Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DAEŞ, modern dünyanın ve son teknolojinin tüm imkânlarını kullanan bir savaş stratejisi izliyor. Dijital dünya, bu savaş stratejisi içinde çok önemli bir yer tutuyor.

        Kendilerine yeni militanlar çekmek ve eylem süreçlerinde gerek planlama yapmak gerekse haberleşmek için dijital dünyanın imkânlarını son derece yaratıcı biçimde kullanıyorlar.

        Bu yüzden DAEŞ’e karşı mücadele edenler de dijital dünyada bir siber savaş açmış durumdalar. Bir süre önce birçok merkezdeki istihbarat örgütünü çok mutlu eden bir gelişme oldu.

        Sahada, yani sınırımızın biraz ötesinde görev yapmakta olan ajanlar, çok önemli bir kaynağı ele geçirdiler. Bu DAEŞ’in hazırlatıp militanlarına dağıttığı 34 sayfalık bir güvenlik el kitabıydı. Kitapta hangi dijital imkânlara öncelik verilmesi, nelere dikkat edilmesi gerektiği anlatılıyordu.

        Casusların bu “humint” (“human intelligence” tan geliyor ve “sahada insanla yapılan istihbarat çalışması”nı anlatıyor) başarısı, DAEŞ’in nerelerde güçlü, nerelerde zayıf olduğunu anlatan en önemli dokümandı.

        Bu belge, orijinal olarak adı CYBERKUV olan Kuveytli bir siber güvenlik şirketi tarafından, Gazze’deki aktivistlerin kullanması işin kaleme alınmış.

        Ajanlar sahadaki operasyonlarla ele geçirdikleri bu belgeyi Amerikan West Point (Amerikan Harbiye Akademisi) içindeki Terörle Savaş Merkezi’ne göndermişler. Terör merkezi ise bunu İngilizce’ye tercüme ederek tüm ilgili kuruluşların incelemesine, çalışmasına açmış.

        Ama bu İngilizce tercümeyi WIRED Dergisi’ne de yayınlanması için sızdırmışlar. Burada amaç, devlet dışındaki becerikli amatör dijital ustaların da bunu görüp önerilerini sunmalarını sağlamak.

        İŞTE DAEŞ’IN TAKTİK NOTLARI

        Bu belge çok detaylı ve uzun, ben burada seçtiğim bazı önemli noktaları özet olarak vereceğim:

        - DAEŞ için Twitter, en önemli sosyal medya. 6 bine yakın DAEŞ sempatizanı, adresin kapanmasını sağlayan Anonymous örgütüyle de savaşa özel önem veriyor.

        - Tam kriptolu olanlar dışındaki hiçbir cep telefonunu kullanmıyorlar. Bu telefonların tümüne yakını yazılımıyla birlikte İsviçre’de üretilmiş. 3 yıllık bir İsviçre şirketi bu üretimde dikkati çekiyor. DAEŞ’in en sevdiği telefon markası da Blackphone olarak ortaya çıkıyor

        - E-mail haberleşmenin de tam kriptolu olmasına önem veriyorlar. “Proton mail “en favorileri.

        - İnternet bağlantısının olmadığı ortamlarda ise Firechat aplikasyonunu kullanıyorlar. Bu Firechat daha önce yasadışı ilaç ve uyuşturucunun pazarlandığı Silk Road sitesinde güvenli olarak kullanılmıştı. 80’e yakın kullanıcının internet bağlantısı olmadığı ortamda birbirleriyle iletişim kurabilmelerini sağlıyor.

        - “Messaging app” olarak en fazla Wicker’ı tercih ediyorlar. Bunda da mesajlar Snapchat’te olduğu gibi bir süre sonra otomatikman siliniyor.

        - DAEŞ, WhatsApp’a ise hiç güvenmiyor. Bu ve benzer bilgilerin şu anda CIA, MI6 ve Moskova başta olmak üzere tüm istihbarat merkezlerinde dikkatle analiz edildiğine eminim.

        DİYANET’İN İNTERNET STREAMİNG’İ

        Diyanet İşleri, Türkiye’nin her tarafındaki imamlara bilgi göndermek ve vaazları iletmek amacıyla “internet video streaming” sistemini Microsoft ile işbirliği içinde kullanıyormuş. Diyanet’in modern olanı ve çağı yakalamak yolunda attığı ne güzel bir adım değil mi?

        RUSYA’NIN SİBER ATAĞI

        Rusya, hızla global dünyanın azılı siber teröristi olma yolunda ilerliyor. Genlerinde bulunan Stalinist köylü hiddeti yüzünden öfkesi dinmeyen Putin, siber ataklarda Türkiye’yi özel hedef göstermiş durumda. Rus hacker’lar, özellikle KOBİ’leri hedef alıyor.

        Hacker’lar bulut teknolojisini kullanan, bununla çalışan KOBİ’lerin sistemini seçip dosyaları küçülterek kilitliyor ve şantaja başlıyorlarmış. Eğer KOBİ istenilen parayı vermezse şifreyi açamıyor ve sistemini de kullanamıyor.

        Bu tür ataklara karşı savunma sistemleri de var tabii ki. Bunun için güvenilen sistemlerle koordineli çalışıp bilinçli davranmak gerekiyor.

        TÜRKİYE’NIN START-UP EKOSİSTEMİ

        İlk önce kavramlarda netleşelim. “Start-up”, özellikle dijital teknolojileri kullanıp bunları uygulamaya sokarak kurulan yeni iş dallarına deniyor. Buna yeni yazılımları ve aplikasyonları da ekleyebilirsiniz. Ekosistem ise kurulan bu işlerle bağlantılı başka dalları da etkileyen bir ekonomik model kurulması oluyor.

        Özellikle dijital dönüşüm işine girdiğimden bu yana, Türkiye’nin ekonomik açıdan düze çıkmasının umudunun, start-up kurmayı düşünen gençlerimiz olduğunu yazıp duruyorum.

        İnanılmaz derecede yetenekli, girişimci ve yaratıcı gençlerimiz var. Hepsi de bir start-up ekosistemi kurmaya hazırlar.

        Buna somut bir örnek olsun diye sadece şunu anlatacağım: Geçen gün Microsoft Genel Müdürü Murat Kansu ve yönetici arkadaşlarıyla bir yemek yedik. Start-up ekosistemleri üzerine çok ilginç şeyler anlattılar. Onlar da Türkiye’de büyük potansiyel olduğunu ve gençlerin desteklenmesi gerektiği düşüncesindeler. Yani bu konuda da anlaşıyoruz.

        Microsoft şu anda tam 1500 start-up Türk şirketiyle çalışıyor ve onları destekliyormuş. Bu gençler de birçok yaratıcı iş yapıyormuş. Örneğin, Ortadoğu Üniversitesi’nden bir grup genç, kahve makinesini dijital bulut üzerinden kontrol eden bir sistem kurmuşlar.

        Bu dijital buluttaki yazılım, sizin eski davranışlarınızı, kahve içme saatlerinizi, tercihlerinizi analiz edip (yani data analizi yapıp) hangi saatte nasıl bir kahve isteyebileceğinize göre kahve makinenizi buluttan otomatik ayarlayabiliyormuş.

        Bu sadece keyifli bir örnek. Daha nice örnekler var. Bu konuda Türkiye’nin potansiyeli büyük. İstersek, biraz devlet teşviki de gördüğümüz takdirde Türkiye bu start-up ekosistemleri ve yazılımlar konusunda bölgesinin silikon vadisi bile olabilir ve ekonomimiz inanamayacağınız şekilde güçlenebilir. Devletin zirvesini bu konuda duyarlı ve anlayışlı olmaya davet ediyorum.

        Diğer Yazılar