimleri. Hedef, çözüm sürecinin sabote edilmesi. Hedef Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Çözüm sürecine kasteden müdahalelere izin vermeyeceğiz. Cumhurbaşkanlığı makamı ile Başbakanlık makamı arasına fitne sokma çabasına izin vermeyeceğiz.

        Partimiz kapatılmaya çalışılırken de aynı şey oldu; aynı ideolojiye mensup kişiler aynı gazetelerin kupürlerini üst üste koyup delil diye sundular. Burada da aynı görüşten kişiler, aynı mensubiyete sahip kişiler bazı iddiaları üst üste bindirip algı yaratma yoluyla milli iradeyi rehin almaya çalışıyorlar. Ülkenin istiklalini ve istikbalini tehlikeye atıyorlar. Üstelik bunu din diliyle yapıyorlar, hem de bize... Dini inançları nedeniyle çok örselenmiş, çok hırpalanmış, bedel ödemiş bir harekete... Din dilinin arkasına sopa, şantaj, kaset, pazarlık koyarak, güç kullanarak. Kula kul mu olacağız, Hakk’a kul mu olacağız? Hakk’a kul olacağız. Tüm bu sorunları da hayırlısıyla atlatacağız.

        Bir hükümet sadece sandık yoluyla kurulur ve sandık yoluyla gönderilir. Millet iradesini tanımayan güçlerin, demokrasi dışı güçlerin siyaseti tanzim etmelerine izin vermeyeceğiz.

        17 ARALIK KOMPLOSU: Evladım da olsa hukukun yanında olurum. Ama çok farklı, kasıtlı, önceden yazılmış senaryolar dahilinde ilerleyen işler yapılmakta. Başsavcıdan habersiz operasyon kayıtları medyaya sızdırıldı. Sabah başlayan operasyon, akşam saatlerine vardığında bütün zanlıları çoktan suçlu ilan etmişti. Bir savcı eli cebinde, “2 dakikan var, anlat ve çık” diyor. Bir savcı, zanlıya “O efendilerinize haber verin de gelsin sizi kurtarsınlar” diye tacizde bulunuyor. Bir yargı mensubunun, bir belediye başkanının mekânına gidip bir şeyler istemesi, istediği karşılanmayınca da bu operasyonları yöneten kişi rolüne soyunması şüphe çekici değil midir? HSYK bunu neden görmez? Sonra o yargı mensubu nasıl oluyor da yılda 25-30 kere yurtdışına çıkıyor, Avrupa’ya gidiyor. Hadi bir kere kayağa gittin, bir kere yüzmeye gittin, 25-30 kez nereye gidiyorsun? Bu seyahatlerin masraflarını kim karşılıyor? Burada da karşımıza “gizli ortak” diye bir şey çıkarıyorlar. AK Parti’nin ortaya çıkardığı değil, bu ülkeye bizden çok önce hizmet etmeye başlamış, büyük girişimcileri lekelemeye çalışıyorlar. Hasar da verdiler. Bundan sonra kredi alabilecekler mi, bankalar kredibilite notlarını düşürürse bu girişimciler önemli adımlar atabilir mi? Bunlar meçhul. 3. köprü, 3. havalimanı gibi projeleri yapacak olanlar hedefte. Bu bir küresel suikasttır. Devletin öngördüğü hiyerarşinin hiçe sayıldığı, örgüt içi hiyerarşiye uygun yürüyen bir yargı darbesi yapılmak istendi. Savcı bildiri dağıttı, HSYK bildiri yayınladı ve bazı gelişmelerin olmasından çok daha önce hazırlanmıştı! Takıyyeden daha beter olanı yalanlardır. HSYK önceden hazırladığı bildiriyi yayınlayınca Danıştay, adli kollukla ilgili yönetmeliğin yürütmesini talimat almış gibi durdurdu. Bunların tek olumlu yanı, varsa paralel devlet heveslisi bir yapının nelere mal olacağını halkın görmesidir. Daha önce fark etmemiş değiliz, ama bir adım atarken bunun ülkenin siyasetine ve imajına etkisi ne olur diye düşünmek zorunda olan bir konumdayız. Biz de milletimize anlatıyoruz. Suç duyurusunda bulunuyoruz ve yargıda karşılık bulmuyor, HSYK suç duyurularına cevap vermiyor. Yasama organı, HSYK ile ilgili ve bu sistemle ilgili bir düzenleme yapmak zorundadır artık.

        TASFİYE İDDİASI: Cemaat lafını kullanmaktan hep çekindim. Kendilerine camia dediler, tamam öyle olsun. Bizim kalkıp da camiaya mensubiyetten ötürü binlerce kişiyi devletten tasfiye etmemiz söz konusu değil. Biz her toplumsal grupla geçinmenin yolunu ararız. Ancak yapılanma içinde rol almış, suç işlediği tespit edilmiş kişilerle birlikte çalışmaya devam etmek de bu ülkeye ziyan olur. Yakaladığımız şeyler var. İmtihanlarda az puan alanı çok puan alanın yerine geçirmeye çalışırken yakaladığımız kişilere gereğini yaparız. Şantaj için izleme, dinleme yapıp bunları art niyetli kullanım için biriktirenlerle yürüyemeyiz. Anamuhalefetin başına gelen işi de bize yıkmak istediler. Oysa Binali Bey, yapılan yayınları durdurmak için günlerce çalıştı. Aktör biz olsaydık, engellemeye çalışır mıydık? “Medyada karşılıklı salvolar olmasın” deniliyor. Tamam olmasın. Ama iş o noktayı çoktan geçti. Evler ofisler basılırsa, zanlılar bir günde suçlu ilan edilip yargısız infaza tabi tutuluyorsa, ekonomimiz aşağı çekiliyorsa biz inandırıcılığımızı ve ülkenin geldiği zaviyeyi nasıl koruyacağız? Biz 72 milyonun sıhhati, refahı için güç devşirdik, bir grup için değil. Sürekli çamur temizlemekle mi uğraşacağız? Şantajlara esir olmuş bir demokrasi, demokrasi olur mu?

        ISLAK İMZALI TALEP METNİ: Bu operasyonların tetikçisi dershane meselesi olmuştur. Ben 17 Aralık’tan bir hafta önce bir girişim olacağının haberini aldım. Ama bu şekilde bir hareket içinde olacaklarını tahmin edemedim. Çünkü dershanelerle ilgili ya da atamalarla ilgili bir pazarlık içine giremezdik. Üstelik birçok alternatif ve kolaylık sağladık. 2015’e erteledik, öğrenci veririz dedik, arsa tahsis ederiz dedik, ne dediysek olmadı. Kısa bir süre önce dershane ve atamalar konusunda bir metin geldi. Islak imzası da üzerindeydi.

        BAZI DAVALARDA YENİDEN YARGILAMA YAPILMASI: Bazı davalarda kesinleşmiş olan yargı kararlarının söz konusu olduğu mahkûmiyetlerde yeniden yargılama yapılmasına olumsuz bakmıyorum. Geçmişte yapıldı, yine yapılabilir ve bunun olması için yasama organında yapılması gereken şeyler varsa gerekeni yapalım, bu adımı atmamızda fayda var. Genel af olmaz, çünkü katillerin dahi serbest kalabildiği bir süreç istemeyiz. Ancak yeniden yargılamayla ilgili bir çalışma yapılmasında sakınca yok. Yalçın Bey’in kullandığı “kumpas ifadesi” TSK’nın önünü açmış oldu. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı önemli bir imkân, bu yolla tahliyeler mümkün oldu. Yakup Köse gibi 28 Şubat mağdurlarının cezasını Yargıtay 9. Dairesi onadı. Bir tashih-i karar talebinde bulunabilirler. Bunun reddi halinde de yargılamanın yenilenmesini talep etme hakkı var.

        DURDURULAN TIR VE MİT’İN SURİYE’YE SİLAH TAŞIDIĞI İDDİASI: MİT Yasası 26. madde var. Bir savcının gelip MİT’in çalışma alanına müdahale etme hakkı yoktur. TIR’la ilgili söylentiler ve iddialar da bu operasyonun parçasıdır. MİT’in yasayla tanımlanan görevleri bellidir. “Oraya ne getirdi ne götürdü”nün hesabını vermek zorunda değildir. Kaldı ki Türkmen vatandaşlara yardım götürüyor. BM açıklama yapsa da bu böyledir. BM’nin MİT teşkilatımızın yetkilerini belirleme yetkisi yok.

        SURİYE MESELESİ: Suriye konusunda attığımız adımları bölge ülkeleriyle istişare ederek attık. Ancak bu ülkelerin bazıları başta durdukları noktada durmadılar. Mülteciler konusunda misafirperver tutumumuz devam ediyor. Çadır, konteyner ve çeşitli yerlerde kalanlarla beraber mültecilerin sayısı 400 bini buldu. Bizim Suriye’de istediğimiz belli, halkın dediği olsun, demokrasi gelsin. Suriye’deki vahşet kayıtsız kalabileceğimiz bir süreç değildir. Suriye konusunda yeni gelişmeler olabilir, Cenevre Konferansı öncesi uluslararası camiadan çok ilginç haberler alabilirsiniz.

        HÜKÜMETİN RADİKAL GRUPLARA VE TERÖR ÖRGÜTLERİNE YARDIM ETTİĞİ İDDİASI: Türkiye’nin adını El Kaide ile aynı cümle içinde geçirmek ihanettir. El Kaide gibi örgütlerle hükümetimizin kıyısından kenarından ilişkisi yoktur. Biz o türden radikal grupları destekleyen değil, onlarla mücadele eden tarafız. Ama bakıyorsunuz Yasin El Kadı diye ailecek görüştüğümüz, asla terörle, örgütle ilgisi olmayan ve hakkındaki tüm suçlamalardan uluslararası mahkemelerde beraat etmiş bir adam üzerinden bir şema çıkarıyorlar. Bir ayağına oğlumu, bir ayağına damadımı, bir tarafına bakanımı yerleştiriyorlar. Örgütün başına da beni koyuyorlar. Evet hiç şüpheniz olmasın ben o örgütün lideriyim. Ülkesine yatırım çekmek, ülkesini kalkındırmak için çalışan bir örgütün başındayım! Yasin El Kadı ile dün de bir araya geldim, yarın da gelirim. Keşke o da gelse de ülkemize yatırım yapsa. Türkiye’de son on yılda gelen yatırımların tamamı bu türden görüşmeler ve yakın ilişkilerle olmuştur. Çünkü yabancı sermaye, kendisini çağıran ülkenin yanında durup durmayacağını görmek ister.

        TURGEV İLE İLGİLİ İDDİALAR: TURGEV, aile vakfı değildir. Velev ki olsun, aile vakfı kurmak da yasalarımızda suç değildir. Yeni bir vakıf da değildir. Belediye başkanlığım döneminde kurulmasına vesile olduğum bir vakıftır. Kız öğrencilere yönelik yurt hizmeti vermek için çalışıyor. Başbakan’ın çocuğunun, damadının çalışma hakkı yok mu? Bir suiistimalini buluyorsan ispatla.

        Diğer Yazılar