Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        REKLAM

        Soru benden değil, New York dergisinin birkaç ay önceki kapağından geliyor. Epeydir “sosyalist” kelimesi Amerika’daki gençler arasında moda oldu, hatta 2020 seçiminde Demokrat Parti’nin adaylığı için yarışanlar arasında açıkça sosyalist olduğunu söyleyenler de var. Kıta Avrupası’ndaki gibi bir sol geleneğin gelişmediği, hatta komünist-sosyalist olmanın bir dönem cezalandırıldığı ABD’de “ortanın solu” ya da “sosyal demokrat” değil de düpedüz sosyalist sözcüğünün dolaşması ezberleri bozuyor.

        Sosyalizm moda olmaya başladıkça gazeteler, dergiler ve sosyalist siyasetçiler kavramın ABD’deki karşılığını açıklamaya çalışıyor. Nasıl “liberal” Amerika’da “solcu” anlamına geliyorsa, aslında sosyalist kelimesi de kuzey ülkelerindeki sosyal demokrasinin Amerikanlaştırılmış hali. Harekete “sosyalist” demek marka bakımından daha akılda kalıcı, çarpıcı. Bir de Tony Blair gibiler yüzünden sosyal demokrasi kavramı epey çürüdü, kötü çağrışımları var.

        Yeniden tanımlanan sosyalizm sadece ABD’de değil Avrupa’da da kabul görüyor. Dünyayı Donald Trump’lar, Boris Johnson’lar yönetiyor gibi gözükse de İngiltere’de İşçi Partisi, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Yeşiller’in etkisi yükselen aşırı sağa bir antidot olarak seçmenin ilgisini çektiğini gösteriyor.

        MODA TÜRKİYE’YE GELECEK Mİ

        Bu tür bir sosyalizmin Türk karşılığı olacak mı?

        Türkiye’de solun sınırlı tarihini birkaç tweet’le indirgeyecek olursam çeşitli fraksiyonların birbiriyle kavgası, sonunda da toplu bir çöküş olarak özetlemem gerekir. Solun sadece ekonomik bir boyutu olmadığını, azınlık haklarını, yaşam tarzı güvencesini, kültürel özgürleşmeyi de kapsaması gerektiğini savunanlar 80’lerde “yeni sol” diye küçümsenmişti.

        Zamanla Türkiye’de solun sahibi olduğunu düşünen kampların kavgaları herkesi farklı yerlere savurdu. Doğu Perinçek ve arkadaşları iyice sağa kaydı mesela. Hakikaten de Türkiye’de sol aslında sağ, sağ da sol muydu?

        Eğer sosyalizm modası tıpkı 2000’lerin başındaki UGG’lar, birkaç sene önceki Beats kulaklıklar, 90’ların kırmızı Puma ayakkabılar gibi Türkiye’ye gelecekse burada da kavramın da yeniden şekillenmesi, yeni bir sosyalist dil oluşması gerekecek.

        Bu yeni dilin ne olacağına henüz ABD’deki sosyalistler de karar veremediler. Brooklyn barlarında epey sosyalist kokteyl saatleri düzenleniyor mesela, Tinder’ın sosyalist versiyonu olan sitelerden eş bulmaya başladı insanlar, yeni sosyalist yayın organları yaygın olmaya başlıyor.

        Jacobin, Amerika’daki sosyalist hareketin kuşkusuz en önemli yayın organı. Bir ara bizde Birikim neyse onun okyanus ötesi hali diyebilirim. Ama çok daha radikal ve sert. Birçok Amerikan liberalinin romantize ettiği Obama yıllarını yerden yere vuruyor, Demokrat Parti’nin “solun solundan” çözüm vaat eden adaylarını yeteri kadar solcu olmadıkları için kıyasıya eleştiriyor.

        TUNÇ SOYER: “EVET, SOSYALİSTİM”

        Henüz İzmir belediye başkanı olmadan önce yazdığı “Sosyal Demokrasi 4.0” başlıklı makalesinde Tunç Soyer’in Jacobin’den alıntı yaptığını görünce şaşırdım. Dergiyi bilen Türk ve yabancı tanıdıklarım da İzmir’de küçük bir belediyeyi yöneten bir siyasetçinin Immanuel Wallerstein’dan girip Jacobin’de yer alan sol tartışmalardan çıkmasına benim kadar şaşırdı. Soyer, sol belediyeciliğe kılavuz olacak kimi tezleri sıralıyor ancak “sosyalist” demiyor, Blair’i eleştirerek “sosyal demokrasi 4.0” kavramını atıyor.

        Önceki gün Soyer’i arayarak ilk olarak makaleyi kendisinin yazıp yazmadığını sordum. Siyasetçilerin böyle makaleleri bir ekiple yazmaları bir adet çünkü. Soyer tamamını kendisi kaleme aldığını söyledi. Jacobin’i de sordum: Düzenli olarak okumadığını ama yer yer baktığını, yaptıkları işleri beğendiğini ekledi.

        “Peki siz kendinizi dünyada yükselen sosyalist siyasetçiler gibi sosyalist olarak tanımlıyor musunuz?” soruma ise hiç tereddütsüz yanıt verdi: “Evet… En azından öyle olmaya çalışıyorum.”

        Ekrem İmamoğlu’nun ısrarla solcuyum demekten kaçındığı, CHP’nin eski sağ-sol ayrımlarının bittiği düşündüğünü, Meral Akşener’in tipik bir sosyal demokrat gibi davrandığı bir siyasi yelpazede ilk kez Türkiye’den bir siyasetçi yeni anlamıyla sosyalist kimliğini sahipleniyor. (Tunceli’nin eski tip pala bıyıklı komünist başkanından farklı bu sosyalizm.)

        Bir yere varacak mı, ileride siyasette etkisi ve halkta karşılığı olacak mı bilmiyorum.

        Ama modanın Türkiye’ye de yayılmasını göstermesi bakımından ilginç. Tabii Türkiye her alanda modaya uyma, modayı sahiplenme ve tüketmeye de çok meyilli, unutmayalım.

        ***

        Nasıl sosyalist olunur

        Donald Trump’ın başkan seçilmesinden sonra üye sayısı 6 binden 56 bine çıkan “Demokratik Socialists of America” adlı sivil toplum kuruluşu sosyalist olmanın kriterlerini belirledi. DSA küçük ama etkili bir grup; özellikle Kongre’ye yükselen siyasi yıldız, Porto Riko kökenli Alexandria Ocasio-Cortez’in seçilmesinde kapı kapı dolaşan DSA gönüllülerinin etkisi büyük. Ancak Amerikan solunun yükselen yıldızı AOC bile zaman zaman DSA’nın beklentilerinin tamamını karşılayamıyor.

        DSA’nın sosyalizm testindeki sorulara verilen yanıtlar kişinin ne kadar sosyalist olduğunu belirliyor:

        - Sosyalist feminizm hakkında ne düşünüyorsunuz?

        - Yüksek hızlı internet devlet güvencesi altında olmalı mı?

        - Uyuşturucu kullanımı suç olmaktan çıkmalı mı?

        - Sığınak şehirler (yasadışı göçmenlere ev sahipliği yapan) teşvik edilmeli mi?

        - Sağlık hizmetleri insan hakkı mıdır?

        - Ülkelerin enerji ihtiyaçları petrol, doğal gaz, kömür gibi fosil yakıtlarla mı karşılanmalı?

        Ülkelerarası sınırların kaldırılması, dini sosyalizm gibi kavramlar da DSA’nın tartışma konuları arasında.

        Diğer Yazılar