Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Önümüzdeki pazartesi günü THY, “Avrupa’nın En İyi Havayolu” ödülünü 6. kez alacak. Bunu önceden açıklayan Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı, haklı olarak son derece gururlu. Kendisini ve tüm çalışanları gönülden tebrik ediyorum.

        Ödülden tam bir ay sonra Türkiye, Las Vegas’ta düzenlenecek “Virtuoso Seyahat Haftası”na tüm gücüyle katılıp kendisini anlatacak.

        Virtuoso Seyahat Haftası düzenlemeleri, “lüks turizminin” tüm yönleriyle konuşulduğu ve yeni yönelim imkânlarının tartışıldığı en önemli platformlardan biri. Bu iki haberi birlikte ele alıp ortak bir sorunsal çerçevesinde “Türkiye kendisini nasıl tanıtmalı, nasıl anlatmalı? Türkiye’nin lüks turizmde yeri ne olabilir? Şu andaki eksikliklerimiz ne, neyi daha iyi yapabiliriz?” gibi konuları tartışmak ve yeni sentezlere ulaşmak zorundayız.

        ÖZETLE AMACIM...

        Amacım haklı bir gurur gününe yaklaşılırken kimseyi üzmek, haklı gurura kara çalmak değil. Bunu söylemek zorunda hissettim kendimi; çünkü bir defasında “Business class’a çok konsantre olundu, ekonomi sınıfı ihmal ediliyor, dikkatli olunmalı” diye yazdım, buna bile hayli duygusal tepkiler geldi.

        Zaman, alınan ödüllerle yetinip yavaşlama günü değil; çünkü turizmde ve buna bağlı havayolu taşımacılığında rekabet çok yoğun. Birçok havayolu, yolculara daha iyi hizmet vermek için her gün yenilikler düşünüyor ve uyguluyor. Üstelik bunlar THY’nin uçuş rotalarında rakibi olan şirketler.

        Dostça, yapıcı eleştiriden hiç korkmadan hepimizin bunu ulusal bir dava olarak görüp eğer bir fikrimiz varsa tartışma masasına koymamızın zamanıdır.

        LÜKS NEDİR?

        Madem ulusal havayolu, lüks kategorisine sokulabilecek business class’a konsantre olmuş, bu nedenle ödül kazanan ve lüks turizmine yönelik önemli bir toplantıya katılmaya hazırlanan bir ülkeyiz, o zaman “Lüks nedir?” sorusunu gündemimize almalı ve tartışmalıyız.

        Baştan hemen bir yanlıştan kurtulmalı ve lüksü sadece çok parayla satın alınabilen bir mal olarak tanımlamamalıyız. İşin bu yanı tabii ki var, ancak lüks sadece bununla sınırlı değil. Lüksü bir devlet politikası olarak ülkesinin gündemine sokmuş, ulusal kimliğinin parçası haline getirmiş Fransa’nın başarısı, “lüksü demokratikleştirmesinden” kaynaklanır. Bugün Paris’i olağanüstü başarılı bir turist çekim merkezi yapan sır, işte burada yatmaktadır.

        TOPLAM YAŞAM KALİTESİ

        Bugün paralı lüksün simgeleri olarak devlet politikasıyla ortaya çıkarılan iyi ve kaliteli yemek, kaliteli kafeler ve barlar, dingin kafa dinleme mekânları, sadece çok parası olanların yaşayabildikleri süreçler değil. Her insanın kendisi için tanımladığı farklı bir lüks tanımı vardır. Bireyin toplam hayat kalitesini yükselten detaylar çok önemlidir.

        Eğer Türkiye lükste başarılı olacaksa, lüksü sadece parası olanların yaşadığı bir hak olmaktan çıkarmalı ve lüksü demokratikleştirmelidir. Sıradan insanlara toplam hayat kalitelerini yükseltme imkânlarını nasıl sunacağız, bunu bulmak ve Türkiye’yi anlatırken bunu kullanmak zorundayız.

        MONOCLE

        THY, modern yaşam ve şehirli insanın toplam yaşam kalitesi konularına en fazla kafa yoran yayın olan Monocle Dergisi’ne en güzel reklamları veren bir şirket. Yani ulaşmak istedikleri müşteri profili eğer buysa şirket yönetiminin, yoğun reklam verdikleri derginin her sayısını dikkatle okuması gerekiyor.

        Ben özellikle Şubat 2016 tarihli “İlk İzlenimler Sanatı” konusuna ayrılan sayıyı onlara tavsiye ediyorum. Bunu sadece okumakla kalmamalı, işyerlerinde başucu referans kaynağı olarak da tutmalılar.

        Turiste ziyaret edeceği ülke hakkında verilen “ilk izlenimler” olağanüstü önemli. Birçok turistin ülke hakkında düşünceleri bu aşamada oluşuyor.

        Bu ilk izlenimi vermek açısından ulusal havayolunun olağanüstü önemli bir yeri ve görevi var. İşte bu yüzden THY, sadece bir havayolu değil, Türkiye’yi güzel anlatacak en değerli markamız da. Turistin ilk izlenimleri bilet kontörüne yaklaştığı anda oluşmaya başlıyor. Sonra uçağa ilk adım attığında ve gelinen havalimanında yaşadığı deneylerle bu durum pekişiyor.

        DUYGUSAL BAĞLANTI

        Şimdi denilebilir ki özellikle yabancı ülkelerdeki bilet kontörleri ve havalimanı konusunda THY’nin yapacağı bir şey yok. Zaten toplam hayat kalitesini düşünmek sadece tek bir kurumun görevi değil, toptan anlayış içinde ele alınacak bir konu. THY’nin de o toptancı yaklaşım içinde hayati yeri var.

        Turiste “sıcak duygularla, gülümseyen yüzle, misafirperver duygularla” yaklaşmak, başarılı bir ilk izlenimler politikasının en önemli yönüdür.

        EKONOMİ SINIFI NEDEN ÖNEMLİ?

        Daha önce, “Lüksü demokratikleştirmeyi bilmeliyiz” demiştim, aynı şekilde toplam seyahat kalitesini artırma konusunu da demokratikleştirmek gerekiyor.

        Business class’ta seyahat eden yolcunun profili az çok bellidir. Genelde zengin olanlar veya davetle yolculuğa çıkanlar insanlar vardır bu bölümde. Bunlar tabii ki söylem üreten güçlerdir ve önemlidirler. Ama ekonomi sınıfında da ülke turizmi açısından kalıcı ve sürdürülebilir izlenimler oluşturacak, başarıyı kalıcı kılabilecek insanlar bulunuyor.

        Global düzeyde business class’ta rekabet çok yoğun ve başarı kriterleri buna göre belirleniyor. Bu kategoride son derece başarılı olan Singapore Airlines, Emirates ve Cathay Pacific gibi havayolu şirketleri, first class ve business’te sundukları “lüks duygusu” nu ekonomi sınıfına nasıl yayacaklarına dair kafa yoruyorlar.

        Dikkat edin “lüks duygusu” dedim, “lüks” değil. Çünkü bu sadece daha pahalı şarap ve beş yıldızlı yemekten oluşan bir şey değil. Yolcunun nerede oturursa otursun kendisini “özel hissetmesi” ve “toplam hayat kalitesinin yükselmesi” için yapılabilecekleri düşünmek anlamına geliyor.

        Diğer Yazılar