Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        PKK bir Kürt siyasi hareketi değildir. İdeolojisi, liderleriyle ve siyasi kültürüyle arkaik Türk mezhepçi ve goşist solcularının yönetiminde, Ortadoğu denkleminde istihbaratların enstrümanı görevini yürüten uluslararası bir oluşumdur.

        Belki hatırlayacaksınız, bu konuya daha önce de 22 Şubat’ta “Goşist ama Kürt mü acaba” başlıklı yazımda girmiştim.

        Bu oluşum ne yazık ki Kürtlere musallat edilmiş ve netice itibarıyla Kürtlerin iç gelişme dinamiklerini tahrip eden, evlatlarını ölüme sürükleyen, ülkemizde eşit ve müreffeh olarak bir arada yaşamak isteyen Kürt ve Türklere aynı anda düşmanlık eden sabatör bir harekettir.

        Bütün bu tespitleri somut olarak görüp anlamak için, son olarak Kandil’de ilan ettikleri sözde halkların birleşik devrim hareketinin kompozisyonuna bakmak yetecektir.

        Bunu ilan eden Duran Kalkan dahil hiçbir sözcü Kürt olmadığı gibi, bütün ideolojik referanslar goşist, ilkel Türk solculuğunun referanslarıdır.

        İşte bu yüzden PKK ile mücadele Kürtlere karşı mücadele değil, aksine Kürt yurttaşlarımız için verilen mücadeledir.

        Kürt-Türk vatandaşlar, kardeşlik içinde teröre karşı verilen mücadeleyi destekledikçe, bizlerin hep birlikte bu günlerden kurtulma ve güzel bir geleceği ortak yakalama şansımız olacaktır.

        ‘ÖZGÜRLÜK’ İLE ‘GÜVENLİK’ ÇELİŞKİ Mİ YOKSA SENTEZ Mİ?

        Özürlükler ile güvenlik kaygıları arasında bir çelişki olup olmadığı, varsa da bunun nasıl çözüleceği şu anda global sorundur ve Türkiye’ye özgü değildir. Terör tüm medeni ülkelerin, demokrasilerin ortak sorunudur.

        Ve bu yüzden şu anda demokrasilerin en can alıcı sorunu, bu özgürlük-güvenlik ilişkisine uygun çözüm bulmaktır.

        Amerika’da FBI ile Apple şirketi arasındaki kavga da, Türkiye’de polise yeni yetkiler geleceği açıklanınca tepki gösterilmesi de aynı sorunsalın birer parçası, aynı global sorunun yerel yansımasıdır.

        Özgürlük-güvenlik diyalektiği üzerine ciltlerce kitap yazılmıştır. Ama meseleyi bir şekilde özetleyebilmek de mümkün.

        Aslında bu konuda iki uçta da mutlakçı diyebileceğimiz görüşler var. Bir uçta yer alan “mutlak özgürlükçüler”, hiçbir şartta, hiçbir olağanüstü durumda bireysel özgürlüklerden taviz verilmesine yol açacak düzenlemelere gidilemeyeceğini söylüyorlar.

        Diğer uçta bulunanlar ise günümüzde terörün bu şekilde globalleştiği ortamda önceliğin hep güvenlikte olması gerektiğini söylüyor.

        Ankara’da yaşadığımız acı olay sonrası bu konuda laf söylemek belki doğru olmayabilir; çünkü insan duygusal yaklaşabiliyor meseleye, ama ben bu konuya duygularımdan arınarak girmeye çalışacağım.

        Bu zor konuda iki uca gitmeden, ortada kalan ve güvenlik sağlanmadan özgürlüklerin de olamayacağını unutmayan bir yaklaşım getirmek gerekiyor galiba.

        Özgürlüklerin daima ve orta-uzun vadede sürekli geliştirilmeleri ilke olmalıdır. Ama terörün bu özgürlüklere saldırdığı bir ortamda terörü önlemek için bazı özgürlükler sınırlanabilir.

        Bu şu anda global bir trenddir ve Türkiye’de de açık fikirle tartışılması gerekiyor. Sadece şunu unutmayalım: “Güvenlik sağlanmadığı takdirde tüm özgürlüklerin kâğıt üzerinde kalması kaçınılmazdır.”

        MODA DÜZENİNİ KANYE WEST YIKACAK

        Bunun olacağının ilk işaretini 1 Mart’ta bu köşedeki yazımda vermiştim. O tarihe yakın düzenlediği konser/defileyle var olan tüm yapıları sarsacağını ve moda düzenini yıkmaya girişeceğini belli etmişti Kanye West. Şimdi de bunu nasıl yapacağına diğer işaretler gelmeye başladı.

        O defile, tüm bilinen defile kavramlarını yıktı ve yepyeni bir anlayış getirdi. Şimdi de yılda bir değil tam altı ayrı defile düzenleyeceğini söyledi.

        Ayrıca defilelerindeki kıyafetlerin estetik anlayışlarını da radikal biçimde yeniden tanımlamaya başladı. Örneğin, yeni kreasyonunda “evsizin süveteri” adını verdiği bir kıyafet de var. Dijital dünyadaki atılımlarıyla da dikkat çeken Kanye West’in moda dünyasını sallaması, izlenmesi hayli eğlenceli ve nasıl tepki alacağını da merak ettiren bir durum.

        JAPONYA’DA TASAVVUF ARAŞTIRMA MERKEZİ

        Türk Kadınları Kültür Derneği ile Kerim Vakfı’nın birlikte Kyoto Üniversitesi’nde kurdukları Tasavvuf Araştırmaları Merkezi, özel bir törenle açıldı. Anlayarak incelendiğinde insanın ruhuna huzur veren tasavvuf dünyasının Japonya’da öğrenilebilir olması çok güzel bir adım. TÜRKKAD İstanbul Şube Başkanı ve Kerim Vakfı Kurucu Üyesi Cemalnur Sargut’u bu güzel girişim nedeniyle gönülden tebrik ediyorum.

        CANAVAR GİBİ BLOGCULARIMIZ

        www.haberturk.tv sitemizde milenyum kuşağının arzu ettiği türde içerikler üretmeye çok dikkat ediyoruz. Habere, yoruma, eleştiriye bakışımız böyle. Hep modern olmaya, modern kalmaya çalışıyoruz. Sonunda blogcularımız da devreye aslanlar gibi girdiler. Yiyecek-içecek dünyası, gezinti, gece hayatı, modern ilişkiler, polisiye vakalar gibi hepsi ilgi ve merak alanımız içindeki konuları ve daha sonra gelecek yenileriyle birlikte sitemizde her yönüyle inceleyip anlatmaya dikkat edeceğiz. www.haberturk.tv sitesini bir alışkanlık haline getirirseniz her gün eğlenirken yeni şeyler de öğrendiğinizi veya en azından entelektüel açıdan tahrik olduğunuzu göreceksiniz.

        Diğer Yazılar