Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hiç tanımadığım iki kişinin kullandığı bir Buick’in arka koltuğunda nereye gittiğimizi bilmeden oturuyorum. Mecburi küçük sohbet konuları açılıyor arabada. “Ne zamandır Austin’de yaşıyorsun?” ya da “Ne iş yapıyorsun?” gibi.

        Yanımda bir rap şarkıcısı, diğer yanımda da menajeri var. Onlarla da tanışalı birkaç saat olmuş, peşlerinden sürüklenmişim.

        Bir ara ön yolcu koltuğunda oturan, “Big guy’ı ortanızda sıkıştırmışsınız” diye gülüyor; kibarca şişkoyu diyor, beni kastediyor.

        Menajer, “Hiç ortada oturmaya niyetim yok” diyor.

        Öndekiler rahat olup olmadığımızı soruyor; benim bir şikâyetim yok.

        Rap’çi bir ara nereye gittiğimizi merak ediyor. O sorana kadar bunu akıl etmedim. Dahası bu yolculuğun belli bir ölçüde tehlike içerebileceği de o an aklıma dank ediyor.

        Teksas Eyaleti’nin başkenti Austin’in South Congress Caddesi’ndeki bir Chevron benzincisinde arabadan iniyoruz. Rap’çi tuvalete gidiyor, menajer içeride seloteyp arıyor. Elinde taşıdığı zarfın içinde cumartesi gecesi sahneye çıkacağı kulübün duyuruları var. Austin’deki bu performans birkaç hafta içinde çıkacak albümünün de tanıtımı.

        NEREDEYSE ÜNLÜ

        Birazdan MTV’nin genç yetenekleri keşfedip tanıttığı Woodies Ödül Töreni’ne gideceğiz. Orada “network” yapmak, sosyalleşmek istiyor. Mümkün olduğu kadar çok kişiye konseri ve albümü duyurmak, 100 dolara bastırdığı renkli fotokopi afişleri görünür yerlere asmak planları arasında.

        Ünlülerle ilişkinin seyrinde gazetecinin önde olduğu tek bir an var: Söz konusu şahıs tam ünlü olmadan önce. Yırtmaya çalışan, kimi zaman arkadaşının salonundaki koltukta yaşayan, varını yoğunu çıkaracağı albüme ya da filme yatıran ve karşılığını merakla bekleyen heyecanlı bir genç. Tüm saflığı, saldırıya açıklığı, annesinin karnından yeni dünyaya gözünü açmış bir bebek kadar olan bitenden habersiz bir an. Şöhret geldiği anda ise üstünlük doğrudan karşı tarafa geçiyor.

        Gazetecinin bir ayrıcalığı, onlar gibi nicesini yıllar içinde görmek, maceralarına tanıklık etmek.

        O şöhret sıçramasının hemen öncesindeyiz rap’çi ve menajeriyle. Ortada VIP araçlar, korumalar, peşlerinden koşan hayranlar yok. Birkaç haftaya olacak, eminim.

        Hazırlıklar başlamış zaten, mesela üç ayrı Facebook hesabı var.

        ÜÇ SAATLİK KUYRUK

        Belki seneye aynı MTV ödül töreninde sahnede onu göreceğim. Ama şimdi kapıda, üç saatlik kuyrukta beklemek zorunda; benimse basın ayrıcalığım var, doğrudan içeri girebiliyorum. Neyse ki güvenliği ikna edip onları da yanımda sokuyorum.

        MTV bir dolu sponsora stant açmış, yeme-içme bedava. Sahnede Rick Ross sunucu, Desiigner ve Jidenna gibi yıldızlar şarkı söylüyor.

        Bir ara canlı yayında anons tam bizim durduğumuz yerde yapılıyor. Kamerayı fark eder etmez rap’çiyi önüne itiyorum, afişini göstermesini söylüyorum. Bir dakika falan MTV’de canlı yayında görünüyor. O kadar heyecanlı ki.

        “Acayip iyi bu gece, di mi” diyorum bir ara.

        “Bir şey demeyecektim aslında” diye yanıt veriyor. “Sen sürekli böyle etkinliklere katılıyorsundur, ben de çok heyecanlı görünmek istemedim.”

        Söz veriyorum, çok ünlü olursa adını yazacağım.

        AUSTIN ÜZERINE NOTLAR

        HAVA güzel, insanlar rahat Teksas’ta ama öyle çok muhafazakâr değil... Ama yine de Teksas işte. Festival yokken aşırı beyaz, hatta siyahların tersine göç ettiği bir şehir.

        Büyük şehirlerde yapamayanların taşınması sayesinde hipster’lar için bir cennete döndü Austin. Hemen her yerde hipster’ların çok sevdiği ve onlarla özdeşleşen klişeler var: Plak satan berberler, ikinci el kıyafetçiler, küçük yemek kamyonları ve sundukları deneysel lezzetler.

        Kiralar giderek yükseliyor, yaşam pahalanıyor. Ucuz olduğu için buraya gelenler talebi artırdı, yatırımcıların gözü döndü.

        Bir tür Silikon Vadisi olmak için uğraşıyor Austin. Facebook, Google gibi devlerin ofisleri var.

        SXSW NEDİR

        Her sene mart ayında Austin’de gerçekleştirilen South by Southwest bir festival, ama bilindik anlamda bir kalıba sokmak zor. Bir kere çok yoğun ve pek çok farklı uzmanlık alanına hitap ediyor...

        Müzik, film, interaktif, gazetecilik, hatta bilgisayar oyunları...

        Austin zaten ABD’nin bağımsız rock merkezlerinden biri, şehrin her yerinden müzik sesi yükseliyor. SXSW zamanında hemen her lokanta ve barda bir canlı performans yakalamak mümkün. Gündüzleri müzik endüstrisinin önde gelenleri konferans salonlarında turneler nasıl olmalı, dijital çağda yıldız olmak nedir, rock gazeteciliği bitti mi gibi konuları tartışıyor.

        Bu sene Nile Rodgers, Garth Brooks, Mick Fleetwood gibi efsanevi isimler konuşmacıydı. En büyük kalabalığı ise İngiliz radyocu Zane Lowe topladı.

        Tabii ünlü olmayan pek çok müzisyen de ilk kez burada kendini fark ettirmek için sahne alıyor.

        Tıpkı film yapımcıları gibi.

        TÜRK FİLMİNE ÖDÜL

        SXSW’in film bölümü de bağımsız filmler için bir cennet, bu sene James Franco yeni filminin ilk gösterimini burada yaptı. Terence Malick’in yeni filmi “Song to Song” da festivalin açılış filmiydi. Bu sene Berlinale’de gösterilen Ceylan Özgün Özçelik’in “Kaygı” filmi de sıcağı sıcağına festivalin yolunu tuttu ve “Gamechanger” ödülüne layık görüldü.

        SXSW’in fuarı andıran bir tarafı da var. Yeni inovasyon firmaları yatırımcı bulmak için burada stant açıyor. Bu sene gerek oyun, gerek teknoloji, gerekse de sinemada odak noktası VR’dı. VR teknolojisiyle ameliyathaneyi birleştiren girişimler ellerini cebe atacak melekleri bekliyordu.

        ORTAM RAPORU

        LÜTFİ KIRDAR: Daha devi ve moderni, burası SXSW’in ana merkezi... Konferanslar, bire bir buluşmalar, basın merkezi falan burada.

        BARLAR SOKAĞI: Birkaç sokak ötede bir dönemin Küçük Beyoğlu’sunu, Asmalımescit’ini ve Bodrum Barlar Sokağı’nı andıran 6th Street. Keşmekeşliği, kaosu, her türden insanı barındırması, sokaklara yayılan müzik sesi, kaldırımlarda oturanları, hattaboynuna yılan dolayıp insanlara sevdiren kafayı sıyırmışları...

        YEMEKLİ SİNEMA: Gösterimlerin yapıldığı Alamo sinemalarında garsonlar yemek ve içki servisi yapıyor. Film esnasında fazla ayak trafiği oluyor. Uyduruk bir Avrupa filmi seyredip tam uykuya dalmışken yanımdan habire birinin yürümesiyle uyandım.

        HER YERDE SIRA: Bir komedi şovundan tutun da Solange’ın sahne alacağı kulübe kadar... Küçük bir suşi lokantasından Nintento’nun Zelda oyununun lansmanına kadar. Ki bu sonuncusu sanırım birkaç kilometreydi.

        ŞAPKAM

        Amerikan futbolunun efsanevi takımı Raiders 80’lerde Los Angeles’taydı ve logosunu taşıyan ceketler, şapkalar N.W.A. isimli rap grubunun da olmazsa olmaz simgelerindendi. “Straight Outta Compton” filmine başvurabilirsiniz.

        Yıllar içinde Raiders şapkası bulmak zorlaştı, efsaneleşti.

        Austin’de habire durdurup şapkamı soruyorlar, ama anlamayanlar futboldan ya da takımın şimdiki şehri Oakland’dan bahsetmeye çalışıyor. Anlayanlarla ise göz göze gelip Barbekü selfie’si. haberleşiyoruz sadece; biz birbirimizi biliyoruz.

        Diğer Yazılar