Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çünkü..

        - Yüzölçümümüzün yüzde 92’si deprem kuşağında..

        - 18 milyonu aşan yapı stoğunun yüzde 67’si ruhsatsız ve kaçak..

        - Yüzde 60’ı ise 20 yaşın üzerindeki güvensiz konutlar..

        - 6.5 milyon binanın mutlaka yenilenmesi şart..

        - Ancak, kentsel dönüşümün başladığı son 4 yılda yalnızca 120 bin binaya ulaşıldı.

        *

        Türkiye genelinin tablosu böyle..

        Bu tabloya baktığımızda ne görüyoruz?

        Ben şunu görüyorum:

        Bütün bu veriler, bir milli davayı gerektirecek kadar hayati önem taşıyor.

        Yani, kentsel dönüşüm aslında bizim milli davalarımızdan biri olmalıdır.

        Yapılacak çalışmalara milli dava gözüyle bakmak zorundayız.

        Ki o dava bakışı..

        *

        - Geçmişten gelen çarpık kentleşme sorununun çözülmesi için olmalıdır.

        - Gecekondulardan kurtulmak için olmalıdır.

        - Sosyal donatılarla yüklü yeni yaşam alanları yaratmak için olmalıdır.

        - Kentlerin kültürümüze ve mimarimize uygun, çağdaş yapılara kavuşması için olmalıdır.

        - Konut odaklı projeler yerine yaşam odaklı projelerin yaygınlaşması için olmalıdır.

        *

        Kentsel dönüşüm bana göre ülkemiz, ekonomimiz ve insanımız için zorunlu bir süreçtir. Bugün İzmir Uzundere’de atılacak olan temel de, bu sürecin doğru ve örnek adımlarından biridir.

        O adımların artmasını umuyorum.

        Hoşgeliyorsun HAT kardeş

        Sağlık Bakanlığı yeni yıldan itibaren bence çok önemli bir yenilik getiriyor.

        Hastanelerde “Hızlı Antijen Testi”ni (HAT) uygulamaya başlıyor.

        Bu test niye bu kadar mühim ki diye düşünebilirsiniz.

        Mühim, çünkü gribal enfeksiyonlarda gereksiz antibiyotik kullanılmasının önüne geçiyor.

        Yani..

        Tam da bizim milletin ihtiyacı olan denetimi yapıyor.

        *

        Biliyorsunuz..

        Bizler en küçük hastalıkta bile hemen bilinçsizce antibiyotiklere saldırıyoruz.

        Ama artık o saldırılar bitecek.

        Ağızdan yapılacak yeni testle, sadece 3 dakika içinde antibiyotiğe ihtiyaç var mı yok mu öğrenilecek çünkü..

        Hem zararlı yan etkileri olan gereksiz antibiyotik kullanımından kurtulacağız, hem de doğru tedavi olma imkanını bulacağız.

        O yüzden..

        Hoşgel 2017..

        Hoşgel HAT kardeş diyorum.

        Keşke daha çok

        Manisa yaratsak

        Baksanıza..

        Ülke ekonomik durgunluktan ne yapacağını şaşırmışken, Manisa Organize Sanayi Bölgesi son sürat koşmaya devam ediyor.

        Üretimi artıyor, kimse kapısına kilit vurmuyor.

        Herkesin morali yerinde, gam yok, tasa yok.

        *

        Şahane bir tablo değil mi?

        Bu günlerde Manisa gibi geleceğe umutla bakanlara çok ihtiyacımız bulunuyor.

        Manisa Organize böyle dik durmakta haklı aslında..

        Çünkü..

        *

        - Elinde yerli ve yabancı 100’ün üzerinde sanayi kuruluşu var.

        - Yılda 8 milyar dolarlık ihracatı var.

        - Teröre inat üretime devam etme keyfi var.

        - Her gün yeni bir fabrika açma mutluluğu var.

        - 50 binden fazla çalışanı var.

        - 100 milyon kilovat saat elektrik tüketimi var.

        *

        Anlayacağınız..

        Manisa’da moraller de, işler de gayet iyi gidiyor.

        Ne terör, ne darbe, ne savaş, ne kriz onu durduramıyor.

        Keşke elimizde daha çok Manisa olsa..

        Keşke..

        Sanatçılar haklı..

        Sanat susmamalı

        Erkan Can, Ata Demirer, Kadir İnanır gibi pek çok sanatçı, terör saldırıları sonrasında yas tutmak için tiyatro oyunlarının ve bazı gösterilerin iptal edilmesini doğru bulmadıklarını açıkladılar.

        Çünkü..

        *

        - Yas günlerinde tiyatroların kapanmamasını savunuyorlar.

        - Sanatın teröre, savaşa teslim olmamasını istiyorlar.

        - Sanatın, tiyatronun halk için ekmek gibi, su gibi gerekli, mühimmat kadar önemli olduğunu vurguluyorlar.

        - İçinde bulunduğumuz ortamdan ancak sanatla kurtulabileceğimizi belirtiyorlar.

        *

        Ki, bana göre de bu tezlerinde sonuna kadar haklılar..

        - Eğer sanat susarsa..

        - Eğer tiyatrolar kapanırsa..

        -Eğer sanatçılar sinerse..

        İşte o zaman terör tam da istediğini elde etmiş olur.

        Bizi sinmiş, korkmuş, kepenkleri indirmiş bir topluma dönüştürür.

        Böyle mi olalım..

        Ya evlilik

        sürseydi

        - Boşanma kararı alan Çeşmeli şarkıcı Tuğba Özerk, “4 aylık kocam gözümü morarttı, burnumu kırdı, ben de onun omuzunu ısırdım” demiş.

        - Sadece dört ayda bu kadar dövüş olduysa, evliliğiniz 4 yıl sürseydi, birer canlı bombaya dönüşecektiniz demek!..

        Tersten izle

        kaçarsın

        - Üçüncü defa sinema filminde rol alan şarkıcı Murat Boz, “oyunculuk bir zehir, kana karıştığı zaman bırakamıyorsun” demiş.

        - Aslında bir panzehir var. Oyunculuğun yanında şarkıcılık da yapanları biraz izle, çarpıklığı gör, bak sinemayı nasıl bırakırsın!..

        Bir taşla

        iki kuş

        - Serdar Ortaç’ın eşi Chloe Loughnan, “oyunculuğa sıcak bakıyorum, Kıvanç Tatlıses’le oynamak isterim” deyince, alay konusu olmuş.

        - Kıza haksızlık etmeyin, bir yanında Kıvanç Tatlıtuğ’u, bir yanında İbrahim Tatlıses’i istediğinden kestirmeden gitmiş işte, ne var bunda!..

        Diğer Yazılar