Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        IRAK'ta Başbakan Nuri el Maliki ile Kürt yönetimi arasındaki kriz büyüyor. Kürt yönetimi son olarak oldukça radikal bir karar aldı. Irak parlamentosunda yer alan Kürt partiler arasında iki gün önce yapılan toplantıdan Irak meclisini boykot etme kararı çıktı. Bu karar Türkiye'de pek ses getirmese de oldukça önemli aslında. Zira alınan karar Erbil ile Bağdat arasındaki siyasi köprülerin temelli atılması anlamına geliyor. Kürt milletvekili ve bakanlar bundan sonra Bağdat'a gitmeyecek.

        Kürt bölgesinin aldığı son kararla birlikte, bugüne kadar Erbil ve Bağdat arasında yapılan müzakerelerde milim mesafe kat edilemediği de iyice ortaya çıkmış oldu. Doğrusu sorunun çözümü yolunda atılan adımların boşa çıkmasına şaşırdığımı da söyleyemem. Irak ve Kürt bölgesi arasındaki sorunların yelpazesi oldukça geniş. Peşmerge meselesinden tutun da petrol yasasına, Kerkük'e, bütçeye ve anayasaya varana kadar, neredeyse iki taraf arasındaki münasebetlerde önem arz eden her şey bir siyasi kriz nedenine dönüşmüş durumda.

        Sorunların aşılabilmesi için iki tarafın da tavizler vermesi gerekiyor. Lakin ne Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani ne de Irak Başbakanı Maliki taviz verecek gibi görünüyor.

        Barzani, Irak'ta 2003'ten sonra ortaya çıkan durumu, Kürtlerin ulusal kazanımı olarak görüyor. Kazanımlardan verilebilecek her tavizi de Saddam dönemine dönüş yönünde atılacak bir adım olarak algılıyor. Saddam dönemi denilince de, bir günde 5 bin kişinin kimyasal silahlarla katledildiği Halepçe hatırlanıyor. Hal böyle olunca Barzani de kendi siyasi etkinliğine zarar verecek tavizlerden uzak duruyor.

        Aslında Maliki herkesten iyi biliyor, Iraklı Kürtlerin tavizden neyi anladığını. Lakin onun da kendine göre hesapları var. Bu nedenle Kürtleri, Bağdat'tan uzaklaştıran adımları atmaya devam ediyor. Aynı anda Irak'ın hem Adalet Bakanlığı'nı hem İçişleri Bakanlığı'nı hem de Genelkurmay Başkanlığı'nı yapıyor olması, sadece Kürtlerin değil, Sünnilerin ve Şiilerin de ülkenin geleceğine ilişkin karamsarlığa kapılmasına yol açıyor. Irak'taki her şeyi tek başına idare etmek istiyormuş gibi bir izlenim veriyor. Bu görünümüyle kendisi için "Irak'ın yeni Saddam'ı olmaya çalıştığını" söyleyenleri de haklı çıkarıyor.

        Maliki hükümetinin dış politikası da aynı şekilde Irak'ın geleceğine ilişkin karamsarlığı artırıyor. Suriye'deki Beşar Esad rejimine destek vererek ülkedeki Sünni kesimi kendisinden soğutmakla kalmıyor, Esad'ın Suriye'si gibi bir Irak inşa etmeye çalıştığına dair de önemli işaretler veriyor. Üstelik ABD'nin uyarıları bile Maliki'yi Esad aşkından vazgeçirmeye yetmiyor.

        Aynı olumsuz tavrı Maliki'nin Türkiye politikasında da görmek mümkün. Hiç yoktan, bölgede kendisine bir düşman yaratmak istercesine Ankara'yla arasını bozdu. Geçtiğimiz yıl Rusya'ya silah almaya giderken, kendisine yakın bir milletvekilinin "Bu silahları alalım da Türkiye'nin uçakları bir daha Irak sınırına yaklaşsın bakalım!" türünden bir açıklama yaptı. Bu da Maliki'nin Türkiye'ye ilişkin kötü niyetini anlamamıza yetti.

        Buna karşılık Kürt yönetimi de Bağdat'ınkinden tamamen farklı bir dış politika izliyor. Barzani, en başından beri Suriye'de Esad'ın karşısında yer aldı. Sadece Kürtleri değil Özgür Suriye Ordusu'nu da destekledi. Maliki'nin kötü niyetli tavırlarla kendisinden küstürdüğü Türkiye'yle ilişkileri daha da geliştirmek için yoğun çaba sarf etti. Kürt meselesinin barışçıl çözümü sürecinde de bu tercihinin gereği olarak destek verdi.

        Bugün gelinen noktadaysa, Bağdat'tan adım adım çekilirken, Ankara'ya daha sık uğrayan bir Kürt bölgesiyle karşı karşıya-yız. Bölgede yüzyılın dönüşümü yaşanırken tarihi bağlar ve çıkarlar Türkiye'yle Kürt bölgesini yakınlaşmaya zorluyor.

        Diğer Yazılar