Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Amerikalı bir gazeteciye 45 dakika boyunca FETÖ soruşturmasından tutuklu olan Nazlı Ilıcak’ın nasıl örgütün organik bir elemanı olmadığını anlatıyorum. Sonunda aldığım yanıt, “Yani Ilıcak FETÖ’cü olduğu için tutuklandı” oluyor. Ortada bir nüans var halbuki.

        FETÖ’nün devleti ele geçirme çabalarında, topluma yayılmasında ve kurumların içine sızmasında gazetecilerin büyük rolü vardı. Daha 90’ların başından itibaren deli saçması görüşlerine rağmen onu din bilgini, daha sonra da filozof olarak kamuoyuna pazarlayanlar, Nilüfer Göle gibi akademisyenler ve Taha Akyol gibi köşe yazarlarıydı. Kırık Hoca’ya gazete sayfaları tesis edildi, hükümetlerle ilgili düşünceleri haddineymiş gibi manşete çekildi.

        FETÖ kumpası Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda ise örgütün medya ayağı operasyonlara kamuoyunu hazırlama görevi üstlendi.

        İşte bu aşamada Nazlı Ilıcak gibi gazeteciler kilit rol oynadı. FETÖ elemanları tarafından (Zekeriya Öz’den Ali Fuat Yılmazer’e) servis edilen belgeleri gerçekmiş gibi televizyonda ve gazetelerde aktardılar. Örgütün propagandasına kendilerini alet ettiler, kullandırdılar. Ağızlarından her çıkan FETÖ’nün işine yarıyordu.

        Ama bunlar Nazlı Ilıcak gibileri kendini kullandırtmaya izin veren çok kötü bir gazeteci yapar; ahlaki olarak sorgulanması ve mutlaka ama mutlaka kamuoyu önünde hesap sorulması gerekir.

        ‘ALTIN ÇOCUKLAR’

        Benim FETÖ’nün medya ayağı dendiğinde anladığım, örgütün kendi içinde yetişmiş, belli bir amaç uğruna örgütün üst kademesi tarafından beslenmiş, şekillendirilmiş ve bir yere atanmış insanlar: Kırık Hoca’nın “altın çocukları”. FETÖ okulları ve dershanelerde örgüte dahil olmuş, yurtdışına yollanmış, örgütün yayın organlarında gazeteciliğe başlamış tipler.

        Bir Mehmet Baransu, Emrullah Uslu, Faruk Mercan ve tabii ki Ekrem Dumanlı’yı başkalarından ayıran örgütle olan organik bağ.

        Yıllar içinde merkez medyadan pek çok gazeteci çeşitli nedenlerden dolayı Kırık Hoca’nın elini öpmeye gitti. Çoğu zaman bu ziyaretler ideolojik değil, stratejikti ve gazetecinin kendi şahsi (çoğu zaman da finansal) çıkarları için attığı adımlardı. Cüneyt Özdemir’e anchorman’lik yolunu açan bu ziyaretti örneğin.

        Oysa kendi çıkarları için FETÖ’yle işbirliği yapanlar ile bizzat FETÖ’nün medya ayağını oluşturan gazetecileri birbirinden ayırmak gerek.

        Bazılarınınki ahlaksızlık, karakter bozukluğu, kariyerizm, mesleki kuralları çiğnemek, güce tapınmak ve düpedüz kötü gazetecilikti... Kendilerine aynı çıkar kapısını, söz gelimi, “vegan lobisi” açsa anında et yemeği bırakır bu tipler.

        YAZI İŞLERİNDEN İDDİANAMEYE

        Bu “altın çocuklar” sadece propaganda unsuru olmadı, bizzat o propaganda metinlerine imza attı, stratejileri belirledi.

        “Mesaj” asıl Samanyolu TV’de, Zaman Gazetesi’nde hazırlanıp, pişirilip servis ediliyordu. Haber metni ile savcılık iddianamesi bire bir örtü- şüyor, olaylar olmadan “son dakika” gelişmeleri duyuruluyor, birkaç gazetede birden aynı dil bozukluklarıyla hiç el değmeden aynı haberler yayınlanıyordu. Nazlı Ilıcak gibilere de servis edilen bu malzemeleri hangi “tırnak içindeki gazeteciler” hazırladı?

        Fethullah Gülen’in ABD’den Samanyolu’nda yayınlanan dizilerin senaryolarını en ince olay örgüsüne kadar belirlediği biliniyor. Bu dizileri yazan Faruk Mercan bir dönem televizyonlarda uzman konuk olarak davaları savunuyordu; dizideki hayal ürünü sahneler bir süre sonra gerçeğe dönüşüyordu. Örneğin Yalçın Küçük bu dizilerde Kaya Minik adıyla karakter haline gelmiş, tutuklanacağı önceden bu sayede duyurulmuştu.

        Ortada tesadüfleri çok aşan sistemli bir çalışma vardı ve kendilerine gazeteci diyenler bizzat işin mutfağında bu stratejiyi belirledi.

        FETÖ’nün medya ayağında asıl araştırılması gereken hangi “altın çocuklar”ın savcılarla ortak operasyon düzenlediği, yazı işleri masasında hangi iddianamelerin hazırlandığı, gazeteci kisvesi altında kimlerin terör örgütünün aktif elemanı olarak görev yaptığıdır.

        BASINDA KİMLERİ ÖZLÜYORUM?

        AHMET TULGAR’ın yazdığı portreleri özlüyorum, Türkiye’de hiç kimse kamuoyuna mal olmuş figürlerin DNA haritalarını onun gibi kâğıda dökemiyor... Keşke pazar günleri onun kaleminden uzun uzun okusak...

        NECDET ŞEN’in çizgi bantlarını özlüyorum... Zamanında Cumhuriyet’te “Hızlı Gazeteci” karakterini yaratmıştı, en son 90’lı yıllarda İkinci Cumhuriyetçilerin ortaya çıkışını çizdi... Keşke yeniden bir gazete ona bu dönemin fotoğrafını çekmesi için sayfalarını açsa...

        ŞENAY DÜDEK’in Posta’daki uzun magazin günlüklerini özlüyorum... Yer yer “Altımda Mercedes, bastım gaza” diye başlayan cümlelerini, kendisini bir karakter olarak yazının merkezine koyup fütursuzca her aklına geleni yazmasını...

        #EvetHayır

        CHP’NİN TAHMİNİ

        Referandum kampanyasında anamuhalefet partisi olarak daha güçlü bir kampanya yapması gerekirken CHP tam da kendinden beklendiği gibi bu işi de yüzüne gözüne bulaştırdı.

        İktidara yakın köşe yazarları bile ilk günlerde kuvvetli bir hayır dalgası olduğunu, CHP ve lideri sayesinde bu dalganın çabucak söndüğünü yazıyor.

        İkinci bir hamle, bir toparlanma falan beklenir normalde... Ama CHP aynı atalete devam ediyor...

        Sonunda nedenini öğrendim.

        Meğerse CHP yönetimi, “Sandıktan ‘Hayır’ ezici çoğunlukla çıkacak zaten, bizim özel olarak bir şey yapmamıza gerek yok” diye düşünüyormuş. Bizzat Ankara’dan bana iletilen bilgi bu...

        Bu CHP’yi iyi tanıyorum...

        Yaklaşık yedi yıldır, “Erdoğan bir seneye gidici zaten, bizim özel olarak bir şey yapmamıza gerek yok” diyen öngörülü CHP liderliği bu.

        5 SAAT 35 DAKİKALIK MUTLULUK

        Sesli kitaba tam olarak alışamadım ama özellikle anı kitaplarını yazanın sesinden dinlemek hoşuma gidiyor. Farkında değilim, epey bir zaman önce (tam olarak 2011 yılında) Tina Fey’in “Bossypants” kitabını almışım ve unutmuşum.

        Geçenlerde telefonumu karıştırırken buldum. “30 Rock” dizisinin yaratıcısı ve dünyanın en komik kadınlarından Tina Fey çocukluğundan ünlü oluşuna, komedi yazarlığından fotoğraf çekimlerine kadar pek çok konuda yazmış... Bütün bunları sesli kitapta neredeyse bir stand-up gösterisiymiş gibi anlatıyor.

        “Altını temizlemekten aciz yaşa gelmiş erkeklerin hâlâ komik bulunduğunu görüyorum” diyor kitabın bir yerinde, ama kadınlar farklı standartlara tabi tutuluyorlar.

        Son zamanlarda beni en çok mutlu eden popüler kültür ürünü bu sesli kitap oldu. Tam 5 saat 35 dakika sürüyor.

        Tabii bu kadar Tina Fey yetmediği için oturdum “30 Rock” dizisine yıllar sonra yeniden başladım. Zamanında kaçırdığım göndermeleri şimdi yeniden yakalıyorum ve aynı lezzeti alıyorum.

        Diğer Yazılar