Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HER şey bir tarafa Nuri Bilge Ceylan'ın, son filmi "Bir Zamanlar Anadolu'da" için prömiyer yeri olarak Adana'yı seçmiş olması takdire şayan bir hareket. Bugün tüm Türkiye'de vizyona girecek olan filmi önceki gün Adana Altın Koza Film Festivali çerçevesinde izleme şansı buldum.

        Film bizi Anadolu'da bir bozkırın orta yerine gecenin kör karanlığında içinde polisler, askerler, bir savcı ve bir doktor olan üç otomobille atıyor. Ve ilk yarısı boyunca da o karanlıktan, kasvetten çıkarmıyor. Nuri Bilge'nin şahane kamerasıyla "bozkırda olmak" duygusunu dibine kadar yaşatıyor. Bir zanlı, arkadaşını öldürüp gömdüğü yeri arıyor. Ama neyin ne amaçla arandığının çok da önemi yok hikâyede.

        Nuri Bilge Ceylan birçok sorunun cevabını her zamanki gibi seyirciye bırakıyor. O yalnızca sıradanlığın kasvetiyle kavrulan insanların hayatının orta yerine saplıyor bizi. Hikâye polisiye gibi görünse de öyle sürükleyici ipuçları, klasik hikâye örgüsü sunmuyor. Onun yerine devleti, bürokrasiyi sorguluyor. Ancak politize olmamak konusunda da bir çabası var gibi duruyor. Oyunculuklar gösterişten uzak ve en çok da bu özellikleriyle insanı hayran bırakıyor.

        Hikâyeyi yaşadığı gerçek bir olaydan uyarlayan ve filmde kendisi olan doktor yerine muhtar karakterini canlandıran Ercan Kesal, savcı rolündeki Taner Birsel, zanlı rolündeki Fırat Tanış beni filmde en çok etkileyen oyuncular oldu. Yılmaz Erdoğan ise en son filmi Neşeli Hayat filminde canlandırdığı Rıza karakteriyle neredeyse aynı aksana sahip bir karakter canlandırdığı için kısa bir süre kendi adıma rolüne inanma sıkıntısı yaşattı bana.

        Ne yazık ki komedi geçmişi olan aktörlerin sinema ekranında göründüğünde gülünmesi ritüelinden Erdoğan bu filmde de hafif mağduriyet yaşayacak gibi görünüyor. Nuri Bilge Ceylan'ın da dediği gibi bu onun en çok diyaloglu filmi. Ama yanılmayın, iki buçuk saatlik süresi ve zaman zaman uzun, sadece efektlerin olduğu sekanslarla kolay bir izlence değil. Türü sevenler uzun sürenin tadını çıkaracaklar. 60 kopya gibi arthouse bir film için fazla sayılabilecek rakamla gösterime girecek olan film, uzun süresi yüzünden daha az seansla gösterilebilecek. Bu da gişeyi etkileyecektir.

        ***

        Birtakım notlar

        - CAN Ataklı iki gün önceki yazısı yüzünden tüm kadınlardan özür dilemiş. Onun köşesinde dediği gibi: "Bunu beğendim." Şimdi (pek oralı görünmüyorlar ama) Mehmet Tezkan ve Fenerbahçeli futbolculardan da birer minik özür bekliyoruz.

        - İDO keşke araçlarında evcil hayvan taşınması konusundaki politikasını biraz esnetse. Geçtiğimiz hafta Bandırma-Yenikapı seferini yapan feribotta bir kadın yolcu güvertede üşüdüğünü söylediği köpeğini içeri alınca yolcular olay çıkarmış. Kaptan feribotu geri döndürme noktasına getirmiş. Sonunda yolcu köpeğini güverteye çıkarmak zorunda kalmış. İDO feribotlarında evcil hayvanlar kafeste ve ayrı bir yerde taşınabiliyor. Köpek sahipleri de ciddi mağduriyet yaşıyor. Keşke araçlarda özel bir bölüm hayvan sahiplerine ayrılsa ve hayvanseverler, hayvan yavrularını kucaklarına oturtup seyahat edebilse.

        -Dün ilk kez Mazhar- Fuat-Özkan'ın yeni albümünün ilk şarkısı "Hep Yaşın 19"u dinledim. Udun bu kadar ön plana çıktığı ve şarkı boyunca ağırlığını kaybetmediği müzikal altyapı ilginç olmuş. Bu tarz bir şarkı beklemiyordum gruptan. Ama hâlâ birlikte müzik yapabilmeleri hoşuma gidiyor. Büyük resme albümü dinleyince hâkim olacağız ama sanırım bu şarkıyı beğenebilirim.

        - İstanbul'a inceden bir kış gelmiş diyor telefon eden arkadaşlar. Adana pek oralı değil. Ama ben bir an evvel kendimi kışın kapalı havasına, depresyon eşiğinde tutan kokusuna koşmak için can atıyorum. Battaniyemi özledim:)

        Diğer Yazılar