Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GEÇEN hafta bu köşede futbolumuzu bekleyen asıl tehlikenin devlet kaynağından da mahrum kalmak olduğunu yazdım. Futbol aktörlerimiz ki bunun başında kulüp yöneticilerimiz geliyor; akıllarını başlarına almazlarsa zaten özel sektörü kaybetmiş futbolun başta Spor Toto olmak üzere devlet desteğini de kaybedeceklerini söylemiştim. İşte Digitürk; futbolun en büyük destekçisi, tarihinde 2. kez ödeme zorluğu yaşıyor.

        Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizinin yaşandığı 2000 yılında, dolar kurunu sabitleyen Digitürk, o zaman bile olmayan ‘ödeme gecikmesi’ni yaşıyor. Kulüplere ödemelerini TFF eliyle yapabiliyor. Zaten şifreli bir kanal olmasına rağmen Feyenoord-Beşiktaş maçını ücretli izletme yoluna gidebiliyor. F.Bahçe ve G.Saray bile formalarına istedikleri bedelden sponsor bulamıyor. F.Bahçe; formaya reklam alamamayı “taraftarın isteği” diye yansıtıyor ama sadece 9 bin küsur kombine satılmasını açıklayamıyor. Trabzon kombine satışında 500 rakamını bile zor aşıyor. G.Saray farklı durumda değil. Beşiktaş’ın durumu malum.

        Önce özel sektör parası kaçtı. Devlet para ödemekte zorlanıyor. Yüksek meblağ ödeyen Spor Toto, seneye “Tamam mı devam mı?” kararını verme aşamasında. En kötüsü ise 3 Temmuz ile birlikte başlayan yeni dönemde taraftar da artık futbolu terk etme noktasında.

        Bugüne kadar öyle böyle geldik. Bugüne kadarki anlayışımızla daha fazla devam edemeyiz. Futbolumuza baştan yazılması gereken yeni bir hikaye lazım.

        Bu hikayenin içinde yer alacak önemli paydaşlardan biri de milli takım. Fatih Terim, sadece başarılı bir teknik adam değil. Bir kamuoyu oluşturma uzmanı da aynı zamanda. Terim’li Milli Takım’ın eylül ayında başlayacak 2016 eleme turlarındaki imajı, yeni futbol hikayesinin önemli bölümlerinden biri. Terim’den kuşkum yok. Ama başta milli oyuncular olmak üzere herkes; Milli Takım imajının muhakkak eskisinden çok daha parlak olması gerektiğini anlamalı. Milli Takım dışındaki ana unsurların; bilhassa 4 büyüklerin mevcut durmunu ve yapılması gerekenleri anlatmaya sayfalar yetmez. Ama dönem dönem bu konuyu işleyeceğiz. Futbolumuza yeni hikaye kazandıramazsak bu eski hikayenin son sayfalarına geldiğimizi anlamamız uzun sürmez. Tespitlerimi fırsat buldukça sizlerle paylaşacağım.

        Beşiktaş’a teşekkürler ama fazlası lazım

        YILLARDIR söylediğim, yazdığım, üstünde durduğum bir konu kamuoyunun birçoğu tarafından daha net anlaşılmaya başlandı. Anlı şanlı, attı mı mangalda kül bırakmayan Türk hocalarımız, Edirne’nin ötesinde köy takımlarına bile eleniyor. Digitürk’ten Belçika-Hollanda-Portekiz-Avusturya hatta kimi Alman takımlarından bile fazla para kazanan Anadolu takımlarımız; sürekli yabancılara sallayan ama iş ‘yapmaya’ geldi mi köy takımlarına elenen Türk hocalarımız ile Avrupa’da bir adım bile ilerleyemiyor.

        Böyle olunca da Avrupa puan ortalamamız da kritik seviyelere geriliyor. Çek ve Yunan takımları bu sene Türk takımlarından daha fazla puan toplarsa şampiyonumuz bile Devler Ligi’ne elemeyle girebilecek. O nedenle iş yine büyüklere kalıyor. G.Saray geçen yıl Şampiyonlar Ligi’nde; Trabzonspor da Avrupa Ligi’nde ellerinden geleni; kapasiteleri oranında yaptı. Biraz daha iyisi olabilirdi elbet ama sonuçta belli bir puan aldılar. O nedenle yasağı bitmiş Beşiktaş’ın Feyenord’u yenmesi; elemesi; hiç olmazsa UEFA Avrupa Ligi’ni garantilemesi önemlidir. Beşiktaş’a teşekkür ediyorum. Sadece Beşiktaş’ın değil; Türkiye ikincisinin yüzde 90 Şampiyonlar Ligi’ne giremeyeceğini düşünüyorum. O nedenle çok büyük ihtimalle UEFA’da yola devam edecek olan Beşiktaş’ın bu mali yapısıyla gruptan çıkması ve bir iki tur geçmesi gerek. Sadece kendi camiası adına değil ülke futbolu adına Avrupa’da mücadele edecek takımlarımızın bu gerçeği bilerek hareket etmelerini beklemek hakkımız.

        Diğer Yazılar