Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçenlerde bir yapımcıyla konuşan Fatih Altaylı, bir süre önce FETÖ’nün televizyon kanallarını kayıran reyting oyununu yazdı. Yapımcının iddia ettiği gibi bir CIA tezgâhı mıydı, bilmiyorum. Ama izlenme oranlarının yeniden kurgulanmasında, bir anda STV dizilerini yukarıya taşıyan yeni denekler bulunmasında örgütlü bir operasyon olduğu tartışılmaz.

        Geçmişte yazmıştım, ama tekrar üzerinde durmam gerekiyor. Zira FETÖ operasyonlarında henüz izlenme oranlarının nasıl manipüle edildiğinin, örgütün bu oyunla televizyonları nasıl propagandaya alet ettiğinin hesabı sorulmadı. Belki de sıra gelmedi.

        O dönem örgüt çok izlenen dizilerin yapımcılarının ofislerini basarak, baskı uygulayarak, son olarak da denekleri değiştirerek bir kumpas peşindeydi.

        Reyting oyunu sayesinde yargıda bulunan davalardaki gelişmeleri önceden haber veren diziler izlenme rekorları kırdı. Örgütün elebaşı Kırık Hoca Fethullah Gülen’in kimi Samanyolu dizilerinin “konsept danışmanı” olduğu ortaya çıktı, telefonda senaryoya müdahale ediyordu. Bu sayede en kârlı dizi yazarı oldu.

        Amaç sadece propaganda değildi elbette. İzlenme oranları kâğıt üzerinde yükseldikçe örgütün kasasına her yıl milyonlarca dolar girdi. Örgüt nasıl bu kadar büyüdü sanıyorsunuz?

        HANEFİ AVCI’YA GÖRE OPERASYON

        Hanefi Avcı “Cemaat’in İflası: Hoca’nın Ayağının Kaydığı Yer” kitabında reyting oyununun nasıl kurgulandığını yazıyor:

        - FETÖ, AGB’nin araçlarını takip ederek, nerelere, hangi evlere yeni cihaz kurulduğu veya hangi evlere bakım yapıldığını tespit etmişti.

        - Emniyet kanalından AGB’nin hatları ve AGB’nin bilgisayar sistemi dinlemeye alınmış ama orada hiçbir işlemin olmadığını, tüm verilerin AGB tarafından İsviçre’ye gönderildiğini, bu bilgilerin İsviçre’deki bilgisayarlarda işlendiğini ve bilgilerin oradan geldiğini anlamışlardı. Yani, AGB’yi dinleyerek, izleyerek bir neticeye varmak zordu; çünkü sistem daha çok Avrupa’da İsviçre’deki program üzerine kuruluydu.

        - Avcı’nın emniyetçi kaynağı, “Bu tip bilgileri Cemaat’in topladığını ve Amerika’daki Hoca’ya aktarıldığını, Hoca’nın ‘AGB şirketinin reytingleri yanlış ölçtüğünü, belli kanallar çok reyting alıyor’ şeklinde tepki gösterdiğini, bu nedenle Emniyet’in ciddi bir çalışma yaptığını, bu çalışmaların ilerleyen safhalarda operasyonlara dönüştürülerek Hoca’nın ‘Bu operasyonu H. yönetsin’ diyerek Cemaat’e bir isim verdiğini” söylüyor.

        - Cezaevinden çıktıktan sonra konuyu araştırdığımda, operasyon sonrası AGB’nin saf dışı bırakıldığını; operasyon öncesi hazırlık yapılarak iki ayrı ölçüm firması kurulduğunu anlattılar.

        - Firmalardan birinin Cemaat, diğerinin ise hükümet yanlısı olarak kurulduğunu ama hükümet yanlısı olarak kurulan firmanın merkezine yurtdışından bu konuda yetenekli ve çok iyi bilgisayar bilen Cemaat’ten birinin sızdırılarak (ismi Hanefi Avcı’da mevcut) o sistemin de bir müddet sonra sabote edilmek suretiyle Cemaat’e ait ölçüm firmasının öne çıkarıldığını söylediler.

        KİM BU H.?

        Hanefi Avcı, AGB’nin yerine gelen iki şirketten bahsediyor. SBT doğrudan FETÖ’cü, TNS ise hükümet yanlısı görünüyordu ama FETÖ tarafından ele geçirilmişti.

        Reyting operasyonunu yöneten “H.” ise bugün cezaevinde olan Hidayet Karaca’dan başkası değil. O dönem televizyon dünyasının en güçlü ismiydi. Televizyon İzleme Araştırma Komitesi (TİAK) Yönetim Kurulu Başkanı’ydı. Dahası AGB’yle olan anlaşmayı iptal eden de oydu.

        YA DİĞER GENEL MÜDÜR?

        FETÖ reyting operasyonu yapılırken Kanal D en çok izlenen kanaldı, ancak deneklerin değişmesine, AGB’nin kovulup yerine yeni bir şirketin gelmesine hiç itiraz etmedi. Aksine kanalın o dönemki genel müdürü İrfan Şahin değişime adeta destek verdi. Milyon dolarlar kazanan genel müdür pılıyı pırtıyı toplayıp bir gün aniden Miami’ye kaçtı, hâlâ orada plaj kenarında bir gökdelende yaşıyor.

        #AraştırmacıGazetecilik

        ÇAKMA HERMES’İN PEŞİNDE

        Şarkıcı Gülşen’in Demet Akalın’a hediye ettiği Hermes’in Kelly modeli çantasını görünce içime “Kapalıçarşı mı?” diye kuşku düştü. Zira her biri elle yapılan, bir işçinin üzerinde 18-20 saat çalıştığı çantaları öyle elinizi kolunuzu sallayarak Hermes mağazasına girip almak mümkün değil. Hatta “Sex and the City”ye de konu olmuştu, bir sıra olduğu efsanesi yıllardır konuşuluyor.

        Bir keresinde New York’a ziyarete gelen bir arkadaşım rastgele Hermes’e girip Birkin almak istemişti de mağaza çalışanları az daha alay ederek kovacaktı.

        Bu kadar zor alınan Hermes çantalardan Demet Akalın’da bol bol var. Bir seferinde eşi sürpriz yaparak ona Birkin modeli hediye etmiş mesela.

        Gülşen’in hediyesi Kelly’nin çakma olup olmadığını araştırırken bir de ne göreyim...

        ABD’nin kimi büyük mağazalarında hem de internet ortamında Kelly modeli çanta satın almak mümkün. 12 bin doları ödüyorsunuz ve Saks Fifth Avenue bir-iki gün içinde kapınıza teslim ediyor.

        İŞİN SIRRI

        Dahası kimi çanta uzmanları ve moda yazarları Hermes’in bu bekleme listesini uydurduğunu, bütün bunların birer pazarlama stratejisi olduğunu söylüyor.

        Herhangi birinin Hermes’ten çanta alması kolay değil, ama mağaza yöneticileriyle önceden inşa edilen bir münasebetiniz varsa kapılar açılıyor. Her ülkenin kendi yöneticisi Kelly ve Birkin’den kaç tane sipariş vermesi gerektiğini belirliyor ve tabii ki bunlar da mağazada sergilenmiyor. Biraz ustalık, tatlı dil gerektiriyor; şöhret bu alanda da çanta derdinin ilacı tabii ki.

        Hermes mağazasında listeye adınızı yazdırmak istediğinizdeyse böyle bir sıra olmadığını, atölyenin siparişle çalışmadığını söylüyorlar. Bahtınıza ne çıkarsa...

        Hiçbirini beceremezseniz Kapalıçarşı bizim şöhretlere ve sosyeteye epey Hermes üretiyor.

        Diğer Yazılar