Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yıl 1990..

        47 genç sanayici ve işadamı bir araya gelerek, yepyeni bir sivil toplum kuruluşu yarattılar.

        Kuruluş amaçlarını da şu şekilde sıraladılar:

        *

        Biz topluma örnek ve öncü olmaya gayret edeceğiz.

        Genç girişimcileri aynı çatı altında toplayacağız.

        Onların birbirleri ile tanışmalarını ve kaynaşmalarını sağlayacağız.

        Profesyonel deneyimlerini birbirlerine aktarmalarına yardımcı olacağız.

        Toplumu çeşitli konularda aydınlatmaya çalışacağız.

        Üyelerimize yönelik çeşitli etkinlikler gerçekleştireceğiz.

        Kamuoyuna dönük araştırma, inceleme ve lobi faaliyetlerinde bulunacağız.

        Üretim ve istihdamda ülke ekonomisine ciddi katkı koyacağız.

        *

        Kültürpark Tenis Kulüp’te yaptıkları toplantıda bu ilkeleri açıkladıktan sonra, birbirlerine dönüp söz verdiler ve iddialı biçimde yola çıktılar.

        Ve çıkış o çıkış..

        Ege Genç İşadamları Derneği (EGİAD) bugün 25 yılı geride bıraktı.

        Hem de haysiyetli, parlak, etkin ve kucaklayıcı bir 25 yılı..

        Demek ki 1990’da atılan temel oldukça güçlüydü, kaliteliydi, doğruydu.

        EGİAD’ı ben de kutluyorum, nice 25 yıllar daha diyorum.

        Diyorum, çünkü..

        *

        Üstlendiği sorumluluğu beğeniyorum.

        Yüklendiği görevleri seviyorum.

        Kente, bölgeye, ülkeye verdiği desteği önemsiyorum.

        Ekonomiye koyduğu ciddi katkıyı alkışlıyorum.

        Yarattığı katma değerin daha çok uzun yıllar sürmesini istiyorum.

        Çağdaş örgüt modelinin her yere yayılmasını arzuluyorum.

        *

        Çok yaşa EGİAD..

        Çok yaşa, çünkü çok lazımsın

        Üyelerinin yüzde 60’ı sanayi sektöründeler.

        İmalatla uğraşanlar ön planda geliyorlar.

        İnşaat alanında yüzde 15’lik oranın var.

        Madencilikte, hizmet sektöründe, enerjide etkinsin.

        Tarım ve finansta iddialısın.

        3 bin 500 şirketi kapsayan dev bir güce sahipsin.

        45 bin kişilik istihdam yaratıyorsun.

        Üyelerinin yüzde 60’ı yurt dışı ile ortaklık yapıyor.

        Girişimciliği hep özendiriyorsun.

        Babaları, çocukları ve kardeşleri bünyende topluyorsun.

        Demokrasiyi savunuyorsun.

        Cumhuriyeti koruyorsun.

        İnsan haklarına saygılısın.

        *

        Ama en, en, en önemlisi..

        İliklerine kadar Atatürkçüsün..

        *

        Sen yaşamayasın da kim yaşasın EGİAD, kim..

        Okul tarihine itiraz da var

        İtiraz, Umut Sancar isimli okurumuzdan geliyor.

        Diyor ki..

        *

        Osman Bey, siz okullar bayramdan sonra açılsın, geç açılsın diyorsunuz.

        İyi güzel de, biz veliler ne yapacağız?

        Anne ve babası çalışan, bakacak başka kimseleri olmayanlar için okulun geç açılması nasıl bir durum biliyor musunuz?

        Doymak bilmez turizmciler daha da fazla para kazansınlar diye bizlerin ne hallere düşeceğini düşünüyor musunuz?

        Zaten yıl içerisinde biraz kar yağsa okullar hemen tatil ediliyor.

        Kötü bir eğitim sisteminde bir de sürekli tatillerle doğru düzgün eğitim verilmiyor.

        Sonra neden Güney Kore’den bu ülkeye telefon geliyor, biz neden böyleyiz diye soruyoruz.

        Almanya’da tatiller ne kadar haberiniz var mı?

        Ayrıca, bizim turizmciler para kazanınca yerli turist istemiyorlar.

        Ama para kaybedince “yandım, bittim” deyip, “aman yerli turist gelsin, okullar geç açılsın” feryadı atıyorlar.

        20 kuruşa aldıkları bir su şişesini 5 liraya satıyorlar, sonra da “para kazanamıyoruz” diye ağlaşıyorlar.

        *

        Dünkü yazımda madalyonun bir yüzünü anlatmıştım.

        Diğer yüzünü ise Umut Sancar aktardı.

        Katkıları için teşekkür ederim.

        Bıçak sırtında bir ülke

        Kürt dinamizmi Türk kimliğini köşeye sıkıştırmaya devam ediyor.

        Türk kimliğinin stratejisi yok.

        Taktiksel yönelimlerle günü kurtarmaya çalışıyor.

        Bu durum bugüne kadar iç savaşa neden olmadı.

        Önemli olan yeni silah almak ya da yeni baskınlar yapmak değil.

        Önemli olan Türkiye’nin demokratikleşmesinin artması.

        Sorunlara ancak böyle çözüm bulabiliriz.

        *

        Ortadoğu uzmanı Hasan Karbolat’ın Hürriyet’teki kısa cümleleri bunlar..

        Kısa ancak çarpıcı ifadeler..

        Bugün geldiğimiz noktayı çok net anlatıyor bence..

        Ülke resmen bıçak sırtında, iç savaş tetikte..

        Memleketi yönetenlerin akıllarını başlarına toplaması için daha nasıl uyarı gerekiyor acaba?

        Bu sonuç bize uymaz

        Amerika’da yapılan bir araştırmada, eşlerle yaşanan tartışmalar, hormonlarını tetiklediği için kadınlara kilo aldırıyormuş.

        Bu sonuçlar Amerikalılar’a göre herhalde.. Çünkü, bizde kocayla hiç tartışmayıp, her daim sus-pus duran kadınların çoğu kilolu!..

        Başka kuş konmaz ki

        Fenerbahçe’nin yıllık 3 milyon euroya prensipte anlaştığı Cezayirli Feghouli, sarı-lacivertlilere “aman elinizi çabuk tutun” demiş.

        Der tabii.. Bu kadar parayı kendisine başka kimse vermeyeceğinden, başına konan talih kuşu kanaryayı kaçırmak istemez elbet!..

        İyi ki dizide oynamıyor

        Amerikalı oyuncu Leonardo Di Caprio, “The Revenant” filminin çekimi için sakal bırakmış. 7 ay süren çekimlerde sakalı pirelenmiş.

        Vay beceriksiz vay.. Bizim Kanuni Halit Ergenç 4 yıl boyunca koca sakallarla dolaştı da bir şeycik olmadı, sen 7 ayı bile çıkaramadın!..

        Diğer Yazılar