Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TAM 50 milyon insana dair tutulan çok kapsamlı raporların Cambridge Analytica isimli bir şirketin veri tabanında hâlâ saklandığı kuşkusu var. Birkaç gündür dünyada bu yüzden kıyamet kopuyor.

        İddia o ki kişinin tarayıcı geçmişine, sosyal medya aktivitelerine bakarak onu kendi annesinden bile daha yakından tanımak mümkün. Daha önce herhangi bir şekilde net kestirilmeyen kişilik özelliklerine dair detaylar, mali durum, cinsel yönelim, dini hayat, siyasi görüşler hatta beslenme alışkanlıklarını bile kestirmek mümkün. Algoritmanın neleri tespit ettiğinin uzun bir listesi var.

        SORUMLULUKTAN KAÇIYOR

        Bu bilgiler ışığında hedeflenen seçmenler teker teker yalan haber bombardımanına tutularak ABD seçimlerinin seyrini değiştirdi. Ama seçimlerin de ötesinde böylesi bir hazineye sahip olan güç kolaylıkla bu bilgiyi başka çıkarlar için de sömürebilir.

        Mahremiyet hakkımızın sosyal medya firmalarınca elimizden alınmasının ötesinde Facebook’un başını ağrıtan mesele de bilgileri toplanan 50 milyon kişinin neredeyse tamamının bu süreçten haberlerinin olmaması. Tarihin en büyük fişlemesi bu.

        Facebook ise alışkanlığı olduğu üzere sorumluluk kabul etmiyor ve olayı hafifletmeye çalışıyor. Oysa seçmenin kandırılmasında etkili olan yalan haberler de bu platformdan yayılmış, tam da Cambridge Analytica’nın istediği seçim sonucundan (Trump’ın zaferi) sonra ise Facebook kendilerinin sadece “taşıyıcı” bir kanal olduğu savunmasına sığınmıştı.

        Medya mensupları tarafından çok sık kullanılan, haber trafiğine etkisi bulunan ve birçok okurun haber alma kaynağı olan sosyal medya platformları kendilerini sadece aktarıcı olarak görerek sorumluluktan kaçıyor. Bu anlamda, ana sayfasında sık sık haberlerin öne çıkarıldığı Facebook bir medya şirketi mi? Kurucusu Mark Zuckerberg’e göre bir teknoloji şirketi.

        Benzer bir savunma Twitter’da da var. Bu şirketlerin ana dayanağı, basının ürünlerinin paylaşılması olmasına rağmen içerik konusunda söz almaktan çekiniyorlar.

        Yazarı olduğum Habertürk benim için “Biz onun sadece yazılarını basan bir matbaayız, içeriğiyle ilgili bir sorumluluğumuz yok” diyebilir mi? Hem basın kanunları hem de ilkeler gazetelerde çıkan her kelimenin sorumlularını çok net tanımlıyor oysa.

        DAHA ÇOK ZARAR

        Kimsenin yazamadığının anında yayınlandığı özgür bir platform olarak öne çıkan sosyal medya siteleri, kısacık tarihlerinde demokrasiye daha fazla zarar vermiş gibi görünüyor şimdilik. En abartılı davranış biçiminin “like”la ödüllendirildiği bu platformlar abartılı cehaletin de kabul görmesine, yerleşmesine imkân veriyor.

        Oysa geleneksel medya düzeninde doğrusu-yanlışıyla içerik belli bir filtreden, kapıların önünde duran bekçilerin denetiminden geçerdi. Elbette, yalan haber Facebook’la doğmadı ama ne Facebook’taki yalanların yarattığı hasar kadar büyük oldu ne de Facebook’taki kadar çok kişiye yayıldı.

        Dahası, rutin olarak kullanıcı bilgilerini satan bu sosyal medya platformlarının sunduğu kişinin ağzına geleni söylemesi özgürlüğünün çok ağır bir bedeli varmış. Evet, siz beğenmediğiniz isimlere sahte hesaplarla küfrederken bilgilerimiz totaliter bir dünya için kuruluyor. Bizi inandırdıkları gibi birbirine bağlantı içinde daha açık bir dünya değil, birkaç oligarkın kendi istedikleri gibi şekillendirdikleri kapkaranlık ve duvarları daha da yüksek bir dünya.

        Üstelik en korkutucu olan da her şeyin daha yeni başladığı.

        ***********

        ESKİDEN SEÇMEN NASIL ETKİLENİYORDU?

        BUNDAN birkaç sene önce Washington DC’de Obama’nın seçim kampanyasında görev almış bir yöneticinin ofisinde Amerikan seçmeninin nasıl “hedeflendiğini” dinlemiştim. Seçmenin yaşadığı sokak ve çevresine kadar inebilecek demografik bilgilere ulaşabiliyordu yakın zamana kadar.

        Algoritma belli kriterleri göz önünde bulundurarak sizin kampanyanın odağı olup olmadığınıza karar veriyor veriler ışığında. Hibrit bir arabaya binip atık kâğıtları dönüştüren bir New Yorker abonesiyseniz Demokrat Parti’ye oy vereceğiniz de aşikâr, o yüzden kimsenin sizi ikna etmeye yönelik kampanya yapmasına gerek yok.

        KARARSIZLAR KİLİT

        Seçimi hep arada kalmış kararsızlar belirliyor; bu seçmen kimi zaman Demokrat, kimi zaman Cumhuriyetçiler arasında sallanabiliyor. Veri tabanından işte bu kararsızlıkların tespiti için faydalanıyor ve onlara yönelik mesajlar üzerinde çalışıyor.

        Ancak bugüne kadar kullanılan sistemler kişi bazlı değil, anonim ve daha çok genel bir fikir veriyordu seçmen davranışlarına yönelik. Bireyin kendi kişiliğine dair ipuçları edinmek mümkün değildi, böylesi bir veri tabanı da yoktu zaten.

        ***********

        50 MİLYON KİŞİ FİŞLENDİ

        2014 yılında alışıldık düzeni değiştirerek seçmenin davranışlarını izleme iddiasıyla piyasaya çıktı Cambridge Analytica. Arkasında para babası olarak o güne kadar siyasette etkili olmayan muhafazakâr işadamı Robert Mercer ve kızı vardı. Aşırı sağcı Breitbart sitesinin yöneticisi Steve Bannon’la birlikte seçmenin bireye yönelik siyasi propaganda çalışmasını gerçekleştirecek bir sistem buldular. Yeni teknolojinin farkı zaman içinde bireysel seçmenin fikrini değiştirmek ve manipüle etmekti.

        Sistemin kusursuz işlemesi için veri toplanması gerekiyordu, ancak mevcut bilgi bankaları CA’nın talebini karşılayacak kadar ayrıntıya sahip değildi. Bu yüzden Facebook üzerinden kişilik testi sunan bir app geliştirildi, katılımcılara da 1-2 dolar verildi. 270 bin kişi app’i yükledi, ama app de onların profilinde yer alan bütün şahsi bilgileri topladı.

        FACEBOOK HATALI

        Facebook’un karmaşık güvenlik seçeneklerinde o dönem üçüncü parti app’lerin kişilerin arkadaşlarının bilgilerine de erişim izni bulunuyordu; tesadüfen kullanıcılar bu izni kaldırmadıysa yazılımlar listedeki isimlerin de ayrıntılı bilgilerini toplayabiliyordu.

        Facebook’ta herkesin birkaç yüz arkadaşı olduğu için toplanan profiller katlanarak CA’nın elindeki 50 milyon kullanıcının bilgilerine erişti. Geçen hafta New York Times ve İngiltere’den The Observer’ın ortaya çıkardığı ve Facebook’un “Sızıntı” demeyi reddettiği skandal işte bu veri ihlali. CA bu bilgileri toplayan app’i yarattı, Facebook da para karşılığı ilk günden beri yaptığı gibi CA’ya bu bilgileri satıp kasasını biraz daha doldurdu.

        Diğer Yazılar