Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YÖK geçen yıldan bu yana yükseköğretimde kaliteyi yükseltmek adına “barajlar” getiriyor. Geçen yıl tıp ve hukuk fakültelerine getirilen baraj, bu yıl mimarlık ve mühendislik fakültelerini de kapsadı. YÖK’ün getirdiği başarı sırası barajının altında kalanlar şimdilik bu 4 programda okuyamayacak.

        Önümüzdeki yıl ise baraja takılacaklar arasında eczacılık, diş hekimliği ve eğitim fakülteleri var. İlerleyen yıllarda daha kaç fakülteye girişte baraj gelir bilinmez.

        YÖK, kendi açısından “kalite” diyerek barajı savunuyor. Dört işlem yapamadan liseden mezun olan gençlerin mühendislik, tıp, hukuk, mimarlık gibi fakültelerde okumasını istemiyor.

        Haklı mı?

        Yükseköğretimde “kalite”, “belli programlarda belli yetkinlik gerektirir” anlayışına göre haklı.

        Ama çok önemli bir noktayı atlıyoruz.

        O da “ortaokul ve lise eğitimindeki kalitesizliğin” suçlusu neden gençler oluyor ve neden onlar bedel ödemek zorunda kalıyor? Bu gençlere ortaokul ve lise yıllarında kaliteli bir eğitim verildi de onlar mı başarısız oldular? Neden “eşit ve kaliteli eğitim vermekle” yükümlü olan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bu tartışmaların hep dışında kalıyor. Eğer 4 işlemi yapamadan bu gençleri liseden mezun edip üniversite kapısının önüne getiriyorsa bunun sorumlusu gençler değil, kaliteli eğitimi vermekle yükümlü bakanlıktır.

        Üniversiteler lise eğitiminin açığının kapatılacağı yerler değildir kabul; ama “yükseköğretimde kalite” derken bir süre sonra üniversitenin kapısında kontenjan olmasına rağmen yüz binlerce gencin birikeceğini de unutmamak gerekiyor.

        İşte bu noktaya dikkat çekenlerden biri de mühendislik eğitimi ile ilgili hazırlanan raporu konuştuğumuz Üniversitelerarası Kurul Başkanı ve Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer oldu. Özer, “Önemli olan üniversiteye girişin engellenmesi değil, çıktıların kontrol edilmesi. Mezunlara başta mühendislikler olmak üzere ‘yetkinlik’ verilmesi için kriterlerin getirilmesi. Daha da önemlisi ortaöğretimde daha kaliteli bir eğitim verilmesinin sağlanması” diyor.

        Özer’in de dile getirdiği gibi bir süredir başta mühendislik ve mimarlık olmak üzere belli bölümlerin mezunlarına “yetkinlik sınavları”nın getirilmesinden söz edilmeye başlandı. Girdiler gibi çıktıların da ölçüleceği bir sistem kurmak elbette mümkün.

        Ama KPSS yüzünden başta eğitim, işletme gibi bölümlerde 4 yıllık eğitim son sınıfın KPSS hazırlık kurslarına ayrılması yüzünden 3 yıla inmiş durumda. Birçok üniversite “KPSS’ kursu açıyor. Öğrenciler KPSS’de sorulmayan konuların işlenmesine itiraz ediyor. Yetkinlik sınavlarıyla birlikte son sınıfların “sınavlara hazırlık kursu” haline getirilmesinin nasıl önleneceğini düşünmek gerekiyor.

        Diğer Yazılar