Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaşlanmanın getirdiği “tenhalık” değil... Sosyal yahut ekonomik yönden “çaptan düşme” sonucunda “fare”lerin kaçmasıyla oluşan yalnızlık da değil... Bunlardan farklı olarak genç ve pekâlâ güç kuvvet ve kudret yerindeyken de yaşanabilecek bir yalnızlık... En çok “iyi insanlar”ın başına gelen... Herkesin derdine koşan tipler vardır. “Yangında ilk akla gelecekler” diyorum ben onlara. “İlaç olmaya soyunmuş...”

        Karşısındakini “duyan” insanlar... Sır tutar, akıl verir, teselli eder... Ne iyi değil mi? Herkese lazım böyle biri. Ama pratikte bu tip insanlar “terk edilmeye mahkûm”dur. Vallahi. Düşünün, deneyin, bakın... Göreceksiniz. Sebebi gayet basit. Sırrını, derdini, üzüntüsünü paylaşan biri işler yoluna girdiğinde ilk iş o kötü günlerin “yakın şahit”ini terk eder. Ona sıkıntılarını hatırlatan birini görmekten rahatsız olur. Belki biraz da pişmandır paylaştığı için. “Terk ederek unutturmak ister.” Evet, insanoğlu böyledir; “zehrini boşalttığı yerde durmak istemez”. O zehri almaya gönüllü insanlar bu yüzden eninde sonunda yalnız kalır.

        Bir de “çekici” değildir “iyi insan”. O zaten iyidir; sevmeye, kabullenmeye, sarıp sarmalamaya, hoş görmeye hazırdır. “Cepte”dir yani. “Kimse cepteki kişinin peşine düşmez.” “İyi”nin sürprizi yoktur. Dolayısıyla “heyecan”ı da. “Kötü” merak edilir. Merak çeker insanı. “Kötü”ye kendini sevdirmek “zafer duygusu” yaşatır bir yandan. Sevgili olarak da “kötü”nün “çekim gücü” daha fazladır. Aynı sebeplerden. “İyi”ler terk edilir, “kötü”lerin peşinden koşulur. “Kötü”, “ışık”tır, insanoğlu “pervane”. İyiler “sözde” sevilir. Ha, diyeceksiniz ki “Salt iyi ya da kötü insan yoktur”. Evet, yoktur. Onun için iyi ya da kötü insanın tarifi de yoktur. Bu yazıdaki “iyi” ve “kötü”, “kısaca adlandırma”dır. Başkalarının derdini dert edinen, onlara zaman ayıran; sıkışılınca ilk akla gelen, gece yarısı bile aranabilen ya da bunun tersi insanlar diye uzun uzun yazacak halim yoktu.

        Halam Marilyn Monroe

        DOĞRUSU ben Türk Lirası’nın simgesini beğendim. “Ne lüzum vardı?” diyenlere, “Ne sakıncası var?” sorusuyla karşılık vermek isterim. Hem madem bütün para birimlerinin bir simgesi var... “Ermeni Dramı”na benziyormuş. Evet, simgeyi ters çevirir, iki çizgiyi düzleştirir, çıpanın ucunu yuvarlatır sola döndürürseniz benziyor! Aslına bakarsanız halamı da azıcık zayıflatıp boyunu uzatır, saçlarını kesip sarıya boyar, elmacık kemikleriyle dudaklarını doldurur, yüzünü yukarıdan bastırırsanız “tıpkı” Marilyn Monroe! Gelelim yetkililerin sunumuna...

        Simgenin “çıpa”ya benzemesi TL’nin kıymet saklama aracı olarak “güvenli bir liman” haline geldiğini vurgularken, paralel çizgilerin yukarı eğimli olması ise TL’nin ve Türkiye ekonomisinin “istikrar içinde yükselen değerini” gösteriyormuş. Tamam simgeyi beğendim ama kusura bakmayın siz de adeta “yarım gram telveden üç ciltlik hikâye çıkartan falcı” gibisiniz!

        MIŞ/MUŞ

        Pamela Anderson, “Türk erkekleri çok yakışıklı” demiş. Bir günlüğüne gelip gazı pompalıyorlar, 364 gün boşaltamıyoruz!

        Diğer Yazılar