Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Donald Trump burada böyle davrandı, şurada şunu söyledi” diyerek eğer düzenin koruyucularındansanız panikliyorsunuz, yok ama halkın içindeyseniz ona sempati besleyebiliyorsunuz.

        21’inci yüzyılın global siyaset arenasında asıl kırılma noktası bu iki temel grup arasındadır. Ya onlardansın ya da buradan, ya sistemin insanısın ya da sistemi değiştirmek istiyorsun. Ne yazık ki bu ikisinin ortası artık pek yok.

        Trump ile Hillary Clinton’ın arasındaki yarış, bu görüşlerden hangisinin dünyayı belirleyeceği yarışıdır aynı zamanda. ABD seçimi bu yüzden her defasındakİnden çok daha önemlidir.

        ASIL KORKULMASI GEREKEN

        Bizler değerlendirme yaparken hata yapıyoruz. Trump’ın başkanlığından korkanlar bile yanlış nedenlerden korkuyorlar. Onun asıl korkutucu yanı, kendisinden başka kimseyi dinlememesidir. Bunu son tartışmada da açık bir şekilde gördük.

        Trump tartışmaya hiçbir hazırlık yapmadan, danışmanlarıyla hiç konuş- madan çıktı. Hillary ise sistemin gerektiği her şeyi yaptı. Görüntüsü hakkında danışmanlarla konuştu, brifingler aldı, hazırlık provaları yaptı ve sonuna çıkıp kazandı.

        Trump kendisine o kadar güveniyor ki yanlış yapmasının imkânsız olduğu düşüncesinde, sürekli bir ego patlaması halinde. O her şeyi herkesten çok daha iyi biliyor ve başka kimseyi de dinlemek istemiyor. Bence son tartışma bize, eğer Trump seçilirse asıl felaketin nerede olacağını net bir şekilde göstermeli.

        BAŞKAN, DİNLEMESİNİ BİLMELİ

        İyi başkan, iyi lider biraz da başkalarını ve farklı düşünceleri dinlemeyi bilen insanlardan çıkar. Hillary böyle bir insan, sistemin koruyucuları onu bu yüzden seviyor. Trump ise her şeyi herkesten iyi bildiğini düşündüğü için yeni bir şey öğrenmez, yanlış olan fikirlerini de değiştiremez.

        Böyle bir insanın başkanlık koltuğunda nelere yol açabileceğini düşünmek dahi istemiyorum. Onu seven kitlelerin böyle bir kaygısı yok; çünkü o ne yaparsa “Aslanım” demeye hazırlar.

        Bu öylesine tehlikeli bir durum ki anlatması bile korku veriyor insana. Şöyle düşünün; başkanlar kasımın ilk yarısında seçildikten sonra sistemde “geçiş süreci” (transition period) başlar. Bu süreçte yeni başkana global düzenin gerçekleri, Amerikan devletinin işleyişi ve gizli amaçları öğretilir. Bu son derece kritik bir dönemdir ve yaklaşık iki ay kadar sürer. Yeni başkan ancak bu süreç bittikten sonra koltuğuna oturur ve yönetim o zaman güvenilerek kendisine teslim edilir.

        Trump o dönemde yeni bir şey nasıl öğrenecek, hayatın gerçeklerini nasıl kavrayıp anlayacak bunu düşünemiyorum bile. Büyük ihtimalle kendisine anlatılanlar bir kulağından girip diğer kulağından çıkacaktır. Eğer bu gerçekten olursa dünyayı ve Amerika’yı büyük bir “düzen bozulması” (disruption) bekliyor demektir.

        Yerleşik düzenin şu anda buna karşı yapabileceği bir şey yok. Bunu daha önce denediler, Cumhuriyetçi Parti’nin aksaçlıları, “Trump’ın ne kadar büyük bir tehdit olduğunu” anlattılar ve karşısına (Jeb Bush gibi) adaylar çıkardılar, aleyhinde bilgiler sızdırdılar ama dipten gelen bu dalga durmadı. Şimdi yerleşik düzenin yeni duruma karşı kendisini nasıl koruyacağını heyecanla izleyeceğim.

        Diğer Yazılar