Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        RUSYA Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Kırım'ı ilhak eden imzayı atmadan önce yaptığı konuşma hakikaten tarihi nitelikteydi. Yaklaşık 14 yıldır Rusya'yı yöneten Putin belki de ilk kez vizyonunu bu kadar net şekilde tüm dünyaya ilan etti.

        Konuşmasında, Kırım'ın 1991'de Rusya'dan çalınmış bir toprak parçası olduğunu söyledi. 1954 yılına kadar gidip tarihi yarıladı. Kırım'ın o dönemde Kruşçev tarafından Ukrayna idaresine verilmesini "Rusya'nın tarihi hatası" olarak tanımladı.

        Putin, birkaç gün önce telefonla görüştüğü Kırımlı Tatar lider Mustafa Cemiloğlu'na da "Ukrayna'nın bağımsızlığı SSCB Anayasası'na aykırıydı" demişti. Cemiloğlu'nun aktardığı bu sözleri okuduğumda "Umarım doğru değildir" diye düşünmüştüm. Ne yazık ki yanılmışım. Putin son sözleriyle kendisini bir SSCB lideri olarak gördüğünü gayet sarih bir şekilde ortaya koydu.

        Rus liderin Ukrayna'yı bile kendi toprağı gibi görüyor olması, dünyanın başına daha büyük belalar açabileceği anlamına geliyor. Bu zihniyetin yapabileceği çılgınlıkların Kırım'la bitmeyeceği aşikâr.

        Putin'in yaptığı konuşmanın, ABD'de dikkatle dinlendiğine şüphe yok. Kuvvetle muhtemel, daha bir yıl önce Akdeniz havzası ve Avrupa topraklarındaki askeri gücünü azaltmayı hedefleyen Amerikan yönetimi, bu konuşmanın ışığında bölgeye yönelik tüm planlarını rafa kaldırmak zorunda kalacak.

        Rus liderin bu düşüncelerinin, eski SSCB cumhuriyetleri ve çevre ülkelerde tehdit algısını yükseltiği görülüyor. Zira Kremlin'de sarf edilen o sözler, bölgede daha birçok ülkenin Rusya'dan çalınmış toprak parçaları olarak görüldükleri anlamına geliyor. Putin'in, "Ruslar gece uyumak için girdikleri yataklarından sabah başka bir devletin vatandaşları olarak uyandılar" şeklindeki sözlerini başka şekilde yorumlamak imkânsız.

        Nitekim bahse konu ülkelerden gelen işaretlerde mesajın bu minvalde yorumlandığına işaret ediyor. Nüfusunun yüzde 25'ine yakını Ruslardan oluşan Kazakistan'ın Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Putin tarafından davet edilmesine rağmen Moskova'ya gitmiyor. Anlayacağınız, bölge inceden inceye yeni bir gerilime doğru yol alıyor.

        Dünya hızla ve gayet bilinçli bir şekilde yeni bir soğuk savaşa doğru sürükleniyor. Zaten Putin de uzun süredir bunu gerçekleştirmeye çalışıyor. Rusya'nın eski şaşaalı günlerine dönmesinin iki kutuplu dünyanın yeniden kurulmasıyla mümkün olabileceğine inanıyor. Aksi takdirde Rusya'nın güçsüz, sıradan bir ülke haline geleceğini düşünüyor.

        Suriye krizinde Esad rejimine işin başından beri verdiği sarsılmaz desteğin temelinde de bu inanç bulunuyor. Putin son derece bilinçli bir şekilde Suriye'deki devrim mücadelesini, Rusya'nın yeniden dünya sahnesine dönmesini sağlayan "hegemonik bir teraziye" çevirdi. Bu terazide karşı kefeye koyduğu ABD'yi dengeleyerek soğuk savaşın tesisi yönündeki en önemli hamlesini yaptı.

        Amerikan Başkanı Obama'nın Suriye meselesinde "demokrasi ve ulusal çıkarlar" ikileminde bocalaması, Putin'in hayal ettiğinden de öte bir başarı elde etmesini kolaylaştırdı. Amerikan yönetimiyse, Putin'e Suriye'de kaptırdığı ipleri Ukrayna'da Rus yanlısı Başkan Yanukoviç'i devirerek bir gecede yeniden ele alabileceğini hesapladı. Ancak bu hesabı Putin'in Kırım'ı ilhakıyla şaşan ABD fena halde yanıldı ve Suriye'de kaptırdığı ipin ucunu başka bir yerde yakalayamayacağını hâlâ anlayamadı.

        Diğer Yazılar