Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sadakat, asaletin en önemli göstergesidir ve kadın sadakatte erkekten üstündür

        Kadın güneş gibidir; ışık saçar, yeryüzündeki canlılara hayat verir, insanın önünü aydınlatır ve mikropların azılı düşmanıdır. Sevgisiyle, sadakatiyle, iffetiyle toplumsal hayata can verir. Erkek eksi enerji yüklü elektron, kadın ise artı enerji yüklü proton gibidir. Bu gerçekleri bilirsek, bırakın onları öldürmeyi her zaman el üstünde tutardık

        GÜNÜMÜZDE kadınlar öldürülüyor, eşleri tarafından aşağılanıyor, taciz ediliyor, çileler çektiriliyor, kanları ve gözyaşları akıtılıyor. Bunlar bize çile veriyor, ıstırap çektiriyor, kahrettiriyor. Halbuki kadının ne olduğunu, ona nasıl bir makam biçildiğini, onun nasıl bir ilahi varlık olduğunu bilseydik, ne denli ihtirama, sevgiye, merhamete layık olduğunu görecek ve ona göre davranacaktık. Şimdi kadının ne olduğu konusunda bazı açıklamalar yapmak istiyorum.

        KADIN SEVİLENDİR

        Yüce Allah, insan psikolojisine, insanı insan yapan sevgi duygusunu yerleştirmiştir. Bu duyguda da kadın ile erkek arasında belli bir fark vardır. Erkek daha çok sevendir, kadın ise daha çok sevilendir. Erkek sevmeye layık, kadın da sevilmeye layıktır. Bu durum onların davranışlarına da yansımaktadır. Daima erkek kadına gider, kadın erkeğe gitmez. Tabii ki biz burada istisnaları dikkate almıyoruz. Erkek eksi enerji yüklü elektron, kadın ise artı enerji yüklü proton gibidir. Aralarında karşılıklı bir çekim gücü varsa da hareket halinde olan, eksi enerji yüklü elektrondur.

        Erkek, tıpkı elektronlar gibi kadının etrafında dönerse de kadın göreceli olarak hep yerinde ve edilgen olarak kalır. Bu fiziki durum benzerliği, onların psikolojik eğilimlerine de yansımış, erkeğin "seven", kadının ise "sevilen" olmasına neden olmuştur.

        KADIN SADIKTIR

        Sadakat, asaletin en önemli göstergesidir. Bu ahlaki kavram, Ahzab Suresi'nde her iki cins için de

        kullanılmaktadır. Ama kadın sadakatte erkeğe göre üstünlüğe sahiptir. Aileleri daima kadının sadakati ayakta tutmuş ve tutmaktadır. Mesela; eşi ölmüş genç bir erkeğin evlenmeden hayatını sürdürmesi mümkün değildir; ama kocası ölmüş nice genç kadınlar, evlenmeden çocuklarını büyütmüş ve topluma kazandırmıştır. Bunu hiçbir erkek yapamaz ve bu sabrı gösteremez.

        Kocasına ve onun ailesine olan sadakatini gösteren nice kadınlar bunu başarmıştır. Savaşlardan sonra nice Anadolu kadını genç yaşında dul kalmış, onun o Ağrı Dağı büyüklüğündeki yüce sevgisi ve sadakati aileyi dağıtmamış, ülkesine faydalı evlatlar yetiştirmekten onu alıkoymamıştır. Kocası, kanıyla vatana hayat verirken o da kocasına olan sadakatiyle vatanı yeşertmiş ve geliştirmiştir.

        KADIN GÜNEŞTİR

        Bazı dillerde varlıklar ve eşyalar, dişi ve erkek diye iki kısma ayrılır. Bu kaide İngilizce'de olduğu gibi Arapça'da da vardır. Ama varlık ve eşyaların dişi ve erkek diye ikiye ayrıldığı en kurallı dil, Arapça'dır.

        Göksel cisimlerde güneş dişi, ay ise erkektir. Başka bir ifadeyle güneş kadını, ay da erkeği temsil etmektedir. Bu vasıf, onların gördükleri "iş"ten kaynaklanmaktadır. Güneş doğurgandır, ışık saçar, yeryüzündeki canlılara hayat verir, insanın önünü aydınlatır ve mikropların azılı düşmanıdır. Bu işlevleri kadının da görmesi nedeniyledir ki Kuran'da güneş, dişil bir kelime olarak kullanılmaktadır.

        KADIN DOĞURGANDIR

        Doğurganlık yönüyle kadın, insanlığa hayat vermektedir. Bu, onun doğasında hem biyolojik hem de içgüdüsel olarak mevcuttur. Onun içindir ki, çocuğu olmayan evli kadınlar büyük bir arayışın içine girerler, çare ararlar. Doğurgan olduğu ve hiç çocuğa sahip olmadığı halde çocuk istemeyen kadınlar çok istisnadır, aynı zamanda insan doğasına aykırı hareket etmektedirler. Kadının biyolojik ve psikolojik açıdan doğurganlığa hazır bir şekilde yaratılması, insanlığın geleceği için ilahi bir lütuftur. Dikkat edilirse bu lütuf kadına bahşedilmiştir.

        KADIN HAYAT VERİR

        Kadın sadece çocuğu dünyaya getirmekle insana hayat vermiş olmaz, o aynı zamanda sevgisiyle, sadakatiyle ve iffetiyle toplumsal hayata da can verir. O, erkeğin toplumsal hayatın cinsel ahlakına karşı saldığı mikropları, aile hayatında meşru yollarla ortadan kaldırır. Başka bir ifadeyle, cinsel içgüdünün erkeğe verdiği saldırganlık halini önleyerek toplumsal ahlakın bozulmasını önler. "Güneş giren eve doktor girmez" atasözüne benzer bir ifadeyle "aile hayatının güçlü olduğu toplumlara cinsel ahlaksızlık mikrobu girmez".

        Lut kavmi, kadınların ahlak bakımından görevini ve önemini kaybettiği için batmıştır. Kadının cinselliği orta malı haline gelmemelidir. Ortalıkta dolaşan kadının cinselliği, zamanla değerini kaybedecektir. Bu defa da erkek, kadına değil erkeğe yönelecektir. Bu durum Lut kavminde olan bir olgudur. "Siz, kadınlar yerine şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Siz bütün alçaklık sınırlarını aşan bir topluluksunuz, dediği vakit" (Araf, 81).

        Demek ki, kadının kadınlık vasfı toplumları ayakta tutmaktadır. Kadın bu vasfını ve mahremiyetini kaybederse, toplum ahlaksızlığa düşecek, bu da beraberinde toplumun çöküşünü getirecektir. Kadın, kadınlık vasfı olan cazibesini, çekiciliğini ve ulaşılamazlığını korursa ona karşı bir soğukluk olmayacak ve böylece eşcinsellik yaygınlaşmayacaktır.

        Leyla ile Mecnun ve Ferhat ile Şirin hikâyelerinin edebiyatımızda yer almasının bir nedeni vardır. Muhtelif kadınlarla düşüp kalkan bir erkek ile muhtelif erkeklerle beraber olan bir kadın, asla "karasevda"ya tutulamaz. Mecnun çeşitli kadınlarla beraber olsaydı Leyla'ya, Leyla da çeşitli erkeklerle düşüp kalksaydı Mecnun'a niçin karasevda ile bağlanacaktı ki? Aynı durum Ferhat ile Şirin için de geçerlidir. Edebiyatımızdaki bu hikâyeler, kadına kolay ulaşılamadığını ve onun konum itibarıyla çok yukarıda olduğunu ifade etmektedir.

        Fuzuli'den methiye

        Fuzuli, Su kasidesinde şöyle diyor:

        "Dest buşışı arzusıyle ger ölsem dostlar

        Kuze eylen toprağım anınla sunun yare su."

        Yani: "Dostlar, sevgilimin elini öpmek arzusuyla ölürsem, mezarımın toprağı ile testi yapın, sevgilime onunla su verin."

        Bu beyitte bize söylenmek istenen şudur: Bırakın sevgilisinin dudağını öpmeyi, elini bile öpemeyen insan, sevgilisinin eline mezarının toprağından yapılacak testiyle değmiş olacak. Kadın öylesine yüce ki, tıpkı güneş gibi ona ulaşmak çok zordur. Bununla kadının, erkek tarafından silinip atılan bir mendil olmadığına işaret edilmektedir. İşte bu kadın, aile ve toplum hayatına can vermekte, onu ayakta tutmakta ve ona asalet getirmektedir. Bu yönüyle de kadın, güneşi andırmaktadır.

        BAYRAKTAR HOCA yanıtlıyor

        Ücret karşılığı namaz kıldırılır mı?

        ■ Namaz kıldırma karşılığında ücret almak caiz mi? C.D.

        Ücret için namaz kıldırılmaz. Ancak camiden sorumlu olmak ve gelen cemaate namaz kıldırmak için

        devlet imam tayin etmektedir. İmam da tüm zamanını camiye harcamakta, devlet de ona bir maaş vermektedir. Bu durum normaldir. Bu kişiye, "Parayla namaz kıldırıyorsun" demek doğru değildir.

        Kurban yerine bağış olur mu?

        ■ "Şu işim olursa kurban keseceğim" diye adakta bulundum. Kurban kesmesem de parasını fakire versem adağım yerine gelmiş olur mu? B.O.

        Hayır yerine gelmez. Eğer "Şu işim olursa fakire para vereceğim" deseydiniz o zaman olurdu. Adağınızı nasıl yapmışsanız o şekilde yerine getirmeniz gerekir.

        Saç boyamanın sakıncası var mı?

        ■ Kadın ve erkeklerin saçını boyatmasının bir mahzuru var mı? V.U.

        Eğer boya saçta bir katman oluşturuyorsa, suyun deriye geçmesini engelliyorsa abdeste mâni olur; dolayısıyla boyatmak uygun değildir. Ama yapılan boya suyu deriye geçiriyorsa bir sakıncası yoktur.

        Cemaatle namaz daha mı sevap?

        ■ Namazı cemaatle kılmanın sevabı daha mı fazladır? İ.N.

        Şüphesiz daha fazladır. Ancak cemaatle de kılsan tek başına da kılsan önemli olan senin samimi bir şekilde Allah'a yönelmendir. Sevabın fazlalığını gönüldeki ihlas belirler.

        Yara bandı gusle engel olur mu?

        ■ Tedavi amaçlı kullanılan yara bandı veya sargı, gusle ve abdeste mâni midir? O.V.

        Hayır, mâni değildir. Belli bir mazeretten dolayı kullanıldığı için bu sargıların üzerine meshetmek yeterlidir.

        Diğer Yazılar