Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Özellikle son 5 yıldır sizler de çevrenizdekilerden kaçış öyküleri dinliyorsunuzdur.

        İstanbullular, kentin yaşanmaz hale gelmesinden, betonlaşmasından, trafik kabusundan dolayı kaçmaya çalışıyorlar.

        Peki, nereye yerleşmek istiyorlar?

        Ege kasabalarına, öncelikle de İzmir’e, Çeşme’ye, Urla’ya..

        Tanıdıklarımız bizlere satılık arsa ve ev sorup duruyorlar.

        Keza Ankara’da oturanlar, şehirlerindeki memnuniyetsizlikler yüzünden kaçış planları yapıyorlar.

        Onların da ilk hedefinde İzmir ve çevresi var.

        Kaçış fikrini benimseyenler sadece iki büyük kentte yaşayanlarla sınırlı değil.

        Ülkenin ortasından kuzeyine, doğusundan güney doğusuna kadar pek çok bölgeden insanlar buraları gözlerine kestirmiş durumdalar.

        İyi de..

        Bu olumlu bir tablo mudur?

        Sağlıklı bir gelişme midir?

        Mantıklı bir çözüm müdür?

        Bana göre, iki taraf açısından da son derece sağlıksız ve de tehlikeli bir geleceği işaret eden durumdur.

        Çünkü..

        Evvela, herkesin kendi şehrinde, kendi toprağında mutlu yaşaması sağlanmalıdır.

        Bu kadar çok kaçış projesi duyduğumuza göre, burada zaten büyük sorun var demektir.

        İkincisi, İzmir’in ve dahi başka bir kentin böyle yüklü bir göçü kaldırması söz konusu olamaz.

        Olmamalı da zaten..

        İzmir bu göç planlarının merkezinde olmaktan acilen kurtulmalıdır.

        Kente yatırım çağrısı yapılmalı, ancak yerleşimi özendirici kampanyalardan uzak durulmalıdır.

        Yoksa, yakın bir gelecekte İzmir’den de elimizde eser kalmayacak, bilesiniz.

        **************

        Acaba biz de kaçacak şehir arayacak mıyız

        Giderek artan yerleşim talebi nedeniyle İzmir ve çevresinde de dağ-taş betonlaşmaya başladı.

        Yeşil alanlar her geçen gün biraz daha yok oluyorlar.

        Dengesiz büyüme görüntüsü fazlasıyla dikkat çekiyor.

        Kentin özel dokusu tamamen başka bir şeye dönüşüyor.

        O nedenle ısrarla diyorum ki..

        Ege kasabaları ve İzmir ile çevresi aslında çok ciddi göç tehlikesi altındadır.

        Hızlı nüfus artışı, hızlı betonlaşma, hızlı bozulma böyle devam ederse, korkarım ileride biz de diğerleri gibi kaçış planları yapmaya başlarız, kendimize yaşanacak başka şehirler aramaya koyuluruz.

        Bırakalım her yer kendi özgün haliyle kalsın.

        Bodrum Bodrum olarak, Çeşme Çeşme olarak, İzmir İzmir olarak dursun.

        Hepsini İstanbul’a, Ankara’ya benzetmeye uğraşmayalım.

        Ki..

        Kaçış planlarımız olmasın..

        İstediğiniz

        kadar saldırın

        Bu ay içinde meczuplar peşpeşe Şanlıurfa, İstanbul, Diyarbakır ve Zonguldak’ta Atatürk heykellerine saldırı düzenledi.

        İstedikleri kadar saldırsınlar.

        7 düvel saldırdı da bir halt yiyemedi, üç-beş hain mi Atatürk’ü zedeleyeceğini sanıyor, hadi ordan zavallılar!..

        **************

        Altınordu’nun davası ülkenin davası oluyor

        Neden oluyor?

        Şöyle ki..

        İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş’ın söylediği gibi..

        Süper Lig’de Türk’ün adı kalmadı.

        198 futbolcudan 138’i yabancı.

        Bonservis bedelleri 83 milyon euro.

        4 büyüklerin yabancılara vereceği yıllık maaş 49 milyon euro.

        Rakamların içinde menecer ücretleri, komisyonlar yok.

        Bu paralarla yüzlerce fabrika kurulur.

        Maçları yayınlayan kanal bile Katarlı.

        Ehh, hal böyle olunca, gözler hemen Altınordu’ya dönüyor tabii..

        Türk çocuklarını eğitmek, yetiştirmek, iyi insan, iyi vatandaş, iyi futbolcu yapabilmek için uğraşan, onlara milyonlarca lira ve emek harcayan Altınordu’nun ne kadar doğru yolda olduğu, bu vahim tabloları görünce daha iyi anlaşılıyor.

        Aslında, Altınordu’nun tek başına başlattığı ve başarıyla yürüttüğü “Türk gençliği davası”, yavaş yavaş ülkenin “milli davası” haline geliyor.

        Sadece futbolumuzun değil, sporumuzun her yeri yabancılaşma ve devşirmeler nedeniyle kanıyor, bütün bu yıkım karşısında ise yalnızca Altınordu ayakta duruyor ve direniyor.

        Hastalığı atlatmak ve kanamayı durdurmak isteyenler, ki bunun en başında sporu yönetenler geliyor, Amerika’yı yeniden keşfetmeye çalışmasınlar, gelsinler Altınordu’dan kopya çeksinler.

        İlaçları orada çünkü..

        **************

        Burada bileşaklabanlık

        İki çocuğunun annesi olan 18 yıllık sevgilisi Derya Abnat’ı öldüresiye döven şarkıcı Mustafa Topaloğlu, “aslında ben karıncayı bile incitmem, ama o bunu anlamadı” demiş.

        Anlaşılan, Derya hanım kendini yumrukların ve tekmelerin önüne attı, o hareketlerin sevgi dolu olduğunu anlayamadığı için de hastanelik oldu!..

        Diğer Yazılar