Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İSRAİL’in şeffaf zulmünü bir kez daha kanlı ve canlı haliyle izliyoruz. Ölüm istatistikleri, saldırıda kullanılan silahlar gibi her türlü teferruata tek tıkla ulaşıyoruz. Cesetleri boylarından büyük bombalarla parçalanmış Filistinli çocuklar gözlerimizin önünde cennete uğurlanırken, Holokost torunlarının attığı intikam çığlıklarına biraz esef, biraz da öfkeyle bakıyoruz.

        Meselenin farklı boyutları var şüphesiz. İlk göze çarpanıysa Mısır’ın acziyeti. Bugün iktidarda Sisi değil de Mursi olsaydı, herhalde ne İsrail durup dururken böyle bir taarruza cesaret edebilir, ne de HAMAS Kahire’nin önerdiği bir ateşkese “Hayır” diyebilirdi. Kahire, Tel Aviv’in hâkimiyetine girince, tablo Mısırlılar için de bu derece utanç verici olabiliyor demek ki.

        Saldırının zamanlaması önemli. Hatırlarsanız, 2014’e başlarken epey iyimserdik. ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Filistin sorununun birkaç ay içinde çözüm yoluna gireceğini müjdeliyordu. Müzakerelerin iyiye gittiğine dair işaretler geliyordu. Gelgelelim İsrail pişmiş aşa su katma huyundan vazgeçmedi. Önüne konan çözüm planını yırtıp bildiğini okumaya başladı.

        Bu şımarıklık Filistin’i “iki devletli çözüm” yolunda tek taraflı adımlar atmaya zorladı. Filistin, gelecekte İsrail’in başını çok ağrıtacağı anlaşılan UNESCO da dahil olmak üzere onlarca uluslararası kuruluşa üye oldu. “Gerçek bir Filistin devletinin” kurulmasının önündeki en büyük engel olan “kimlik birliğinin” sağlanması için de HAMAS ile El Fetih arasında büyük bir uzlaşı sağlandı. İsrail’i asıl çileden çıkaran da Filistin’in bu adımı oldu kanaatimce. Tel Aviv’in Filistin devletinin önündeki en büyük engelin aşılmaya başlamasına yönelik tepkisi bir hayli sertti. Yeni Filistin hükümetiyle görüşen devletler, teröre destek vermekle suçlanacaktı. Gelgelelim bu uyarı da İsrail’in umut ettiği etkiyi yaratmadı. ABD de dahil birçok büyük devlet, İsrail’in tehditlerini ciddiye almadığını açıkladı.

        Filistin hiç olmadığı kadar ciddi bir şekilde dünyanın desteğini arkasına almış İsrail’e rağmen devletleşiyordu. İşte tam da böyle bir anda tüm gidişatı tersine çeviren zincirleme eylemleri izlemeye başladık. Önce Batı Şeria’da İsrailli 3 genç, HAMAS’a bağlı olduğu iddia edilen bir grup tarafından kaçırıldı. Kısa süre sonra da gençlerin cesedi bulundu.

        Durum vahimdi. İsrail’den intikam çığlıkları yükseliyordu. Askerler bile ellerinde “İntikam” yazılı afişlerle Facebook’ta boy gösteriyordu. Filistinlilere yönelik bir terör saldırısının an meselesi olduğu fazlasıyla belliydi. Buna rağmen beklenen oldu. İsrailli işgalci dinciler, Doğu Kudüs’teki başarısız bir girişimin ardından gözlerine kestirdikleri 16 yaşındaki Filistinli Muhammed’i bir gece yarısı zorla arabaya bindirip kaçırdılar. Zavallı Muhammed, atalarının canavarı Hitler’e özenen İsrailliler tarafından üzerine mazot dökülerek diri diri yakılıp şehit edildi. Her ne hikmetse Filistin’in her karışını 7/24 HD kameralarla izleyebilen İsrail, bu vahşeti önceden görüp engellemediği gibi hemen akabinde de Gazze’ye saldırdı.

        Merak ettiğimiz hikmet belki de Filistin’in bir kez daha diplomasi yerine savaş, ölüm ve terör kelimeleriyle anılmaya başlamasında gizlidir. İsrail iki devletli çözümü istemediği için bu yöndeki hiçbir adımı da hazmedemiyor. Bunu engellemek için her türlü vahşeti icra edip tetikleyebiliyor.

        Yazımızı Osmanlı’nın ilk Kudüs mebusu Yusuf Ziya Paşa’nın, İsrail’in fikir babası Theodore Herzl’e yazdığı 1899 tarihli mektupta yaptığı tarihi uyarıyla noktalayalım: Allah rızası için Filistin’i rahat bırakın!

        HOŞGELDİN FEHMİ ABİ

        YAZILARINI her zaman keyifle okuduğum duayen gazeteci Fehmi Koru’nun Habertürk’e taşınmasına çok sevindim. Kendisine bir kez de buradan “Yeni evine hoşgeldin Fehmi Abi” diyorum.

        Diğer Yazılar