Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünya ekonomisini yorumlayan önemli rapor ve çalışmalara şöyle bakalım.

        ***

        ABD’de açıklanan istihdam raporu, beklenenden 40 bin daha az iş yaratıldığını gösterdi.

        S&P, 500 indeksinin beklenenin altında kaldığını, Nasdaq’ın değer kaybettiğini, yani mali piyasaların kötü gittiğini vurguladı.

        The Economist; ABD’nin sıfır faiz oranlarına dönme tehlikesinden bahsetti.

        İngiltere Merkez Bankası Başkanı Carney; acımasız küresel ortamın bir türlü yatıştırılamadığını belirtti.

        Financial Times; Avrupa’da ekonomik durumun daha da kötüleşme olasılığına işaret etti.

        The New York Times, 30 trilyon dolarlık mali sektörde batık kredilerin 5 trilyon dolara ulaştığını duyurdu.

        ***

        Peki..

        Dünyada hal böyleyken, Türkiye’de durum ne olur, işler nereye gider?

        Bu tablonun yorumunu İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Başkanı, sevgili dostum Hilmi Uğurtaş’a bırakıyorum.

        ***

        Dünyadaki söylemleri birleştirdiğimizde ciddi bir resesyon döneminin gelmekte olduğunu hissetmekteyiz.

        Önümüzdeki 2-3 yıl içinde dünya ekonomisinin yeni bir yol ayrımına geleceği düşünülmeye başlanmıştır.

        Bu dönemde sağlık ve eğitim odaklı altyapı yatırımların artacağı, işçilerin yeni vasıflarla donatılacağı, aşırı borçluların destekleneceği, uluslararası eşgüdüme dayanan daha kapsayıcı ve etkin politikaların öne çıkacağı düşünülmektedir.

        Aslında yaşanabilecek bu dönemin Türkiye için de eğitilmiş insan gücüne dayanan, yaratıcı, Ar-Ge ve inovasyona dayalı bir üretim modeline hızlı bir geçiş imkanı sunacağını düşünebiliriz.

        Ekonomik büyümeye endeksli, üretim ve istihdam yaratan, yarattığı istihdam ile gelir dağılımını daha dengeli hale getirebilecek değişimleri gerçekleştirebiliriz.

        Dünyadaki ve ülkemizdeki jeo-politik ve ekonomik krizler ne olursa olsun, üreten ve çalışan bir ülke olmak, geleceğe umutla bakmak, bizim için tek çıkış noktasıdır.

        ***

        Böylesine karanlık günlerde, Hilmi Uğurtaş’ın bu kadar umutlu olması hoşuma gitti doğrusu..

        O yüzden görüşlerini sizlerle de paylaşmak istedim.

        Umutlu olmak iyidir diye..

        Sosyal Demokrasi Akademisi iyi olur

        Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği’ni (SODEM) izliyorum da, oldukça güzel işler yapıyor.

        Mesela..

        Sosyal demokrat belediyeleri çeşitli platformlarda temsil ediyor.

        Üyelerin hizmet kapasitesini geliştirmek için gayret gösteriyor.

        Üyeleri arasında işbirliği çalışmalarına olanak sağlıyor.

        122 üye belediyesi ile 15 milyon nüfusu kapsayan bir aileyi kucaklıyor.

        ***

        Şimdi ise önünde yeni bir hedef daha var:

        Sosyal Demokrasi Akademisi..

        12-13 Mart’ta Seferihisar’da toplanacak olan SODEM, bu akademiyi hayata geçirmeyi tartışacak.

        Ayrıca..

        Başarılı bulunan sosyal demokrat belediyelerin projeleri de ödüllendirilecek.

        Bu törene CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katılması bekleniyor.

        SODEM’in başkanlığı yürüten Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, iki gün sürecek toplantılardan çok umutlu.

        Akademinin ülke için çok yararlı olacağını düşünüyor.

        Eğer doğru yönetilirse ve kalitesi yüksek tutulursa, gerçekten de yararlı olabilir.

        İzleyip göreceğiz bakalım.

        Bir Sevdadır Kemeraltı

        Bende büyük emeği olan, yıllarca birlikte çalıştığımız sevgili abimiz gazeteci Gürkan Ertaç, hepimizin “Gürkan Baba”sı, harika bir kitap yazmış.

        “Bir Sevdadır Kemeraltı” adındaki kitapta, tarihi çarşının tüm geçmişini ayrıntılarla sunmuş.

        Zaman tüneline girip 70 yıl öncesine ışınlanmış ve nefis bir Kemeraltı gezisi hazırlamış.

        Gürkan abide zaten muhteşem bir hafıza ve derin bir kent kültürü var.

        Kitaba onları da dökünce, ortaya daha da kıymetli bir eser çıkmış.

        ***

        Yazılanları okuyunca insan buruluyor.

        O kadar çok değerimiz varmış ki, hiçbirinin kıymetini bilememişiz ne yazık ki..

        Gürkan Baba’nın da vurguladığı gibi, tarihi binalarımızın çoğunu koruyamamışız.

        Sadece onları koruyabilseydik, İzmir şimdi turizmden inanılmaz gelirler sağlayabilirdi.

        ***

        Eğer Atatürk’ün ayakkabılarını yapan kunduracı Kazım Usta’yı, şekerci Ali Galip’i, benzinci Kör Hafız’ı, rekortmen Ali Barçın’ı ve diğer efsaneleri özlediyseniz, kitabı alıp okumanızı öneririm.

        Eline sağlık Gürkan abicim.

        Ah öyle binip gitsek..

        Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, İzmir Büyükşehir Belediyesi Denizcilik İşletmeleri’ne dün şu teklifi yaptı:

        İzmir’i Yunan adalarına doğrudan bağlayalım.

        Yunan adalarını da doğrudan İzmir’e taşıyalım.

        ***

        Yani bu ne demek?

        ***

        Alsancak’tan binelim, dosdoğru Sakız’a gidelim demek..

        Foça’dan binelim, dosdoğru Midilli’ye gidelim demek..

        ***

        Bence şahane bir öneri..

        Umarım, İzmir Denizcilik İşletmeleri yöneticileri de benim kadar heyecanlanırlar da, bu bağlantıları kurmaya çalışırlar.

        Umarım..

        Çocuk nerede

        - Dizi oyuncusu Burçin Terzioğu, “aşk kadar mesleğim de önemli, kariyerimi de yaparım, aşkımı da yaşarım” demiş.

        - Yaşa yaşamasına ama, bil ki o süslü cümlen öyle değil. Doğrusu “kariyer de yaparım, çocuk da” olacaktı ya, neyse idare ettik artık!..

        Ödül değişirse

        - Şarkıcı İrem Derici, “sokakta çevirin birini, şarkılarımı baştan sona ezbere bilmiyorlarsa kafamı kazıtırım” demiş.

        - Kazıtma işi bizi rahatlatmaz, ama şarkıcılığı toptan bırakacaksan eğer, hemen sokağa fırlarız!..

        Diğer Yazılar