Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başbakan Binali Yıldırım ile önceki sabah kahvaltıda buluştuk ve biraz sohbet etme imkanı bulduk.

        Yıldırım başbakan olduğunda, gazetecilerle “ilk toplantısını” İzmir’de düzenlemişti.

        Başbakan olarak basın temsilcileriyle “son toplantısını” yine milletvekilliğini üstlendiği bu kentte yaptı.

        Soru-cevap şeklinde geçen sohbetimizde, uluslararası, ulusal ve yerel pek çok konuya değinildi.

        Bugünkü gazetelerimizde onların hepsini okurlarımıza ilettik.

        Ben ise, toplantıda dikkatimi çeken bir konuyu yazmak istiyorum.

        Yıldırım, İzmir’in genelde “güzel bir kent” olduğunu sık sık vurguluyor.

        Ancak, şehrin her yerinin aynı güzelliği yansıtmadığını da söylüyor.

        Kentin sahil kesimlerinin “bakımlı, çiçekli, temiz ve kaliteli” olduğunu, kıyı düzenlemelerini de beğendiğini ifade ediyor.

        Buna karşılık, tepelerdeki yerleşimin oldukça kötü durumda kaldığını, arada büyük fark olduğunu da belirtiyor.

        İzmir’in “bu ikilemi” ortadan kaldırması ve “bütünleşmesi” gerektiği görüşünü savunuyor.

        Kentsel dönüşümün İzmir’in tepelerine de yansımasının şart olduğunu dile getiriyor.

        Bu görüşlere sonuna kadar katılıyorum.

        Sözkonusu sorunu sadece İzmir’de değil, diğer şehirlerimizde de yaşıyoruz.

        Kentlerimiz bir bütün olarak “aynı düzeni ve kaliteyi” taşımıyorlar.

        Fakat, İzmir’de “daha keskin” bir ayrım var.

        Şehrin yüzde 65’ini hala gecekondular kaplıyor.

        Hal böyle olunca, aşağısı ile yukarısı arasında büyük bir “kopukluk” doğuyor.

        ***********

        ANKARA-İZMİR EL ELE VERMELİ

        Peki..

        Şehri bütünleştirmenin, aşağısı ile yukarısını “aynı değerlere” getirmenin bir yolu var mı?

        Başbakan Yıldırım’a göre var.

        Hem finansal yollar var, hem de kentsel dönüşüm yolları var.

        Ama, bunu “yerel yönetimlerin” yapması gerektiğini düşünüyor.

        Bense, “hükümet ile yerel yönetimin” birlikte planlaması görüşünü taşıyorum.

        Çünkü..

        Hiçbir belediyede böylesine “büyük bir planlamayı” tek başına üstlenebilecek bir güç yok, yetki de yok.

        Ancak Ankara ile İzmir el ele verdiğinde bu dev dönüşüm sağlanabilir, başka türlü işin altından kalkılamaz.

        Başbakan Yıldırım, kentlerimiz için hayati bir konuyu işaret etti, umarım yeni dönemde sorunun üzerine daha ciddiyetle gidilir.

        ***********

        DEMEK Kİ AZİZ KOCAOĞLU ADAY

        Genelde yerel seçimlere 6 ay kala aday olup olmayacağını açıklayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, arada bu konuyla ilgili bazı sinyaller veriyor.

        Onlardan birini dün gönderdi, hatta bana göre en net olanını yolladı.

        Başbakan Yıldırım’ın kendisine ve belediyeye yönelik eleştirilerini yanıtlarken şöyle dedi:

        8 ay sonra yerel seçim var.

        31 Mart 2019’da gelip benimle yarışsana..

        En kolay yerden, birinci sıradan genel seçimlere giriyorsun.

        Kendine güveniyorsan, yerel seçimde çık karşıma, bir kez daha..

        Kocoğlu bunları söylüyorsa, ki söylüyor, o zaman adaylığını da açıklamış demektir.

        Kararını iki ay daha beklemeye gerek kalmadı bence!..

        ***********

        İNTİHARLAR AZALSA DA

        Türkiye İstatistik Kurumu 2017 yılı “İntihar İstatistikleri”ni yayınladı.

        Türkiye genelinde ölümle sonuçlanan intihar sayısı geçtiğimiz sene yüzde 3.9 düşerek, 3 bin 69 kişiye indi.

        TÜİK Denizli Bölge Müdürü Ali İhsan Yücedağ da konuyla ilgili Denizli’nin durumunu aktardı.

        Buna göre..

        2017’de Denizli’de ölümle sonuçlanan intihar sayısı bir önceki yıla göre % 22. 2 azalarak, 49 oldu.

        49 intiharda, 41 erkek ve 8 kadın yaşamına son verdi.

        Aslında, Türkiye genelinde de benzer tablo oluştu.

        3 bin 69 intiharda 2 bin 368 erkek, 701 kadın canına kıydı.

        Resmi rakamlara göre, intihar eyleminde erkeklerimiz kadınlara fark atıyorlar.

        Yarısından fazlası, kendisini asarak ölmeyi tercih ediyor, diğerleri ateşli silah kullanarak hayatına noktayı koyuyor.

        Sayılarda her ne kadar “düşüş” görünse de, ciddi bir durumla karşı karşıya olduğumuz ortada.

        Her eylem, insanların “sıkıntılara karşı koyma gücünü” yitirdiklerini gösteriyor.

        Tehlikeli bir gösterge..

        Diğer Yazılar