Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sözcü Gazetesi’nde bilinmeyen nedenlerle haftada sadece bir kez o da ekte yazdırılan Oray Eğin, son pazar yazısında bence mükemmel bir analizle “Nasıl Tayyipçi olduğunu” anlattı ve başlığını da böyle attı.

        Yazı vardığı sonuçtan ziyade “beyaz Türkler” denilen sosyal grupla bir hesaplaşma ve onların içinde olması gereken bir kişinin bile kendi deyimiyle nasıl Tayyipçi olmaya itilebildiğini göstermesi açısından çok dikkatle okunması ve tartışılması gereken bir analizdi.

        GERÇEKTEN BIKTIRABİLİRLER İNSANI

        Gazetenin arşivinden bulup mutlaka okuyun, ama ben burada yapmaya çalıştığım iş açısından onun argümanını özetlemeye çalışacağım.

        Her özetleme girişimi kaçınılmaz olarak kabalaştırmaya, indirgemeci ve yanlış anlamalara yol açabilir, ama ben burada riski göze alarak kaba bir özet vereceğim.

        Oray artık arada bir ziyarete geldiği Türkiye’de neredeyse “prototip” denilebilecek bir beyaz Türk grubunun konuşmalarına kulak misafiri olmuş. Yazıda daha başka örnekleri de var ama temelde bu gruptan insanların düşünce sığlığı, tepkilerinin içeriksizliği ve tavırlarındaki yüzeysellik Oray’ı tam anlamıyla bıktırmış.

        Anladığım kadarıyla eskiden kalan bir iç dolması, bir bıkkınlık da olmalı bu gruptan insanlara karşı.

        Sonuç itibarıyla darbe sürecini de hatırlattıktan sonra Oray, “Bana artık beyaz Türk demesinler de ne derlerse desinler” diyor ve “Tayyipçi” denilebileceğini de söylüyor.

        SADECE HAYAT TARZI MI?

        Bu analizde eksik olan bir yön var. Beyaz Türk denilen kategori sadece bir hayat tarzından ibaretmiş varsayımıyla ele alınıyor. Bu beyaz Türkler kavramının buradaki macerasının bir şanssızlığıdır.

        Beyaz Türk, hayata önyargısız, demokrat bakmak unsurları da içerebilecekken kavramın savunucuları bunu sadece hayat tarzına indirgemişlerdir.

        Kavram belirli bir hayat tarzı yaşayanları anlatmak için söylendiğinde içi boşalıyor ve hakkında kapsamlı bir şekilde düşünülüp teorisini yapabilmek de pek mümkün olmayabiliyor.

        Varlıkları sadece o hayat tarzını bildikleri gibi yaşamaktan ibaret olan o gruptaki insanlar da kendileri hakkında konuşmak ve siyaseti anlamak için sadece kendi hayatlarını referans veriyorlar. Sonunda konuşmaları dinlendiğinde de Oray’ı rahatsız eden ve tepkisini çeken yüzeysellikler olabiliyor.

        LAİKLİK NE DEMEKTİR?

        Hayat tarzlarının sosyal ve siyasi gündemin tam göbeğine bu şekilde oturmasının Türkiye’ye zararı da çok.

        Bu kesim kendisini laik olarak tanımladığı ve kendi hayat tarzlarını laiklikle özleştirdikleri için bu ülkede hayati önemde olan laiklik kavramıyla ilgili de kapsamlı bir tartışma yapılamıyor.

        Alternatif hayat tarzı önerisiyle oraya çıkan Müslüman kesim ile bu beyaz Türkler arasındaki “çelişki”, bu yaklaşımlar nedeniyle “uzlaşmaz çelişki” halini alıveriyor ve en çok uzlaşmaya, anlaşmaya ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde bile konuşamaz hale geliyoruz.

        Oray Eğin tabii ki ne istiyorsa olsun, bu hiç kimseyi ilgilendirmez ama şunu bilsin ki sadece iyi bilip tanıdığı beyaz Türk çevrelerde değil, onların karşısında yer alanlarda da bir eksiklik var. Çünkü tartışmalar alternatif hayat tarzları arası çekişmeye indirildiğinden, içeriği dolu kavramsallaştırma yapma, teori üretme imkânı da olmuyor.

        BU ORTAMDAN ÇIKMAK İÇİN

        Bu ikilemden çıkması için Oray’ı “Tayyipçi” olmak da kurtarmayacak. Bence bu sadece onun değil, bütün Türkiye’nin uğraşması gereken bir sorun.

        Türkiye’nin farklı hayat tarzları önerileri nedeniyle zıtlaşan, hatta düşmanlaşabilen karşıtlıklardan (beyaz Türklerin düşünce dünyasından) bir an önce çıkmaya ihtiyacı var.

        “Hangi hayat tarzı daha iyidir, hangisi hâkim olmalı?” gibi bir sorunun sorulması dahi yanlıştır; çünkü hayat tarzı seçimi bireysel özgürlüğün alanına girer, kimse “Bu doğrudur, bu yanlıştır” deme hakkına sahip olmamalı

        PARALEL YAŞAMLAR KURMAK

        Türkiye’de “bizim mahalleden ve ötekilerden olanlar” gibi yıpratıcı bir kültür var. Bu kültür her ne kadar lafını çok etsek de bütünleşmemizi, bir araya gelmemizi engelliyor.

        Farkı hayat tarzlarını kaliteleri açsından yarıştırmak gibi bir şey olamayacağına göre asıl sorun tüm farklı hayat tarzlarının birbirlerine hiç karışmadan, birbirine paralel biçimde ahenk içinde yaşayabileceği bir Türkiye oluşturmaktır.

        ORAY’DAN BUNU BEKLERDİM

        Beyaz Türk sığlığına tepki duyup Tayyipçi olmak güzel de benim Oray’dan beklediğim, biraz da demokrat olmanın nasıl olacağı üzerine yazmasıdır.

        Müslümanlar, “Nasıl iyi bir hayat sürmeli?”, bunun üzerine düşünüyorlar, kafa yoruyorlar. Bunları ciddi biçimde ele alan düşünürleri de var. Oray’ı bıkkınlığa götüren beyaz Türkler sadece kendi hayat tarzlarıyla ilgilenmekten içlerinden aynı kalibrede düşünürler çıkaramadılar.

        Bu, terazinin bir yanının boş olması ve dengenin bozulması anlamına geliyor. Türkiye’nin çok ihtiyacı olan diyaloğun bir türlü başlayamamasının bir nedeni de budur.

        LAİKLİĞİN ÖNEMİ

        Tüm farklı hayat tarzlarının ahenk içinde yaşamasını kabul etmek, hatta tamamen karşı olduğumuz hayat tarzlarını bile desteklemek ancak laik olmakla mümkündür. Türkiye, “demokrasi, kişi özgürlüğü ve laiklik” gibi hayati konularda makul biçimde konuşmak ve ortak bir zeminde buluşmak zorundadır.

        Bazı yandaş kalemlerin tekrardan laikliğe saldırmaları, ülkeye son derece zararlıdır. Oray gibi konuları bilen bir yazarın sadece hayat tarzı takıntılarının getirdiği sığlığa kızıp beyaz Türkleri terk etmek yerine onları düşünmeye teşvik etmesinin, bunu bıkmadan yapmasının daha güzel olacağını düşünüyorum.

        Diğer Yazılar