Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE’yi dışarıdan ziyaret eden bir yabancı gazeteci misali önceki gün bindiğim UBER’de Bebek’ten Nişantaşı’na giderken 20 yaşındaki şoförle sohbet etmeye başladık. Gaziosmanpaşa’da oturan genç hayatı boyunca Tayyip Erdoğan’ın liderliğini gördüğünü ama biraz değişim gerekiyor diye Muharrem İnce’ye oy verdiğini anlatıyor.

        “Bu ilk seçimin mi?” diyorum, sonra kendi kendimi “Doğru, Türkiye’de sık sık seçim yapılıyor” diye düzeltiyorum.

        Referandumda “Hayır” oyu vermiş.

        “Türkiye’nin yenilenler kulübüne hoş geldin, buna alışmaya başlasan iyi olur” diye karşılık veriyorum. Hiçbir şey demiyor.

        Yolda 4 Temmuz’da İstanbul’da konser verecek Wiz Khalifa’nın afişleri var. Özellikle eski şarkılarını beğeniyormuş ve konserine gitmeyi düşünüyormuş. “İstanbul’da olsam ben de gitmek isterim aslında” diyorum ve rap muhabbetine başlıyoruz. Derinleşeceğini ve trafikte kaldığımız süre boyunca bu kadar uzayacağını tahmin etmiyordum.

        20 YAŞINDA ÖLÜ

        Tupac ve Biggie’den bahsediyor, “Tupac’ı kim öldürdü?” diye soruyor. Las Vegas’ta Tupac’ın vurulduğu arabayı süren Suge Knight’ın çok karanlık bir adam olduğunu ve çeşitli komplo teorilerini anlatıyorum. Filmi izlemiş, “Aslında ölmedi” diyenler de olduğunu söylüyor.

        En çok geçtiğimiz haftalarda vurularak hayatını kaybeden Miami’li rap’çi XXXTentacion’u bilmesine ve sormasına şaşırıyorum. 20 yaşındaki rap yıldızının infazı üzerine günlerdir düşünüyordum zaten. Birileri “Ölümü hak etti” diyordu, birileri de “Bu kayıtsız kalınamayacak bir ölüm” diye tarihe not düşüyordu.

        Tam aralarda bir yerdeydim, ama sosyal medyadan onu o kadar takip etmiştim ki adeta şahsen tanıdığımı hissediyorum.

        ÜBER şoförü bana, “Ya benim yaşımdaymış, nasıl öldürüldü?” deyince hafiften sarsılıyorum.

        90’lı yıllarda “bilgi otobanı” diye bir laf türemiş, internetin dünyayı birleştireceği ve bilginin denetimsiz dolaşımı yüzünden sınırların tamamen kalkarak “global köy” ütopyasının gerçekleşeceği üzerine iyimser tahminlerde bulunmaya başlamıştı.

        2018 yılında internetle ilgili daha farklı bir tartışma yaşanıyor oysa. Evet, hayatını bir Türkiye karmaşasının microcosmos’u olan Gaziosmanpaşa’da yaşayan bir genç oturduğu yerde dil bariyerine rağmen Ice Cube’ü paylaşıyor, nedeni sorulduğunda “Yaşam tarzı hoşuma gidiyor” diyor.

        KAFA KARIŞIKLIĞI

        Öte yandan, sınırlar daha da belirginleşiyor, duvarlar yükseliyor. Sadece mecazi duvarlar değil, ABD’nin tartıştığı gerçek duvarlar gibi. Dahası, bilgi otobanının sonu otoriterleşmeye varıyor. İletişim uzmanların sosyal medyanın tetiklediği davranış biçimleri karşısında “Nerede yanıldık?” diye yanıt arıyor. Özgürlüğün yansıması olarak düşündüğümüz her paylaşımın sonunda aşırı uçların daha da sertleştiğini, etkilerinin katlanarak büyüdüğünü görüyoruz.

        Naif bir yabancı gazetecinin yapacağı “Türkiye iyi yolda, hip-hop dinleyen bir gençlik alttan geliyorsa endişe etmeye gerek yok” gözlemindense tıpkı toplumlar gibi zaman zaman devletlerin de kafa karışıklığı sürecinden geçtiğini görüyorum daha çok.

        Dışarıdan “Türkiye’de kim Wiz Khalifa konserine gider?” diye düşünürken bu yazın en ilgi çekici konseri olduğunu görüyorum. Ama aynı Türkiye’de Ezhel uyuşturucu propagandasından tutuklanıyor, Wiz Khalifa’nın neredeyse bütün kataloğu esrar üzerine, hatta “Khalifa Kush” diye kendi özel çeşidi var ve sitesinden pazarlanıyor. Bir yandan Wikipedia yasak ama öğrenmek isteyenin önüne hiçbir engel konulmuyor.

        Arabadan inerken o gencin ailesi, XXXTentacion’u komşu olarak ister miydi diye aklımdan geçiyor.

        ***********

        PEKİ YA KÖTÜ ÇOCUKLAR NEREYE GİDER?

        XXXTentacion adıyla müzik yapan 20 yaşındaki Jahseh Onfroy da birilerinin oğlu, arkadaşıydı. Yayınladığı iki albüm Billboard listesine ikinci ve birinci sıradan girdi, ölümünden sonra Spotify’da daha önce Taylor Swift’e ait olan dinlenme rekorunu kırdı. Birkaç hafta önce kötü sicilinden dolayı aynı Spotify onun şarkılarına müzik listelerinde yer vermemeye kalkmıştı halbuki.

        Geleneksel plak firmalarının bariyerlerini yıkan müzisyenler olarak bilinen “Soundcloud Rap” kuşağının belki de en büyük yıldızıydı. Belli bir çevrenin ya da müzikal kültürün içinde değilseniz ona denk gelmemeniz, adını hiç duymamanız olası.

        Motosiklet almaya çalışırken Miami’nin ortasında, güpegündüz infaz edildi.

        20 yıla suç sicili kabarık bir hayat sığdırdı Onfroy. Genç yaşta hapse düşmüş, koğuş arkadaşını eşcinsel diye dövmüştü. Hamile kız arkadaşını merdivenden aşağıya yuvarlaması ya da eve kilitlemesi gibi vahşi davranışları vardı. Bir süredir ev hapsindeydi zaten, hakkında soruşturma sürerken yargıç konser vermek için turneye çıkmasına izin vermişti.

        En amiyane tabirle “Pislik bir herif” denebilirdi. Evi işgal, yasa dışı silah kullanma, saldırı, soygun, hırsızlık daha lise mezunu olmadan siciline işlendi. Dayak, boğazlama, tehdit, kafada şişe kırma, işkence sonraki hayatının marifetleriydi.

        ÖFKELİ VE MUTSUZ

        Geçen yıl Miami’de Rolling Loud festivaline gittiğimde son anda programa eklenince adını ilk kez duydum.

        Festivalde izlediğimde sarıya boyanmış saçlarıyla yerinde durmadan zıplayan, sahneye atlayan ve yüz ifadesinden şeytan mı melek mi olduğunu anlamadığım gencin müziğinden pek bir şey anlamadım. Tam rap değildi, emo, rock ve punk etkisindeydi ve çok gençti. Belli ki öfkeli ve asiydi.

        “Sanatla sanatçıyı ayrı tutalım” tartışmasının en kutuplaştırıcı örneğiydi belki de. Çünkü bütün bu sicilin yanında olağanüstü bir yetenek ve samimiyetle kendisini toparlamaya çalışan, geçmişinden arınmak için çabalayan biriydi.

        Şarkılarında depresyondan, intihardan bahsederdi. Hatta ölmeden 2 hafta önce çektiği video klibinde kendi cenazesini ziyaret ediyordu.

        Birisi ABD’nin en büyük halk mücadelecilerinden Malcolm X’in de 20 yaşında ölseydi sicilinin pek parlak olmayacağına dikkat çekti Onfroy’un ardından. Toplumların gençleri rehabilite etme tahammülünü göstermesi gerekiyor, kesip atmaktansa... Bu hepimizin yükümlülüğü.

        XXXTentacion’a bu şans hiç verilmedi ve ne yazık ki doğduğu ortamın vahşi kurallarıyla hayatını kaybetti. Ölümden sonra bir durak daha varsa sahiden, orada Jahseh’e nerede yer vardır?

        ***********

        XXX’İ UĞURLARKEN ORADAYDIM

        YER Los Angeles, Melrose ve Curson caddelerinin kesiştiği blok... Havada en az dört beş helikopter ışıklarını yola dayatıyor, polis barikatları yolları kapatıyor, her yerden siren sesleri geliyor. Adeta bir ayaklanma bastırılıyor.

        Şehrin hafızasında 1992’deki isyan sırasında Los Angeles’ın savaş alanına dönmesi henüz çok taze...

        Kendimi bu kalabalığın ortasında buluyorum. Meğerse XXXTentacion için spontane bir anmaymış. Sosyal medyada örgütlenen gençler onun şarkılarını dinleyip caddeyi kapatıp yollarda tepinerek, tam bir gerilla örgütlenmesi şeklinde sevdikleri sanatçıyı kendilerince uğurluyorlar... Bir Gezi kalabalığı değil, ama azımsanmayacak kadar kalabalık.

        İçlerinden birinin “Böyle isterdi” demesi durumu özetliyor.

        Diğer Yazılar