Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstanbul zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı konuşma çok önemliydi: “Müslümanlar olarak üstesinden gelmemiz gereken sorunların başında mezhepçilik fitnesi geliyor, ırkçılık fitnesi geliyor. Her zaman ifade ettiğim gibi, benim dinim Sünnilik de değildir Şiilik de değildir, benim dinim İslam’dır. Ben tıpkı 1 milyar 700 milyon kardeşim gibi sadece ve sadece Müslüman’ım. Diğer tüm farklılıklar bu inancımın, bu sıfatımın gerisindedir.”

        Sadece bu sözler dahi giriş yazımda vurguladığım Türkiye’nin neden lider ülke olması gerektiğinin kanıtı gibidir.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan bu zirvede mezhep farklılıkları hakkında konuştu, hatırlayın daha önce de Mısır’da laiklik üzerine konuşmuştu. Türkiye’nin laik, modern, demokratik ilk ve tek Müslüman ülke olmasının önemini bilen ve bunun gelecek için anlamının farkında olan liderdir Erdoğan.

        İSTANBUL ZİRVESİNİN ÖNEMİ

        İslam ülkeleri arasında İstanbul’da yapılan zirveye Türkiye damgası vuruldu.

        Bu damga sayesinde görünen o ki, Avrupa ülkeleri arasında nasıl bir ideolojik ve kültürel birlik olan Avrupa Birliği varsa İslam ülkeleri arasında da buna, hatta Birleşmiş Milletler’e alternatif bir topluluk oluşturulmasına çalışılacak.

        Bu son derece önemli ve global dünyanın çok da ihtiyacı olduğu bir gelişmedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu’nun daima vurguladığı gibi, Batı ülkeleri sanki İslam ülkeleri yokmuş gibi davranmakta, var kabul etseler de onları ötekileştirerek, düşmanlaştırarak dünyayı algılamaktadırlar.

        Bu sürdürülebilir bir durum değildir ve acilen müdahale edilip düzeltilmesi, dünyanın normal işleyişine kavuşturulması gerekmektedir.

        Durum böyleyken İslam dünyası da kendi içinde son derece bölünmüş bir görünüm vermektedir. Aralarında birleştirici büyük bir güç, inanç faktörü olmasına rağmen yorum farkları ve bunun yol açtığı siyasi çekişmeler nedeniyle savaşlar ve terörü doğuran anlaşmazlıklarla karşılaşılmaktadır.

        ÇOĞULCU ÜLKE

        İstanbul zirvesi de göstermiştir ki, Türkiye’nin dünyanın bu halini düzeltmeye önayak olabilmek açısından elinde büyük bir güç vardır.

        Türkiye, Müslüman devletler arasında tek köklü demokrasi geleneği bulunan, çağdaş ve çoğulcu bir ülkedir. Batı’yla en sağlam ilişki bizdedir. Hem Batı’yı hem de Doğu’yu anlamakta Türkiye’den başka becerisi olan yoktur.

        Türkiye’nin diğer Müslüman ülkeleri son İstanbul zirvesinde atmaya ikna ettiği adımlar, hem Müslüman ülkeler arasında sıhhatli ilişkiler başlatabilecek hem de İslam dünyasının Batı’yla daha sağlıklı ilişkiler kurulmasını sağlayabilecek niteliktedir.

        Bu yüzden son zirve, Cumhuriyet tarihimizin bir dönüm noktasıdır.

        İDEOLOJİK LİDERLİK

        Evet, aynı inanca sahibiz ve ortak noktalarımız çok fazla, ama buna rağmen İslam dünyası ideolojik bölünmüşlük görünümü vermektedir.

        Bu bölünmüşlüğe rağmen Batı âlemi de İslam dünyasını bütüncül olarak ötekileştirmekte ve kendisine düşmanlık tanımları oluşturmaktadır. Bizler arasındaki ideolojik bölünmüşlükler de terör denilen belayı besleyen bir tehlike arz etmektedir.

        Şimdi evet, İstanbul zirvesinden sonra bir araya getirici kurumsal adımlar mutlaka atılacak, İslam âlemi neredeyse alternatif Birleşmiş Milletler gibi yeniden örgütlenme yoluna gidecek.

        Bunlar kolay adımlar değil, ama emin olun, gidilecek yolun en kolay yönleri de bunlar. Asıl zor olanı, İslam âleminde ideolojik/siyasi liderliğin nasıl sağlanacağıdır.

        Bu liderlik sadece inanç platformunda kalınarak sağlanamaz, aynı zamanda siyasi kurumlarıyla sağlam ve Batı dünyasıyla sağlıklı ilişkilere öncülük edecek bir güç gerekiyor. Bunu da ancak Türkiye sağlayabilir.

        Türkiye bu liderliğini ancak, İstanbul zirvesine katılan diğer ülkelerle arasındaki farklılıkları güçlendirerek, o ülkeleri bu farklılıklarının önemine ikna ederek gerçekleştirebilir.

        TÜRKİYE’NİN BİRİCİKLİĞİ

        Türkiye, dünyanın ilk ve tek “seküler, demokratik, çağdaş Müslüman” ülkesidir. Bizdeki bu özellikler, bugün dünyada barışı ve huzuru sağlayabilecek özelliklerdir.

        Bunların, İslam zirvesinden sonra kurumsal işbirlikler kuracağımız Müslüman ülkelere kendi gelecekleri açısından kabul etmeleri gereken tercihler olacağını göstermeliyiz.

        Dünyanın umudu bunun gerçekleşmesindedir. Eğer dünyamıza barış ve huzur gelecekse bunu yapmanın yükü Türkiye’nin omzundadır.

        Bu olağanüstü önemli ve tarihi bir görevdir. Türkiye bunun üstesinden gelebilecek demokratik yapıya, tarihi geçmişe, kültüre ve güce sahiptir. Bu çok zordur, ama Türkiye de zaten zorlu işlerin ülkesidir. Bunu hem Batı hem de Doğu biliyor. Yeter ki bu gücümüzün farkında olalım ve buna uygun biçimde davranalım.

        BEYONCE’NİN SÜRPRİZİ NE?

        23 Nisan’da Amerika saatiyle 21.00’de HBO’da Beyonce’nin bir özel şovu var. Bunun bir dizi mi, bir yeni albüm mü yoksa yeni bir moda ürününün lansmanı mı olacağı belli değil. İçerik sır gibi saklanıyor, adı da Lemonade (Limonata). Göreceğiz bakalım Beyonce’nin dünyaya yeni sürprizi o gece ne olacak?

        MÜZEDE İÇ ÇAMAŞIRI SERGİSİ

        Londra’da Victoria ve Albert Müzesi’nde “Undressed; A Brief History of Underwear” adı verilen bir iç çamaşırı tarihi temalı sergi açıldı.

        İç çamaşırı tasarımlarının değişiminden yola çıkarak toplumlardaki sosyolojik değişimlerin, kültürel farklılaşmaların ve seksüel tavırların çözümlenebileceği iddiasında olan bir sergi bu. Duyduğum kadarıyla çok ilgi çekiyormuş. Umarım sergiyle ilgili kapsamlı teorik bir çalışma da yayınlarlar. Bunu da okumak hayli ilginç ve öğretici olabilir.

        GÜNÜN SAĞLIKSIZ YEMEK HABERİ

        ABD’nin Missouri Eyaleti’nde yeni açılacak bir McDonald’s şubesinde isteyene midesinin alabildiği kadar patates kızartması yiyebilme imkânı getiriliyormuş. Bunların tek kutusunda bile ne kadar kalori olduğuna bakarsanız sadece bu yeni adımın Amerika’da obezite salgınının boyutunu daha da büyüteceğini görebilirsiniz.

        Diğer Yazılar