Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eski İngiltere Başbakanı Winston Churchill, Rusya’yı “muamma ve gizemle örülü bir bulmaca”ya benzetmişti. Churchill’e göre Rus bulmacasını çözebilecek bir şey varsa o da Rusya’nın ulusal çıkarlarıydı. Rusya’nın Suriye’deki son hamleleri de Churchill’in işaret ettiği “çıkarlardan” kaynaklanıyor. Neyse ki stratejiler Churchill’in devrinde olduğu kadar gizemli ve anlaşılmaz değil. Gelişmeler en azından dikkatli gözler için çok daha şeffaf şekilde cereyan ediyor.

        Hal böyleyken resmi analizlere dadanıp şaşırmış gibi yapmak da anlamsızlaşıyor. Suriye’de küresel ölçekli bir danışıklı dövüş sergileniyor. Bu dövüşün kökü de 1 haftadan çok daha ötesine uzanıyor. Vladimir Putin’in Rusya’yı eski heybetli günlerine döndürme hayalleriyle yanıp tutuştuğu, iktidara geldiği 1999’dan beri biliniyor. Nitekim Putin, 2005’te yaptığı bir konuşmada Sovyetler’in yıkılışını “20’nci yüzyılın en büyük jeopolitik felaketi” olarak tanımlayıp bu niyetini tüm dünyaya ilan etmişti.

        Rus lider, dünyayı bu “jeopolitik felaketten” kurtaracak yolun Avrasya’nın yeniden Sovyetleştirilmesinden, Ortadoğu’da ise soğuk savaşın fabrika ayarlarına dönülmesinden geçtiğine inanıyor. Fikir babası olduğu bu projenin, ABD’nin ve Batı’nın çıkarlarıyla da uyuştuğunu savunuyor.

        Putin, Rusya’nın yeniden sahneye çıkmaması halinde ABD’nin de hükmünü yitireceği çok kutuplu bir dünyanın doğacağına inanıyor. Ortadoğu ve Avrasya’nın, Rus-Amerikan prangalarından tümüyle kurtulacağı bu senaryo sadece Moskova’da değil Washington’da da 100 yıllık çıkar çarkının sonu olarak değerlendiriliyor.

        Putin, 20 yıldır devam eden bu gidişatı tersine çevirmek için Rus hâkimiyetinin yeniden tesisi anlamına gelen Avrasya Birliği’ni kurmaya çalışıyor. Gürcistan, bu projeye itiraz ettiği için 2008’deki 5 günlük savaşla Rus ordusu tarafından ezilmişti. Ukrayna da, Avrasya Birliği yerine Avrupa Birliği’nde yer almak istediği için geçen yıl işgal edilmişti. ABD, iki işgali de göstermelik itirazlarla onaylayarak Rusya’nın Avrasya’da soğuk savaşa dönüşü hedefleyen stratejisini kabullendi.

        2010’da da Kazakistan ve Belarus, Rusya’nın başını çektiği Gümrük Birliği’ne dahil edilmişti. Bu ticari birleşmeyle 2.4 trilyon dolarlık dev bir pazar kuruldu. İleride Ermenistan, Gürcistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Moldova’nın da dahil edileceği Avrasya Birliği’nin ticari temelleri bu birleşmeyle atıldı.

        Putin, soğuk savaş dengelerini Ortadoğu’da tesis etme misyonunu ise Rus ordusuna havale etti. Rus ordusunun bütçesi bu hedef doğrultusunda yüzde 30-40 dolaylarında artırıldı.

        ABD’nin Putin’in stratejisinin Ortadoğu ayağına onay verme süreci Suriye devrimiyle başladı. Arap halkların Batı kuklası rejimlere karşı ayaklanmaları, bölgedeki statükodan beslenen ABD’yi tedirgin etmişti. Türkiye de Suriye ve Mısır’daki devrim süreçlerinde bölgedeki özgürlük rüzgârına destek verince ABD iki zor tercihle karşı karşıya kaldı. Ya kukla liderler üzerinden inşa edilen köklü sömürü çarkından vazgeçilecek ve Ortadoğu’nun Avrupa Birliği gibi ticari, siyasi ve askeri güç kutbu olarak ortaya çıkmasına göz yumulacaktı... Ya da Rusya’nın Avrasya’yla birlikte Ortadoğu’da da soğuk savaştan sonra boşalttığı koltuğuna dönmesine göz yumulacaktı.

        Bugün yaşananlar, ABD’nin Rusya’ya göz yummayı tercih ettiğini gösteriyor. Rusya’nın Suriye’ye el koymasından 3 ay önce Türkiye’deki ABD, Almanya ve Hollanda Patriot’larının çekilmesi de Moskova-Washington hattında gizli bir anlaşma olduğu kanaatini güçlendiriyor. Ortadoğu’da Arap Baharı’yla birlikte havaya, suya karışan özgürlükçü ruhun küresel vesayet çarkını yok etmemesi için Rusya’ya Ortadoğu’ya dönüş vizesinin verildiği anlaşılıyor. IŞİD’e de Ortadoğu’ya reva görülen bu felaketin kılıfı olmak düşüyor.

        Diğer Yazılar