Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şu soru epeydir aklıma takılıyor. “PKK 7 Haziran’dan sonra yeniden silaha sarılmasa... Çözüm süreci çökmese, şehirlerimiz yakılıp yıkılmasa, terör onca canımızı bizden alıp gitmiş olmasa” diyorum... Böyle bir durumda Türkiye’deki ve Suriye’deki siyasi durum, güç dengeleri bugün nasıl olurdu acaba?

        Çözüm süreci devam ederken Türkiye’nin yakaladığı cennet iklimine tek bir kelimeyle bile sahip çıkmayı bırak, düş- manlık edenler mesela! Bugün yaptıkları gibi Suriye’deki PKK-ABD ittifakından haz almaya devam edebilirler miydi acaba?

        HDP Milletvekili Altan Tan, Habertürk’ten Kübra Par’a verdiği röportajda benim aklımdaki bu “Acaba?”lara dair sağlam teşhislerde bulunmuş. Tan, “Uluslararası siyasette Türkiye ile kavgası olanlar var. Türkiye’yle kavgasının ötesinde Tayyip Erdoğan’ı istemeyen, onu devre dışı bırakmak isteyen güçler var. AK Parti’yi iktidardan düşürmek isteyen, bir de direkt İslam’la kavgalı olanlar var. Bunların tamamı siyasi kavgalarına alet olarak Kürtleri seçti” diyor.

        Tan’ın “Var” dediklerinin tamamı ne yazık ki gerçekten de varlar. Konumuz da bugün Türkiye’nin içte ve dışta karşılaştığı saldırıların çoğunun kaynağı olan bu ‘var’lıklar zaten. Tan’ın işaret ettiği uluslarası güçlerin kimler oldukları malum olduğuna göre başta sorduğumuz sorulara dönelim. Çözüm süreci bugün devam ediyor olsa bugün bu güçler Suriye’de yine PKK’ya destek verirler miydi sizce? Türkiye’yle savaşını bitirmiş bir PKK’ya bunca yatırımı yaparlar mıydı?

        “Bunca can gitmiş, müttefik bildiğimiz ABD, PKK için Türkiye’yle ilişkileri tehlikeye atmışken bu soruların ne anlamı var?” diye düşünübilirsiniz. Ama emin olun, bu soruların cevaplarının anlaşılması Türkiye’nin geleceği için hâlâ çok önemli. Cevaplar apaçık şekilde ortada bana kalırsa. “Asla yapmazlardı” diyorum. Çözüm süreci devam ediyor olsa ne küresel ne bölgesel güçler ne de içteki uzantıları bugün IŞİD’le savaşan PKK’nın arkasında durmazlardı.

        Çünkü çözüm sürecinin katli bugün PKK’ya verdikleri desteğin öncelikli şartıydı. Çünkü çözüm süreci, Ortadoğu’daki halkların hâlâ birlikte yaşayabileceğini gösteren yerli ve sonuna kadar da milli bir formüldü. Türkiye Ortadoğu’da başlayan Arap Baharı’nın yolunu çözüm süreciyle aydınlatmaya başlamıştı. Türkiye, yolunu kaybetmiş olan halklara yeniden yön göstermeye başlıyordu. Küresel güçlerin uykularını kaçıran 100 yıllık ‘kâbus senaryosu’ gerçekleşmeye başlamıştı. Uykusu kaçanlar sadece küresel güçler değildi elbette ki. Bölgenin kapsayıcılıktan uzak ulus devlet rejimlerindeki devlet pastalarından hak ettiklerinden çok daha fazlasını yemeye alışmış yerli taşeronlar da küresel patronları gibi gidişata düşman kesildiler.

        Ortadoğu’da kurdukları 100 yıllık sömürü çarkını korumak için birleşip bir kez daha söz kestiler. Mısır’daki kanlı darbe ve Suriye’deki iç savaş, Ortadoğu’da filizlenmeye başlayan hukuk, özgürlük ve birlik temelli yeni sistemi kanla boğmaya yönelik bu küresel komplonun parçalarıydı.

        Arap Baharı ve çözüm süreciyle birlikte kirli çıkarların tehlikeye girmesi, soğuk savaşın galibi ABD’yi Rusya’yla Ortadoğu konusunda yeniden masaya oturmaya zorladı. Ortadoğu’yla sınırlı kalmayıp Karadeniz ve Doğu Avrupa’ya kadar uzayacak yeni bir yapay soğuk savaş hattının kurulması kararı bu masada alındı. Türkiye hem kuzeyden hem de güneyden yeni bir soğuk savaş hattıyla kuşatıdı.

        Altan Tan, dünkü röportajda çözüm masasının devrilmesini de ‘devlet ile PKK içindeki derin yapıların paslaşmasına’ bağlıyor. Yaklaşık 5 yıldır yeni bir soğuk savaş dengesi inşa etmeye çalışan küresel güçlerin Türkiye’yle işinin henüz bitmediği anlaşılıyor. Tan’ın tahmini doğruysa, devlet ile PKK içindeki derin yapılar arasındaki paslaşmanın sırrı da evvela bu küresel tezgâhta aranmalı.

        Diğer Yazılar