Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Amerika, bölgesel politikalarını bugüne kadar müttefiklik çerçevesinde yürüttüğü Sünni eksenden İran merkezli Şii eksenine kaydırıp Musul operasyonu koalisyonunu bu yeni politikası çerçevesinde şekillendirdiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan her türlü uyarıyı yaptı.

        Türkiye’siz girişilecek bir operasyonun başarılı olmasının, bölgeye huzur getirmesinin mümkün olmadığını anlattı. “Eğer Musul operasyonu sonrasında mezhep kökenli bir çatışma yaşanması istenmiyorsa bu operasyonda Türkiye mutlaka bulunmalı ve bu tür gelişmeleri engelleyebilecek tek güç olarak etkinliğini koymalı” dedi.

        Ancak Başkan Obama, bu konu dışındaki konuşmalarında bile her fırsatta “Ben Müslüman’ım” diyerek mezhep vurgularının dışında kaldığını gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dinlemedi ve yeniden seçileceğine inandığı Hillary Clinton’ın seçim şansını güçlendirmek ve “Musul’dan DEAŞ’ı çıkaran başkan” olarak veda etmek için yeni politikasını uyarılar doğrultusunda değiştirmedi.

        Sonunda ABD önderliğindeki koalisyonun yürüttüğü Musul operasyonunda problemler kısa sürede oluştu ve Amerikan yönetimi şu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uyarısının ne kadar doğru olduğunu öğreniyor.

        Şİİ MİLİSLER

        Musul için Pentagon’da yapılan planda şehrin batı yakasını Şii milislerin tutacağı ve şehirden kaçabilecek DEAŞ militanlarıyla onların ilgileneceği düşünülüyordu. Bunu daha evvel yazdım. Daha önce kurtarılan bölgelerde yerel Sünni nüfusa kötü davrandıkları bilinen Şii milislerin plana göre sadece şehrin batı yakasının dışında durmaları ve şehre girmemeleri gerekiyordu.

        Ancak tabii ki kâğıt üzerinde kaldı bu plan ve Şii milislerin tüm uyarılara rağmen şehre girdikleri tespit edildi. Böylece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uyarılarının ne kadar da doğru olduğu bir defa daha anlaşıldı.

        YÖNETİM BİRİMLERİ ARASINDA ANLAŞMAZLIK

        Anlaşıldı ama Amerikan yönetiminde şimdi ne yapılacağı konusunda birimler arasında anlaşmazlık, görüş farklılıkları var. Pentagon sadece DEAŞ’la mücadeleye odaklandığından ve onlar çıkarıldıktan sonra Musul’un nasıl yönetileceğini düşünmediklerinden Şii milislere karışılmasını istemiyorlar.

        Eğit-donat programını sahiplenen CIA ise Türkiye’nin uyarılarının dikkate alınmasını istiyor. Dışişleri Bakanlığı da Türkiye’nin bölgede rol alması gerektiğini düşünüyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uyarılarına kulak verilmesini istiyor.

        OBAMA’NIN POLİTİKASI

        Normal şartlar altında olsa Başkan Obama’nın, birimlerden gelecek tavsiyeleri göz önüne alıp yanlış olduğu şimdiden ortaya çıkan, ayrıca Türkiye ve Suudi Arabistan’ın yanında İsrail’i de kızdıran Şii eksenli yeni bölgesel politikasından hemen vazgeçmesi gerekirdi.

        Washington DC’de hangi diplomata sorsanız şehirdeki Suudi Arap diplomatların Amerikan yönetimine çok öfkeli olduklarını ve bunu her fırsatta dile getirdiklerini söylüyor.

        Ancak normal şartlar altında değiliz, bu yüzden Başkan Obama yanlış politikasından vazgeçecek gibi görünmüyor. Hillary Clinton’a bir zafer desteği vermek isteyen Obama, bölgemizde Sünni eksenli yürüttüğü politikasını İran merkezli Şii eksenli politikaya dönüştürdü.

        Önümüzdeki günlerde Türkiye’yle olan iliş- kileri ve bölgedeki dinamikleri ciddi biçimde etkileyecek bu politika değişikliğine resmen ne zaman geçildiği net değil, ama anladığım kadarıyla 2016 Temmuz ayından önce olması gerekiyor. Çünkü Obama’nın DEAŞ ile mücadelede özel temsilcisi Brett McGurk, bugünkü Musul operasyonunun detaylarını o tarihte başta Irak olmak üzere koalisyonun diğer taraflarıyla konuşmaya başladı.

        BU POLİTİKA SÜRER Mİ?

        Bölgesel politikasında radikal değişim yapıp İran merkezli Şii müttefikliği sistemine geçen Amerika acaba bu politikayı sürdürecek mi yoksa bunun sadece Musul’un özel koşulları nedeniyle mi devrede olduğu ve Musul operasyonu bitince eski politikaya dönülüp dönülmeyeceği henüz belli değil.

        Obama’nın başkanlığı sürecek olsaydı bu politikanın devam edeceği kesindi. Obama’nın devreye soktuğu politikaları sürdürmek, hatta onları daha kararlı uygulamaktan yana olan Hillary’nin de yeni politikayı sürdürmesi büyük ihtimal. Hillary Clinton başkanlığındaki yönetimin dış politikada yapacağı ilk işlerden birinin “Türkiye hakkında stratejik değerlendirme” olduğu göz önüne alınırsa yeni bölgesel politika çerçevesinde Türkiye’yle olan ilişkilerin nasıl ele alınacağı henüz net değil.

        TRUMP DAHA İYİ OLABİLİR

        Bu nedenle Türkiye açısından Donald Trump’ın başkanlığının çok daha iyi olacağını söyleyebiliriz. Çünkü Trump bölgesel politikalarının ne olacağı konusunda şu ana kadar fazla ipucu vermemiş olsa dahi bütün eski politikaları yeniden ele alıp değerlendireceği ve gereken değişiklikleri hemen yapacağı biliniyor. Yani Türkiye eğer ABD’nin bu politikasının hemen değişmesini istiyorsa tek şansı Trump’ın başkanlığıdır.

        Trump’ın seçilme şansı son günlerde hızla artıyor ve Clinton safında bir panik de başladı. Yabancı gazetecilerin çalıştıkları ülkelerdeki seçim yarışlarında taraf olmaları çok da hoş değil, bunu bilmekle birlikte o gazetecinin kendi ülkesi açısından seçim sonucunu değerlendirmesi de herhalde makul karşılanmalı.

        KİŞİYE ÖZEL REKLAM DÜNYASI

        İnternet dünyasına alışkın olanlar, girdikleri sitelerde kendilerine özel reklam görmeyi kanıksamış olmalılar. Daha önce girdiğimiz sitelerden, yaptığımız aramalardan, alışveriş kayıtlarından hakkımızda birikmiş olan dataları kullanan internet şirketleri, bu datalardan elde ettikleri bilgi doğrultusunda bize ilgimizi çekeceğini düşündükleri reklamlar gönderiyorlar.

        Daha önce yazmış olduğum AT&T’nin Time Warner’ı 85.4 milyar dolara satın almasının sonucunda oluşacak şirket de tüm televizyon yayınlarında herkese özel reklam gönderme niyetinde. Bunun üzerine çalışmaya başladılar.

        Hem AT&T’nin hem de Time Warner’ın elinde, müşterileri hakkında çok detaylı kişisel tüketim ve ihtiyaç listesinden oluşan data var. Şimdi iki şirket bunları birleştirip olağanüstü güçlü ve büyük bir data bankası oluşturacak. Ve AT&T bu data bankasını, Time Warner’dan alacağı içerikleri, yani filmleri ve dizileri mobil cihazlara “video streaming” ile göndermeye başladıktan sonra her müşterisine sadece ona özel olan reklam göndermek için de kullanmaya başlayacak. Bunun reklam dünyasında bir devrim yaratacağı söyleniyor.

        Diğer Yazılar