Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Zaman zaman gündeme gelen ve Türkiye'deki sığınmacıların AB ülkelerine geçişini önleyen Geri Kabul Anlaşması gelinen aşamada masaya yatırılması gereken bir anlaşmadır. Türkiye'nin taşıyamayacağı bir yükün omuzlarında giderek ağırlaşmasına sebep olan ve kazanç-kayıp noktasında hanesinde eksi bakiye olan bir metin durumundadır.

        Peki bu anlaşma iptal edilebilir mi? Önce süreci ve detaylarını hatırlayalım.

        Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında, Vize Serbestisi Diyaloğu Mutabakat Metni ve Geri Kabul Anlaşması 16 Aralık 2013 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen bir törenle imzalandı. İmzayı atan dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu idi. Davutoğlu “yeni bir dönemin başlangıcı” demişti. İmza törenine katılan Başbakan Erdoğan vize serbestisi tanınacağını dikkate alarak şöyle söylemişti: “Yük olmaya değil yük almaya gidiyoruz”…

        Aradan geçen 9 yılda Türkiye, yüklerin en ağırlarından birini ödemeye devam ediyor! Resmi rakamlara göre düzensiz göçmenleri saymazsak Türkiye genelinde sığınmacı sayısı 4 milyon 82 bin 693’tür. Bunların 3.7 milyonu Suriyelidir. Harcanan para farklı rakamlar seslendirilse de 60 ila 100 milyar dolar arasındadır.

        Bu gerçekten ekonomik ve sosyal açıdan taşınamayacak bir yüktür. Artık vatandaşın kesesinde hissettiği sorunlar bununla anılmakta ve daha önemlisi gönlünde hissettiği kopuş daha büyük sorunları işaret etmektedir. Görülen odur ki, Türk milletinin birlikte yaşam iradesinde sığınmacıların kabulü mümkün değildir. O halde tek bir yol vardır. Nihai olarak gönderebildiğimiz kadar sığınmacıyı geri göndermek kısa vadede ise Türkiye’nin bu yükünü hafifletmektir.

        O halde en hızlı seçeneklerden biri AB ile yeni bir yüzleşmedir...

        Maalesef AB, vize serbestisi için Türkiye’nin yerine getirmesi gereken 72 kriterden 7’sinin gerçekleşmediği gerekçesiyle vize serbestisi ve gümrük birliği mevzuatında reform yapılması taahhüdünü yerine getirmedi. Yolsuzlukla mücadele, ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün sağlanması, siyasi ahlak, AB ile hukuki işbirliğinin sağlanması ve Terörle Mücadele Kanunu’nda değişiklikler bu maddeler arasındaydı.

        Bu arada Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu kendisine yönelik eleştirilere yönelik olarak “Başbakan olarak kalsaydım 30 Haziran 2016'da tasarı onaylanacaktı" demişti. Fakat ne olursa olsun AB’nin vize serbestisini birtakım gerekçelerle vermeyeceğini sağır sultan bile biliyordu. Benzer şekilde Annan Planı aşamasında da biz uyarmıştık. AB’nin taahhüdüne bakıp da ülkeye gelen sığınmacılarla ilgili geleceğe yönelik böyle bir kıskaca girmek çok yanlış bir karar olmuştur. Türkiye sadece hedef ülke değil sığınmacılar için aynı zamanda bir transit ülkedir. Bu anlaşma ve ardından gelen 18 Mart mutabakatı işin ikinci boyutunu askıya alarak sığınmacıların topraklarımızda adeta kısılıp kalmalarına sebep olmuştur.

        Anlaşma 28 Haziran 2014’te yürürlüğe girmiştir. 2013’de 239 bin Suriyeli Türkiye'ye gelirken, 2014’te 1.519 bin kişi, 2016 yılına gelindiğinde sayı 2 milyon 834 bin kişiye ulaşmıştır.

        Ve yıl 2016’da Türkiye Geri Kabul Anlaşmasını askıya alacağını ifade etmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan de “Vize serbestisi olmazsa Türkiye göçmenlerin geri kabulünü durdurur.” demişti. Ama ne vize serbestisi gerçekleşti ne de Geri Kabul Anlaşması iptal edildi...

        Geri Kabul Anlaşmasına ilişkin problemleri aşmak için 18 Mart 2016’da Türkiye ile AB arasında Brüksel’de gerçekleşen zirvede (18 Mart mutabakatı) bazı kararlar alınsa da Türkiye’ye verilen taahhütler yerine getirilmemiştir. Ve AB’ye olan sığınmacı göçünde %95 azalma sağlanmıştır. 6 milyar avroluk mali yardım taahhüdünün ise yaklaşık %80 ödemesi yapılmış durumdadır.

        Yazının temel sorusuna gelince evet anlaşmanın 24. maddesine göre her bir imzacı taraf resmi olarak diğerine bildirimde bulunarak anlaşmayı feshedebilir ve bu bildirimden itibaren 6 ay sonra anlaşma sona erecektir.

        Nitekim Türk Dışişleri’nin resmi sayfasında “Vize serbestisi sağlanmaması halinde atılabilecek adımlar nedir?” başlığında bu gerçekleşmezse Türkiye’nin bu maddeyle anlaşmayı iptal edeceği açıkça yazmaktadır.

        Şimdi bunu tartışma zamanı değilse ne zaman tartışacağız… Hem yükü biz sırtlayacağız hem de vize serbestisi dahil hiçbir kazanımı alamayacağız. AB eğer istiyorsa Suriye’nin yeniden inşasına ve daha özelde Türkiye’nin kontrol ettiği alanların inşasına bütçe versin ve böylece sığınmacıların oraya gönderilmesi için kısmi de olsa bir yol açılsın. Millet için kabul edilebilir bir umut alanı oluşsun bu konuda...

        Gelin bu öneriyi konuşalım, irdeleyelim…

        Diğer Yazılar