Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başkanlık seçimini ve seçim sonucunun Türkiye’yle ilişkileri nasıl etkileyeceğini anlamak için çalışmaya geldi- ğim ABD’de bir hafta içinde birçok uzman ve yetkiliyle konuştum. Aralarında Cumhuriyetçi de vardı Demokrat da. Çoğu Hillary Clinton’a destek veriyordu, ama Trump’ı destekleyenler de vardı.

        Görüşmelerimden çıkardığım ilk sonuçları, Amerikan yönetim kademelerindeki Türkiye düşüncesini anlatabilmek için aktarmak istedim.

        1- Hemen herkes Türkiye’nin dış politikasında mezhebe dayalı bir dinselleşme olduğu kanısında ve bunun gölgedeki dengeleri hayli bozduğunu, Türkiye’nin olabilecek denge kurucu ülke konumuna zarar verdiğini söylüyor.

        2- Hepsi de Türkiye’nin bölgede bağımsız hareket ederek inisiyatif almasından rahatsız.

        3- Yapılan analizlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan sorumlu tutuluyor bu gelişmelerden. Ona yönelik yoğun bir tepki, hatta konuşmalarda ortaya çıkan nefret de var.

        Bunları dinlemek rahatsız edici olsa da oluşacak yeni yönetim birimini anlamak açısından da kaçınılmaz.

        GERÇEK ŞU

        Ancak dinledikçe, anladıkça şu gerçeği de fark ettim. Bütün bu kızgınlığın temelinde aslında açıkça söylenmese de Türkiye’nin politikalarını bağımsız, kendi başına yürütmesine duyulan tepki ve bundan kaynaklanan “Acaba kontrolü kayıp mı ediyoruz” korkusu da var.

        Tüm bu politikaların mimarı olarak görülen Erdoğan’a, ne kadar tepkili olsalar dahi ona yönelik belirgin bir saygı da var. Hepsi bir lider olarak Erdoğan’a saygı duyuyor, “Ama keşke böyle davranmasaydı” diye düşünüyor.

        İLGİNÇ BİR RUH HALİ

        Hatta Türkiye’yle ilişkileri sürekli takip eden Hillary Clinton destekçisi bir emekli diplomat, bana çok ilginç bir ruh hali ortaya koydu ve şöyle dedi:

        “Bugüne kadar çalıştığımız tüm dünya liderleri bize kapalı kapılar ardında, ‘Ben yurtiçi siyasetin gereği halka şöyle konuşuyorum. Ama siz bunlara fazla önem vermeyin, onlar iç politika gereğidir. ABD ile biz dış politikanın gereklerini yaparız’ derdi.

        Bizler Erdoğan’dan bu tür konuşmanın ikinci bölümünü hiç duyamıyoruz. Yani halka ne dediyse dış politkasını da ona göre ayarlıyor ve böylece aramızda konuşma imkânı da kalmıyor.”

        Ben, Amerikalı yetkiliden bunu duyunca elimde olmadan gülümsedim. İçimden, “Erdoğan’ı ne kadar iyi tanımlıyor bu sözler, yani ne diyorsa o. Kapalı kapılar ardında değil, halka söylenenler doğrultusunda politika yapmak demokrasinin gereği değil midir zaten” dedim ve buradaki havayı sonunda daha iyi anladım.

        Amerikalılar, anlamadıkları bölgemizde daha önce görmedikleri, alışmadıkları bir lider tipiyle karşı karşıyalar. O nedenle çaresizliklerini başka türlü formüle edemediklerinden tepkilerine ideolojik kılıflar bularak konuşuyorlar.

        Buradaki işim dinlemek ve anlamak olduğu için bu düşüncelerimi Amerikan yetkililerine tabii ki söylemiyorum. Anladığım kadarıyla ABD yönetimi şu anda, karşısında alıştığından çok farklı bir Türkiye olduğunun ve onu tam kontrol edemediğinin farkında. Bunun nedeni olarak da Erdoğan’ı görüyorlar.

        Bu tepkileri sonucu bazı yayın organlarında Türkiye’yi şeriatla yönetilen ülke diye tanımlayacak kadar yalan söyleyebiliyor ve terbiyesizleşebiliyorlar. Ama hepsi gerçeği çok iyi bildikleri için Türkiye’yle olan ilişkilerinde kendisini çıkmaz bir sokağa mahkûm etmiş bu yönetim değiştikten sonra ben gerçekçiliğin hâkim olacağına, Türkiye hakkında Washington’da daha gerçekçi, daha dürüst değerlendirme yapılacağına inanıyorum.

        İşte bu yüzden yaklaşan seçim çok önemli ve bakalım yeni başkan yönetimine özellikle Türkiye’yle ilgili ne tür insanları almayı tercih edecek, bunları yakında göreceğiz.

        85 MİLYAR 400 MİLYON DOLARLIK BİRLEŞME

        Geçtiğimiz günlerde New York’un tüm iş âlemi ve medya dünyası, AT&T’nin Time Warner’ı almak için verdiği 85.4 milyar dolarlık teklifle çalkalandı.

        Tüm süreç, Time Warner’ın 59. Cadde’deki Central Park’ın hemen yanı başındaki binasında bir hafta önce yenilen bir öğle yemeğiyle başlamış. İki şirketin CEO’ları, somon yedikleri yemekte bir araya gelmişler. AT&T CEO’su, “Sizi satın alsak diye düşünüyorum” demiş lafın arasında. Time Warner CEO’su, “Satılık değiliz, ama fiyat doğruysa üzerinde düşünebiliriz” deyince tüm süreç başlayıvermiş.

        Bu kadar büyük paraların verilmesinin anlamı nedir? Şurası net görülüyor ki, mobil cihazların teknik dağılımını elinde tutan şirketler, tüketicilere verecekleri hizmetler açısından “kaliteli içerik” sağlayacak şirketlere ihtiyaç duyuyorlar.

        Bir de tüm işler artık mobil cihazlarda “video streaming” üzerine kuruluyor. AT&T, cep telefonu operatörü olarak çok güçlü durumda. Şu anda bir video streaming birimi oluşturuyorlar ve kullanıcılarına cep telefonlarından videoya dayalı eğlence sunmak zorundalar. Yani iş dünyasında artık kaliteli içerik gerçekten de kral durumda.

        Time Warner şirketi, HBO’ya, CNN’e ve büyük bir film-televizyon dizisi arşivine sahip olduğundan en rağbet edilen şirket konumunda. AT&T bu büyük kaliteli içerik sağlayıcısını sistemine katmayı başarabilirse rekabette çok öne geçmiş olacak ve video streaming piyasasında kaliteli içeriği nedeniyle hâkim konuma gelecek.

        EN AZ BİR YIL SÜRER

        “Başarabilirse” diyorum; çünkü hukuki açıdan işin denetimini yapacaklar ve bu denetlemenin en az bir yıl sürece- ğini söylüyorlar. Donald Trump ise eğer seçilirse az sayıdaki insanın eline büyük güç verdiği için bu anlaşmayı iptal ettireceğini açıkladı. Hillary Clinton da “Tekel olup olmadığına iyi bakılması gerekir” diyerek endişelerini ortaya koydu.

        Süreç nasıl işleyecek bakacağız. AT&T’nin telefon operatörlüğü piyasasındaki rakibi olan Verizon ise çok farklı bir yöne gitmek için strateji oluşturmuş durumda.

        AT&T, video streaming piyasasında kaliteli içerikle para kazanmaya, Verizon ise internette reklam pastasında Google’dan fazla pay almaya çalışacak. Verizon daha önce American Online (AOL) şirketini ve Yahoo’yu satın almış ve niyetini açıkça ortaya koymuştu.

        Verizon, internet içeriği oluşturma açı- sından Yahoo’ya ve kendi iç kaynaklarına çok güveniyor. Ancak AT&T’nin teklifi onay alırsa onun başarma şansının Time Warner’ın içerikteki gücü nedeniyle zor olduğunu söylemeliyim.

        ‘YENİ MEDYA’ YAYIN GÜNÜ

        Bu arada her hafta cuma günü ana haber sonrasında Bloomberg HT’de yayınlanan “Yeni Medya” bölümü artık ayrı bir program olarak cumartesi günü yayınlanıyor. Şimdilik Melike Ayan ile Bloomberg’ün New York stüdyosundan sunuyoruz programı. Bu hafta ise AT&TTime Warner birleşmesi üzerine konuşmayı planlıyoruz.

        Diğer Yazılar