Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu hafta hem Amerika’nın hem de dünyanın vaktini boşa harcayan “impeachment” süreci bitecek ve Donald Trump aklanacak. Aklandığı yetmiyormuş gibi bir de bu süreçten daha da kuvvetli ayrılacak. Dahası eline Kasım ayındaki seçimlere kadar kullanacağı elverişli bir koz da geçmiş oldu. Demokratların ve medyanın kendisine komplo kurduğundan tutun da darbe yapıp koltuğundan indirmeye çalıştıklarına kadar türlü senaryoları dile getirecek, tabanını coşturacak ve kahraman bir lider olarak Kasım’daki seçimlere girecek. Büyük ihtimalle de kazanacak ve ABD’yi dört yıl daha yönetecek. Hiç yara almadan, üzerine bulaşan lekeleri de şöyle bir silkeleyip temizleyerek.

        Donald Trump zaferini Senato’nun lideri Mitch McConnell’a borçlu. Yılların kurdu taktik ustalığıyla partisine sahip çıktı, Cumhuriyetçi senatörlerin fire vermemesini sağladı. Eşi Trump kabinesinde bakan olan McConnell kendi parti senatörlerine yakın markaj uyguladı, teker teker onlarla buluştu ve Demokratlarla ortak oy kullanmamalarını tembihledi. Parti sadakatinden söz etti ve önlerine yaklaşan seçimlerle ilgili göz dağı vardı. Partinin desteğini onlardan çekeceğini ve bir daha seçilemeyeceklerini söyledi üstü kapalı olarak. Bir de onları Trump’ın avukatlarının savunmasına ikna etti.

        ABD’nin önde gelen hukuk profesörleri savunmanın “Gücü kötüye kullanmak suç değildir” tezini hukuki palavra olarak yorumladı. Ama Trump’ın avukatları bunu tekrar edip durdu ve hem Senatörlerin hem de kamuoyunun kafasında “Kötü bir şey yapmış ama suç değil,” algısının oluştu.

        MEMUR TİPLİ POLİTİKACILAR

        Davanın sonucu başından beri belliydi aslında. Trump’ın güçlenerek azil sürecinden çıkacağını, sandıkta yenemeyince mahkemede görevden alınmaya çalışılan bir mağdur başkan algısının kucağına düşeceğinden endişe eden Demokratlar vardı. Ama çoğunluğu önce basının gazına geldi, sonra da partide “ilke, anayasa, hukuk, kitap” diyen eski tip solcu politikacıların basiretsizliğine teslim oldu.

        Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi dünyada da sağ ve sol politikacı prototipi arasındaki fark işleyiş ve yaklaşım olarak giderek daha da belirginleşiyor. Bir yanda McConnell gibi tuttuğunu koparan, koridor diplomasisi, tabanın gücü, partideki ağırlığıyla iş bitirici kurt politikacılar var. Bunlar yer yer temel etik kurallarını çiğneseler ve Şeytan’ın emrindeymiş gibi gözükseler de önünde sonunda kazanıyor. Üzerlerine de hiçbir günah yapışmıyor. Politika zaten başından kirli bir iş, seçmen de siyasetçi de kimin neye bulaştığını biliyor.

        Bir de “genelevdeki bakire” tipi politikacılar var ve bunlar da ne yazık ki sol partilerde kendilerine yaşam alanı buluyor. İngiltere’deki İşçi Partisi’nin Brexit basiretsizliği, Donald Trump’ın azil sürecini yönetemeyen Amerika’daki Demokratlar ve Türkiye’deki merkez solun çaresizliği birbiriyle akraba. “Ama efendim,” diye söze girip “böyle bir şey olabilir mi” diye şaşkınlık yaşayanlar hala zannediyorlar ki teknik ayrıntıları teker teker anlatsalar karşılık alabilecekler.

        O yüzden üç gün boyunca Demokratlar hukuki savunma yapıp Trump’ın suçlu olduğunu anlatmaya çalışıp durdular, dayanakları da yasalar ve mevcut sistemdi. Ama bu teknik ayrıntılar mıymıntı anlatıcılar, memur tipli senatörlerin ağzında sıkıcı, “Bitse de gitsek” dedirten uzun ve içi boş nutuklara dönüştü. Halkı ikna edemedikleri gibi başka senatörlerin de ilgisini çekemediler. Brexit’te de durum böyleydi, Türkiye’de de.

        Sonunda da merkez solun beceriksizliği Trump’ı kurtardı.

        YENİ BİR KİTAP ŞART

        Muhalefetin en etkili silahı “Böyle bir şey olabilir mi sahiden” şaşkınlığı olursa iktidara karşı herhangi etkili bir strateji de geliştiremezler. Merkez sol bütün dünya siyasetinde paradigmanın şaştığını, sistemin çöktüğünün farkına varamadı hala. Büyük dönüşümün farkında değiller, Trump’ı bir anomali zannediyorlar. Halbuki eksen bir kere kaydı ve kurumlar ele geçirildi mi geriye dönmek imkansız olur. Meşruiyet başından sorgulanacaktı, o tren kaçtı.

        Hukuk, mahkeme, alışıldık süreçlerle “normale” dönülmeye çalışılıyor. Oysa o normal çoktan çöktü. Eski kitaplar miadını doldurdu, yeni bir oyun kuralı yazmak, yepyeni bir sistem inşa etmek gerekiyor eskisine dönmektense. Ancak memur tipli eski moda merkez sol siyasetçiyle bu devrimi yapmak Türkiye’de de mümkün değil, dünyada da. Sağcılar da en çok zaten eskinin ne kadar korkunç olduğunu hatırlatarak bu yeni normali meşru kılıyorlar.

        Bu çapsızlık Demokratları da tıpkı Türkiye’deki merkez solun içine girdiği bir girdaba sürüklüyor. Kendileri seçim kazanamıyor, başkaları seçim kaybettiği için kazanıyorlar. İstanbul’da asıl gerçeğin CHP’nin kazanmayıp Erdoğan’ın kaybetmesi olduğu gibi. Yaklaşan Amerikan seçimlerinde de Trump kaybetmeyecek; 2024’te ülkeyi daha da beter bir halde bıraktığı için Cumhuriyetçiler kaybedecek ve Demokratlar ancak o sayede sıraları gelince kazanacak. İyi de dünyanın veya Türkiye’nin bu kadar sabrı, vakti var mı? Bu kısır döngü bir türlü kırılmayacak mı?

        Diğer Yazılar