Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Belli ki bir kesimde İslam’ı farklı bir şekilde yorumlama ihtiyacı doğmuş ve Ahmed Hulusi buna karşılık vermiş. Ama ben Miami’de yaşayan Ahmed Hulusi’nin İslam yorumunun tam olarak ne olduğunu merak ediyorum.

        Yıllardır en ufak bir tartışma çıktığında bile İslam’ı Beyaz Türklere anlatmayı misyon edinen Ahmet Hakan’dan tek satır gelmedi hâlâ. Yeni Şafak’ta Hayrettin Karaman bir şeyler yazdı mı diye merak ettim, bulamadım. Sanırım Ahmed Hulusi’nin eşinin, Cihan Kamer’in kardeşi olması, yazarların elini kolunu bağlıyor. Yazı yazdığı zamanlarda Reha Muhtar arka arkaya Ahmed Hulusi alıntıları yapıyordu oysa.

        İnternetteki hem Türkçe hem İngilizce forumlarda da sık sık tartışılıyor Ahmed Hulusi. Kimi dini bilimle buluşturduğunu iddia ediyor, kimi geleneksel İslam bilginlerinin ona şiddetle karşı çıktığını söylüyor. İslam’ı iyi bilen birinin tam olarak Ahmed Hulusi’nin neden ünlü şarkıcıları, gazetecileri etkisine alacak kadar ilgi çektiğini açıklasa iyi olur.

        Mustafa Ceceli açıklıkla Ahmed Hulusi’den bahsediyor, hatta bu ilginç karakterin fikirlerinin yayılmasına, tanıtılmasına da yardımcı oluyor. Onun sözlerini şarkı yaptığı gibi birlikte Youtube’da dini konuları konuştukları programları da var. Sık sık söyleşilerde de Ahmed Hulusi’den bahsediyor.

        Ceceli’nin özellikle vurguladığı Ahmed Hulusi’nin bir tarikatı, bir cemaati ya da hareketi olmadığı. Ama ondan etkilenen epey bir insan var, sayılarını tam olarak bilmesek de.

        Anlaşılır bir şekilde konuşması, Ahmed Hulusi’yi çekici kılan en büyük özellik olmalı. Bugüne kadar din üzerine söz alanlar hep anlaşılmaz bir üslup takınıp insanları bu şekilde etkilemeyi seçiyordu. Fethullah Gülen’in konuşmalarını anlamak mümkün değil, ağdalı lafları ve süslü cümlelerin şifrelerini çözdüğünüzde de İslam’la hiçbir alakası olmayan bir şarlatan olduğu ortaya çıkıveriyor.

        LEYLA’DAN GEÇME FASLI

        Ahmed Hulusi tane tane modern bir Türkçe’yle ve teatral gösterişten uzak ve anlaşılır bir şekilde konuşuyor. Onu ilk kez Mustafa Ceceli’den duyan Burcu Güneş de böylece İslam’a daha yakın ilgi duymaya başladığını, umreye gittiğini anlatıyor. Birkaç söyleşisine baktım, Kuran’ı okuduğunu söylemiyor ama Ahmed Hulusi’nin kitaplarından bahsediyor. İlginçtir, Mustafa Ceceli de bir yerde din adına ne öğrendiyse Ahmed Hulusi’den öğrendiğini söylüyor.

        Türkiye’de de dünyada da ünlülerin ruhani arayışları yeni bir fenomen değil; biz sıradan insanların huzur arayışlarından daha karmaşık ve eksantrik yollara sapmaları onları şöhret yapan genlerle ilgili. Dünyaya bakışları, beyinleri farklı işliyor. Cem Yılmaz neden Cerrahi Dergâhı’na gidiyor, bütün kültürel gelişimini punk’tan etkilenerek oluşturan Gökhan Özoğuz neden birden namaza başlıyorsa bugünlerde birçok ünlünün Ahmed Hulusi’den etkilenmesi de bu yüzden. Manevi arayış kimilerini Budizm’e, Kabbala’ya, bizde de dergâhlara ya da son yıllarda Ahmed Hulusi’nin öğretilerine çıkarıyor.

        Ancak kimi bu maneviyattan öte karşılıklı bir fayda ilişkisi de olabiliyor. Bu “cemaatler” birçok ünlü için bir dayanak, bir koruma kalkanı aynı zamanda. “Öncü kuvvet” (vanguard) olarak ünlüler tanıtımda görev yapar, karşılığında da aradıkları soruların yanıtını alırlar. Dini ticarete vuran Scientology gibi organizasyonlar Tom Cruise’un arabasının yıkanmasına kadar gündelik işleri bile müritlere yaptırır.

        Son yıllarda umreye gitmek, içkiyi bıraktığını açıklamak, belediye konseri, televizyon programı falan kapmanın da kolay yöntemleri oldu. Ahmed Hulusi hakkında köşe yazarları neden kalem oynatmıyorsa ünlüler de sırf bu yüzden ondan “etkilenmiş” olabilir; şaşırmam.

        #AYIŞIĞI

        FİLM SETİNDEN BİLDİRİYORUM

        Geçenlerde Miami’de Chiron’un büyüdüğü evin etrafında dolaştım. Sabah olmasına rağmen yakıcı bir güneşin altında kentin Liberty City adlı mahallesindeydim. Yoksulluğun hep soğuk olduğunu düşünürdüm, neredeyse hayalet şehri andıran bu mahallede evlerin arasında çaresizliğin ve hayata küsmüşlüğün yakıcı yüzünü gördüm.

        Bu sene Oscar alan “Moonlight” filminin çekildiği yer Liberty City. Filmin yönetmeni Barry Jenkins ve filmin uyarlandığı oyunun yazarı Tarell Alvin McCraney buralarda büyüdü. Film kendi hayatlarından, sokaklarından izler taşıyor, onları şekillendiren mahallelerde çektiler.

        Beyazperdede rüzgârda uçuşan ipteki çamaşırlar gerçek hayatta da burada asılı... Bir-iki kişi cam kapı açık oturuyor, hava gelsin diye...

        Herkeste bir ağırlık, bir bezginlik var adeta. Çıt çıkmıyor. “Batsın bu dünya” diyenlerin sessiz çığlıkları yankılanıyor varoş mahallesinde.

        New York’ta yazın ilk haftalarında bazı geceler Parliament mavisi diye bilinen koyu laciverte bürünür. Liberty City’de gece zifiri karanlık yaz-kış... Huzuru silah ve siren sesleri bozuyor yer yer.

        “Moonlight” filminde de dediği gibi ay ışığında siyah çocuklar mavi görünüyor. Film şehrin algısını öyle değiştirdi ki Liberty City’deki bir sokağa “Moonlight” adını verdi belediye.

        Bir sonraki aşama “soylulaştırma” olacak, burası kaçınılmaz. Evler yıkılacak, gökdelenler dikilecek, fakirler buradan da kovulup kendi kaderlerine terk edilecek.

        Kim bilir, bir 10 sene sonra “Buraları bilmezdiniz” diye konuşulacak.,

        “Moonlight” filminin çekildiği Liberty City’nin hayalet sokaklarında dolaştım.

        CHIRON MAVİSİ

        ABD’nin en meşhur pastel boya markası Crayola yeni bir mavi renk için isim arıyor bugünlerde. Oregon State University’de bir kimya profesörü olan Mas Subramian’ın 2009’da keşfettiği YInMn (yin-min) adında yeni bir mavi pigmenti bu. 200 yıldır keşfedilen ilk mavi tonu olma özelliği var bu rengin, ama boyama kalemi olarak üretilirken kimyasal adından daha çarpıcı bir ad arıyor Crayola.

        1 Temmuz’da aday isimler oylanacak.

        Tarell Alvin McCrayney tam da bu muazzam maviye uygun bir öneri getirdi: Chiron. Filmin ana karakterinin adı. Seçilse muazzam olmaz mı?

        200 yıldır bulunan ilk mavi tonu.

        Diğer Yazılar