Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Microsoft turumun ender boş zamanında Seattle’ın Downtown bölgesini biraz keşfetme yürüyüşüne çıktım.

        Ve beynime çakılan, zor unutacağım o görüntüyle karşılaştım.

        Adamın kıyafetleri pisti, karton kutular üzerinde yaşıyordu ama suratında okumuş, bilgili bir ifade vardı.

        Karton kutuların üzerine uzanmış, elindeki Wall Street Journal Gazetesi’nin finans sayfasını okuyordu.

        İnsanlar evsizleri eğitimsiz, mesleki becerisi fazla olmayan insanlarla özdeşleştirirler ya, bu adamın yüksek düzeyde eğitimi olduğu ve daha önce üst düzey bir işte çalıştığı her halinden ve okumayı tercih ettiği gazeteden belliydi.

        Seattle’da Microsoft dışında Amazon, Boing, Starbucks gibi büyük ve zengin şirketler var. Gelir düzeyi çok yüksek hatta bayağı zengin sayılabilecek bir şehir burası.

        Ama aynı zamanda çok fazla sayıda fakirliğin olduğu ve sokaklarındaki evsiz insan nüfusunun patlama yaptığı bir yer de burası.

        Bunun nedenini iki şehri ele alarak çözümlemeye çalışırsak, teknoloji devriminin ayrıca nelere yol açmakta olduğuna dair de çok önemli sonuçlara varırız. Seattle dışında benzer gelişme San Francisco’da da var. Biliyorsunuz San Francisco Silikon Vadisi diye bilinen dünyanın bütün teknoloji devlerinin bir araya toplandığı bölgenin şehridir, yani oradaki zenginlik belki de Seattle’dan bile daha fazla, ama oradaki durum Seattle’dan çok daha kötüye gidiyor sosyal açıdan.

        Neden bu böyle oluyor acaba? Amerika’ya özgü sosyal devlet politikalarını becerememe durumu mu var burada? Yoksa başka içsel dinamikler mi söz konusu?

        Sosyal devlet konusu başka farklı bir yazının konusu olabilir, ama ben bugün teknolojik devrimlerin önceden görülemeyen karanlık sonuçlarına dikkat çekmek istiyorum.

        KARANLIK CAMLI OTOBÜSLER

        Aslında her şeyin San Francisco’da içi görülmesin diye karartılmış camlarla kaplı iki katlı otobüslerin görülmesiyle başladığı söyleniyor.

        O otobüslerin içinde dev teknoloji şirketlerinin şehre yüksek maaşlarla getirdikleri elemanları bulunuyor.

        Onlar o gün ileride oturacakları uygun evi arıyorlar.

        Evlerin çoğu eskiden orta ve düşük gelirlilerin oturduğu türde yerler, ama yenilenirlerse, yeniden inşa edilirlerse çok da kıymetli ve güzel alanlara dönüşebilirler. Nitekim bu da oluyor, devreye emlak kralları, şehrin güçlüleri giriyor ve şehirde büyük bir yeniden dönüşüm başlatılıyor. Bölgelerde oturan, otantik kültürü yaşatanlar evlerinden çıkarılıyor ve o evler zenginlerin oturmasına uygun hale getiriliyor. Yeni gelenlere yer açmak için birçok insan yerinden ediliyor, işlerinden çıkarılıyor. Yüksek maaşla, iyi imkânlarla işe alınan gençler ise oralarda yeni evlerinde yeni hayatlar kurmaya başlıyorlar.

        Böylece San Francisco sokakları yeni evsiz ve işsiz kalmış orta sınıf insanlarla dolarken, bir yandan da ev fiyatları astronomik artmaya başlıyor. Şehirde otantik sokak kültürü ölürken, bir yandan da zengin gençlerin yemesine içmesine uygun yeni mekânlar açılıyor.

        Bir yandan inanılmayacak düzeyde zenginleşilirken bir yandan da olağanüstü kötü sonuçları olabilecek bir sosyal felaketin temeli atılıyor.

        Bu süreç hem San Francisco’da hem de Seattle’da aynen yaşandı.

        O, sokakta karton kutular üzerinde yatıp Wall Street Journal Gazetesi’ni okuyan adam ise mutlaka daha başka bir sürecin adamıydı.

        START-UP EVSİZLERİ

        Şehre büyük maaşlarla, büyük vaatlerle getirilen o çocukların hepsi Amazon, Microsoft veya Google gibi dev şirketlere çalışmıyorlar tabii ki.

        Bir de start-up denilen, büyük gelecek imkânlarına sahip olabilecek küçük girişimler de var.

        Bunlar da işe büyük hedefler koyarak büyük para hayalleriyle başlıyorlar.

        Başlarda mutlaka onları koruyup kollayan melek yatırımcılar (angel investor), “incubator”lar (işi, büyümesi için kuluçkaya yatıranlar) olabiliyor, ama işler her zaman umulduğu gibi gitmiyor, büyük paralar kazanılamıyor.

        O zaman da baştaki yatırımcılar geri çekiliyorlar. Büyük paralarla oralara getirilen gençler de bir anda işsiz kalabiliyorlar ve şehrin sokakları bir yandan da iyi eğitimli, iyi yaşamaya alışık yeni evsiz kalan gençlerle dolmaya başlıyor.

        BOHEM HAYATI ÖLÜRSE

        Bir şehre ayırıcı karakterini veren binaları, lüks mekânları değil, insanlarıdır. O şehrin otantik kültürünü sokaklarda yaşatanlardır.

        Yani artistler, sanatçılar, eebiyatçılar, sokak filozoflarıdır şehirlere damgasını vuranlar. Bir şehirde yaşanacak yer fiyatları astronomik artmaya başladığında bu tür insanların göçü başlar. Şehrin tadı, havası kaçar. Binalar güzeldir ama şehir eski şehir değildir artık. Bugün Seattle ve San Francisco’da yaşanan bu süreç, aynen New York’un Manhattan Adası’nda da yaşanıyor. Şehre yeni para, yeni zenginlik geldi ve apartman fiyatları inanılmaz arttı.

        Ve bohem hayatı yaşayanlar... Sokak filozofları, sanatçılar, artistler Manhattan’dan Brooklyn’e kaçmaya başladılar. Manhattan’ın eski tadı kalmadı, şimdi kültürlü yeni Manhattan’lar Brooklyn’de oluşmaya başladı ama orada da fiyatlar artışa geçti. Oradan da yakında kaçış başlayacak; gidilecek yeni şehrin Pittsburg olabileceği söyleniyor.

        O FİL DE NE?

        Microsoft kampusunda gezerken bir binanın girişinde büyük bir fil maketi gördüm. “Bunun burada ne işi var? Ne alaka?” diye sordum. Meğer X-box’taki oyunlardan birinde bu fil çok popülermiş ve onlar da onu hatırlatması için bu fil maketini oraya koymuşlar ve gezenlerin çok da ilgi gösterdiği bir yer olmuş burası.

        Diğer Yazılar