Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD’nin Missouri Eyaleti’nde 18 yaşındaki Afrika kökenli Michael Brown’ı öldüren polisin “yargılanmamasına” karar verildi. Brown, geçen ağustos ayının başlarında öldürülmüştü. Cinayetten 1 ay sonra ben de Missouri’deydim.

        Missouri, “ABD’nin taşrası” olarak tanımlanabilecek eski bir Kızılderili eyaleti. Bölge halkı, Missouri’yi “Gerçek Amerikalıların yaşadığı eyalet” olarak tanımlıyor. Bu tanımın makul bir sebebi var. Missouri’lilere göre New York, Washington gibi kozmopolit şehirler gerçek Amerika’yı yansıtmıyor. Gerçek Amerikalılar, taşrada yani ülkenin ortasındaki eyaletlerde yaşıyor.

        Ferguson kasabası, Missouri’nin genelinden farklı bir demografiye sahip. Afrikalıların yaşadığı yaklaşık 20 bin nüfuslu bir kasaba. Eğitimsizlik ve işsizlik oranı yüksek.

        Missouri’ye gitmemin sebebi, Brown cinayeti değildi. Programım nedeniyle Ferguson’a gidip yerinde araştırma fırsatı da bulamadım. Ancak Ferguson yakınındaki Kansas City’de gelişmeleri yakından takip edenlerle konuştum.

        Bir sivil toplum örgütünün 50’li yaşlardaki beyaz temsilcisi, Ferguson’daki sıkıntıyı şöyle açıklamıştı: “Sıkıntının temelinde eğitimsizlik var. Afro-Amerikalıların eğitim şartları düzelirse işsizlik de zamanla düşer. İşsizlik düşerse suça karışma oranları da düşer, güvenlik sağlanır.”

        Açıkça söylemiyordu elbette, ama anlamıştım. “Suça karışma oranları düşerse polis de Afro-Amerikalıları öldürmek zorunda kalmaz” demeye getiriyordu. Karşımdaki adam, bir STK temsilcisiydi. Silahsız bir gencin öldürülmesini açıklarken bir kez olsun insan haklarından bahsetmemesine şaşırmıştım.

        Bu sözlerini bir kenara not ettim. Sonraki gün aynı meseleyi Somalili bir taksi şoförüne sordum. Yıllardır Missouri’de çalışan taksi şoförü, Ferguson’u sormama çok şaşırdığını söyledi. Şaşkınlığının nedenini ise şöyle açıkladı: “Çünkü kimse burada bu konuyu konuşmak istemez. Ferguson’da yaşananı herkes biliyor, ama kimse bu adaletsizlikle yüzleşmek istemiyor.”

        Taksi şoförünün daha sonra söyledikleri de 50’li yaşlardaki beyaz Amerikalının anlattıklarına hiç benzemiyordu. Somalili dostumuza göre meselenin temelinde, polisin Afrikalı öldürme özgürlüğü vardı. Polis, Afro-Amerikalıları öldürme hakkını Missouri’nin ırkçı yasalarından alıyordu. Beyaz polisin bir Afro-Amerikalıyı öldürmesi, mevcut yasanın adaletsiz tabiatına son derece uygundu. Polis her siyahi genci potansiyel şüpheli olarak görüyordu. Kimse de bunu sorgulama gereği duymuyordu. Polis potansiyel şüpheli olarak gördüğü 18 yaşındaki siyahi Amerikalıya bu yüzden ateş açmıştı.

        “İyi de öldürmek zorunda mıydı, polis silahsız bir gence neden 6 kurşun sıkıyor?” diye soruyorum. Cevabı oldukça açıklayıcı: “Missouri yasalarına göre polis, silahsız bir (siyahi) genci şüpheli görüp öldürürse suç işlemiş sayılmaz. Aksine polis görevini yapmış olur. Ancak polis bu kişiyi yaralarsa başına bela alır. Vurduğu genç çalışamaz hale düşüp sakat kalırsa bu o polisin felaketi olur. Polis hayatının sonuna dek o gence bakmak zorunda kalır! Yani Ferguson’da polisin vurduğu genci öldürmesi suç değil, polis siyahi genci öldüremezse suçlu sayılıyor.”

        Farklı renkteki iki Amerikalının yaptığı iki farklı yorum Ferguson’daki vahşeti yeterince açıklıyor. Missouri öldürmenin değil, öldürmemenin suç sayıldığı bir eyalet. Hal böyleyken siyahi bir gencin hayatını söndüren polisin yargılanmamasına şaşırmak gerekiyor.

        Emin olun siyahi Amerikalıların gösteri yapmaları da karara şaşırmalarından değil. Sokaklara dökülen siyahilerin tek amacı var: Kimsenin görmek istemediği bir ırkçılığı ve adaletsizliği herkesin gözünün içine sokmaya çalışıyorlar. Aslında onlar, demokrasinin beşiği sayılan ABD’nin kalbinde yaptıkları bu gösterilerle tüm dünyaya “Kral çıplak!” diye haykırıyorlar.

        Diğer Yazılar