Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD’nin evlilik dışı doğan, göçmen ve melez kurucularından Alexander Hamilton neden 2 yıldır sadece ülkenin değil, dünyanın da gündeminde? Çünkü tam zamanı: Evlilik dışı doğan, göçmen ve melez çocukların nasıl dünyayı değiştirebileceği mesajının, yabancılara karşı düşmanlığın, İslamofobi’nin neredeyse bir devlet politikasına dönüşmeye başladığı bir dönemde birilerinin gözünün içine sokulması ihtiyacı doğdu.

        Lin-Manuel Miranda’nın aklına Hamilton’ın hayatını bir Broadway müzikali yapma fikri havalimanında tesadüfen satın aldığı biyografisini okumasıyla düşüyor. 2015 Şubat’ta Public Theater’da gösterilmeye başlanan “Hamilton”, sonradan Broadway’e transfer olarak bilinen bütün rekorları kırdı.

        “Hamilton”a kayıtsız kalmak hâlâ imkânsız. Kulaktan kulağa yayıldı önce; Clinton Ailesi, ardından da Michelle Obama izlediğinde zaten bilet bulmak imkânsızdı.

        Müzikalin ilk gösterimi sırasında Lin-Manuel Miranda’nın kuliste selfie çektirdiği isimlerden birkaçı: Robert De Niro, Jerry Seinfeld, Anna Wintour, Julia Roberts, Paul McCartney, Tom Hanks ve Michael Bloomberg.

        Kuliste selfie çektirilmeyen bir isimse Madonna: İkinci perdenin neredeyse tamamını telefonunda mesajlaşarak geçirdiği için Miranda tarafından sahneye davet edilmemiş. Peki haksız mı? Hayır, onu kulise davet etmeyen Miranda’dan bahsetmiyorum, belli ki Madonna’nın içi bayılmış.

        NASIL BİLET BULDUM?

        “Hamilton”a bilet bulmanın en kolay ve ucuz yolu çekilişe katılmak. Piyango vurursa 10 dolara en öndeki iki sıradan izlemek mümkün müzikali. Yılda 10 bin kişi kuradan çıkıyor.

        Tiyatronun en güzel yerindeki koltuklar 849 dolara satılıyor. Diğer biletlerin fiyatı ise 179-199 dolar arası.

        Karaborsada “Hamilton” biletleri 60 milyon dolarlık bir pazar oluşturmuş durumda. İkinci el biletlerin satışı binlerce doları buluyor.

        Haziran ayında ta ocak ayına kadar biletler tükenmişti. “Hamilton” biletleri ancak aylar sonraya bulunuyor, bir mucize olmazsa.

        İlk zamanlarda online bilet satışının yüzde 78’ini “bot”lar kapatıyordu, şimdi bu rakam yüzde 25’e düşmüş.

        Pazar günü matinesine orkestra bölümünde gayet de güzel bir koltuğa bilet önüme düştü. Bağını sormadım tabii ki. Ertuğrul Özkök tek bir bilet almış; kar fırtınasından New York’a gelemeyince bana kısmet oldu.

        Pazar günü matinesinde ana kadro ve başrol oyuncusu yok; zaten ilk başlarda “Hamilton” rolünü oynayan Lin-Manuel Miranda çoktan başka projeler için sahneyi bıraktı. Ama yeni (hatta yedek) kadro da muhteşemdi.

        TRUMP BEĞENMİYOR

        Yeni Başkan Donald Trump’ın Twitter’da kültürel fenomenlere karşı kullandığı bir söz var: “Overrated.” “Değeri fazla abartılmış” diye kötü bir çeviri yapabilirim. Meryl Streep, Saturday Night Live falan hep Trump’a göre “overrated”.

        Tıpkı “Hamilton” müzikali gibi.

        Trump’ın Başkan Yardımcısı Mike Pence seçimden hemen sonra müzikali izlemeye gitti. Birkaç alkış ve yuhalamanın sonunda salondan ayrılırken seyircileri selamlayan oyuncular bir manifestoyla yeni yönetime çağrıda bulundu.

        “Yaşam tarzına müdahale” tartışması ABD’de başladı işte; Pence’ten farklı kimliklerde (ırk, cinsel, milliyet) bir kadronun sergilediği oyundan ilham alarak herkesin hayatına saygı duymalarını beklediklerini aktardılar.

        Pence bu konuşmayı tam ayrılırken koridorda duydu, saygıyla karşıladı.

        Ama müzikali hiç izlemeyen ve orada bulunmayan Trump hemen Twitter’dan karşı saldırıya geçti. “Hamilton” kadrosunun Pence’e saygısızlık ettiğini söyledi... Bu arada duyduğuna göre müzikalin de değeri fazla abartılmış...

        İZLEMEYE DEĞER Mİ?

        1. Ne yalan söyleyeyim, ilk bölümde çok sıkıldım. Lineer bir tarih dersi gibi doğumundan başlayarak bir övgü bombardımanı olarak başlıyor müzikal...

        2. Alexander Hamilton ülkenin kurucularından, ekonomik sistemin, federal hükümetin yapılanmasında, merkez bankası oluşturulmasında imzası var. Müzikalin ana fikri ise: Hakkı yeteri kadar teslim edilmiyor, daha da fazlasını hak ediyor.

        3. “Biz göçmenler işi beceririz” en fazla alkış alan şarkı. Trump’ın göçmenlere savaş açtığı bir dönemde doğru mesaj.

        4. Rap’te tıpkı bizdeki âşık atışması gibi bir kültür var; Hamilton’daki bazı siyasi tartışmalar rap atışması şeklinde kurgulanmış, epey iyiydi.

        5. Rap ağırlıklı bir müzikal, hemen hemen hiç diyalog yok ve tamamı şarkılarla aktarılıyor. O yüzden sadece albümünü dinleyip fikir edinebilirsiniz. Yer yer takip etmek zorlaşıyor.

        6. Şatafatlı bir dekor, habire değişen bir sahne yok. Ama kostümler mükemmel, kadro pek çok farklı ırktan. Danslar muazzam ve hiç kimse bir an bile yerinde durmuyor.

        7. Birer buçuk saatten iki perde, bazen fazla uzamış hissi veriyor. Ama 849 dolar bilet parası verenler için her dakika çok kıymetli herhalde.

        8. Pek çok aile öğrensinler diye çocuklarını getiriyor. Yer yer didaktik, ama olacak o kadar. Bir sanat projesi değil bir Broadway müzikali sonuçta.

        9. Tarihin en iyi müzikali buysa tamam, görevimi yaptım ben. Bir daha müzikal izlememe gerek yok sanırım.

        10. New York’a (hatta şimdi Chicago, Los Angeles ve Londra’ya) yolunuz düşerse mutlaka görmeli misiniz? ABD tarihiyle ne kadar ilgilendiğinize ve üç saat mesaj verilmesine ne kadar istekli olduğunuza bağlı.

        ZORLAMA

        Fotoğraf sanatçısı arkadaşım Yağmur Kızılok’a göre bu poz köşedense Los Angeles’ta bir billboard’a iyi gider. Bir gün reality show yıldızı olursam değerlendiririm belki. Duruşumdan çok memnun değilim biraz zorlama gibi.

        FAVORİM

        Yağmur Kızılok der ki: “Bu fotoğraf da sosyal medyada kullanmalık.” Benim favorim bu ama köşe fotoğrafı olur mu, bilmem. Fonda Georgetown, önde hafif şaşkın ben. Gözlerim güzel görünüyor. İfadem hoşuma gitti ama her gün yazının yanında bu fotoğrafa bakılır mı?

        KLASiK

        Şöyle elimi duvara yaslayıp hafif sırıtarak bakmışım. Her duruma uygun bir ifade. Facebook arkadaşlarım en çok buna oy verdi. Ne yalan söyleyeyim ben de beğendim ama şu gıdımı photoshop’lamak mı gerek? Rötuşsuz fotoğrafın yayımlandığı mı görülmüş bu çağda...

        FOTOĞRAF SEÇİYORUZ

        Washington D.C.’de yaşayan Kevin Wilson şehrin sokak fotoğrafçılarından biri. Kaykaycı ve bütün kaykaycılar gibi “cool” kelimesinin pek karşılığının olmadığı D.C.’de şehrin “cool” gençlerinden biri. Epey bir zamandır fotoğraf çekiyor, işleri Vice gibi yerlerde yayımlanıyor.

        Kevin’le önceki gün buluştuk, sokaklarda yürüdük ve o benim fotoğraflarımı çekti.

        Şöhretle yanıp tutuştuğum meslekteki ilk yıllarımdan beri gazetelerde fotoğrafımın çıkmasından kaçınmaya çalıştım. Köşe yazarlarının kelle fotoğraflarından çok sıkıldım bir kere; acılı bir günde yazılan yazıya eşlik eden sırıtan köşe fotoğrafının yarattığı absürtlük de bir yana.

        Köşe fotoğraflarım hep anti-fotoğraflarım oldu bu yüzden. Yüzümü kapattım ya da bağırdım...

        Dijital fotoğrafı reddeden Kevin’in rulosundan üç fotoğraf seçtik.

        Peki hangisi olmalı?

        Diğer Yazılar