Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YAŞLARI 7 ila 12 arasında değişen 15-20 çocuk bir kısa film çekmişler. Amatör film siyasetin üçkâğıdını konu alıyor.

        İki belediye başkan adayının seçim yarışı son derece esprili bir dille anlatılmış. Sosyal medyada denk geldiğim klibi izlerken çok güldüm. İzlerken de herhalde bu derece siyasi bir klip ancak bu bölgenin çocukları tarafından çekilebilirdi diye düşündüm.

        Malumunuz çocuk ve siyasetin en fazla iç içe geçtiği yerler Kürt nüfusun ağırlıklı olduğu kentlerimiz. Bu klip de böyle bir kentimizdeki çocuklar tarafından çekilmiş.

        Klibi izlerken biraz da hüzünlendim doğrusu. Zira klip bölgedeki çocukların tehlikeli bir dozda siyasileştiği gerçeğini de gösteriyor. Bölgenin tamamında çocuklar, sert bir siyasi atmosferin içinde doğup ve büyümek zorunda kalıyorlar.

        Çocukların siyasileşmesinin ailelerinin hoşuna gittiğini de sanmıyorum.

        Buna rağmen bölgedeki çocukların zihinlerindeki siyasi zehirlenmenin arttığı ve kanlı bir hal aldığı da ortada.

        Konuyu Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde son günlerde yaşananlara getireceğim. Cizre 27 Aralık’tan beri bu tehlikeli gidişatın aynası konumunda.

        Ajanslara düşen fotoğraflardan yüzü maskeli tiplerin büyük bölümünün çocuk olduğu görülüyor. Zaten olayların bilançosu da tahminimizi doğruluyor. Son bir ayda Cizre’de ölen 6 kişiden 5’i çocuk...

        Cizre’deki bu vahim tablo, ancak çocukları siyasi hedefleri doğrultusunda kullanabilecek düzeyde bir panik ve şuursuzluk haliyle açıklanabilir. Aktörlerden biri Cizreli çocukları siyasi sermaye olarak sokaklara sürerken, diğeri de provokasyona bilinçli şekilde ayak uydurup bu çocukları gözünü kırpmadan katlediyor.

        Bir aydır tüm yerel aktörler aynı şeyi söylüyor. Olaylar provokasyon amaçlı. Devletinden, PKK’sına ve HÜDA PAR’ına kadar tüm yerel aktörler provokasyonu kabul ediyor.

        İçişleri Bakanı, polisi, provokasyonlara karşı dikkatli olması için uyarıyor.

        Kürt siyasetinin, eskinin faşist “seküler güçlerine” karşı Brüksel Sendromu’na kapılmamış isimleri de Cizre’deki yangına su taşıyor. Hatip Dicle geçen hafta Cizre’deydi. Öcalan’ın itidal çağrısını iletip maskeli eylemlere derhal son verilmesini istedi.

        Neylersin ki ne Âlâ’nın, ne Dicle’nin ne de Öcalan’ın çağrıları para etmiş görünüyor. Cizre, son olarak 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ı, çocuk kanından ve Türkiye’nin Kürt sorunundan beslenmeye bağımlı bu vampirlere kurban verdi. Belli ki bu vampir, kendi bekasını, Kürt sorununun eskisinden de kanlı bir sürece girmesine bağlamış.

        Bu vampirin bu kez maşa olarak kimi kullandığı ise hem biliniyor hem de bilinmiyor. Yerel basına konuşan 12 yaşındaki görgü tanığı Y.Y.; Nihat’ı başından vuran kişinin, Akrep tipi araçtan inen “kel ve bıyıklı” bir sivil polis olduğunu söylüyor.

        Tarifteki eşkâle uyan bir fotoğraf da sosyal medyada dolaşıyor.

        Şırnak Barosu’nun raporunda da Nihat’ın oyun oynarken bir Özel Harekâtçı tarafından vurulduğu öne sürülüyor.

        Buna karşılık Adli Tıp’ın otopsi raporu Nihat’ın av tüfeğinden çıkan bir fişekle vurulduğuna işaret ediyor. Emniyetin silah envanterinde de tahmin edileceği üzere bu av tüfeği bulunmuyor.

        Bu arada Cizre de bu manzaranın gölgesinde kaynamaya devam ediyor. Manzaraya bakıp neyi görmemiz gerektiğinden emin değilim.

        Basit bir meslek dayanışması mı, suç ortaklığı mı, bir kör kurşun mu yoksa tahmin edilenden de derin bir provokasyon mu? Bilemiyorum.

        Fakat bir gerçek var ki ondan artık emin sayılırım. Hrant Dink’in öldürüldüğü 19 Ocak 2007’den, Nihat’ın katledildiği 2015’e kadar geçen sürede Türkiye’de pek çok şey değişse de bir şey hiç değişmedi.

        Ucu kendisine dokunan faili meçhuller, provokasyonlar söz konusu olduğunda suçlusunu himayesine alıp gizleyen “eski devlet refleksi” dün olduğu bugün de formunu korumaya devam ediyor.

        Diğer Yazılar