Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Washington'da bölgemize ve özellikle Türkiye’ye bakan yetkililer, Trump’ın Beyaz Saray’a yerleşmesinden sonra Amerika’nın İran’la ilişkilerinin değişmesinin beklenmesi gerektiğini söylüyorlar.

        Aynı yetkililer, bu değişiklikte Türkiye’nin seveceği ve destekleyici yönler olacağı kadar karşı çıkabileceği yönlerin de olacağına dikkat çektiler.

        Washington’da özellikle Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn’ın İran’a neredeyse takıntılı olduğu, hiç sevmediği ve güvenmediği de konuşuluyor. Onun yanında çalışanlardan sızan haberlere göre, Flynn neredeyse bölgedeki tüm olumsuz gelişmelerin İran’a bağlanmasını ve onun sorumlu tutulmasını ister gibi davranıyormuş.

        Onun bu tavrı, George Bush’un zamanında saldırmak için Saddam Hüseyin’in nükleer silahlandığı iddiasını ileri sürmesine benzetiliyor. Yani olmayan gelişmeleri varmış gibi kabul edip İran’ı sorumlu tutma çabası var.

        NÜKLEER ANLAŞMAYA İPTAL

        Donald Trump, İran’la yapılan nükleer silah anlaşmasına bugünkü içeriğinden dolayı karşı ve yeni bir anlaşma yapılmasını istiyor. İran’a Obama’nın getirttiğinden çok daha sert koşullar uygulanmasını isteyen Trump’ın 20 Ocak’tan sonra ilk iptal edeceği uluslararası anlaşmanın bu olabileceği söyleniyor.

        İran bu ihtimalden çok rahatsız ve 9 Aralık 2016 CUMA Türkiye, İran ve Amerika iki ülke arası ilişkilerin daha da bozulacağı bir dönemi beklemeye başladılar. Amerika, Musul’a operasyonu planlarken İran’a ve ona yakın milislere özel önem vermiş ve bu operasyondan Türkiye’yi tamamen dışlamayı planlamıştı.

        Bu durum Türkiye’de ve Washington’daki diplomatik çevrelerde, “Acaba Amerika, bölgesel güç ve ortak olarak Türkiye yerine İran’a mı oynuyor?” sorusunu sordurtmuş ve rahatsızlık yaratmıştı.

        Anlaşılıyor ki Obama dönemindeki bu eğilim Trump’ın yönetiminde sürdürülmeyecek. Hatta Amerika’nın önümüzdeki dönemde İran’dan uzaklaşmaya başlamasını bile bekleyebiliriz.

        Bu bölgesel güç olarak Türkiye’nin kendi lehine çevirebileceği bir gelişme. Ama başta da dediğim gibi, bunun ters etki yapabilecek yönü de var Türkiye açısından.

        TÜRKİYE’NİN EKONOMİK ÇIKARI

        Eğer İran ekonomisi beklendiği üzere Amerika’nın bu tavırlarından olumsuz etkilenmeye başlarsa bundan Türkiye’nin de ticari açıdan olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz. Dolayısıyla “Türkiye bölgesel güç etkisi ve dış politikası açısından İranAmerika ilişkilerinin gidişatını izlerken yaşanabilecek değişimlerin kendi ekonomisine olası etkilerini de hesaba katmalı” diyor Washington’daki uzmanlar.

        Anlayacağınız, Trump’la birlikte Türkiye’nin dış politikasında ip cambazlığına benzeyen bir ustalık dönemi de başlıyor.

        Acaba bu bir taktik mi?

        Trump'ın bir dışişleri bakanı belirlememesinin aslında taktik olduğunu düşünenler de var Washington’da. “Trump bu boşluk sayesinde 20 Ocak’tan, yani resmen başkan olmadan önce her ülke hakkında ağzına geleni özellikle Twittter ortamında söyleyip onlardan gelecek tepkileri ölçüyor olabilir” deniliyor.

        Kendisi resmen başkan olmadığı gibi dışişleri bakanı belirlenmediği için Trump sorumluluk olmadan ülkeleri rahatça test ediyor olabilir. Hatta Çin’in bu taktiği anladığı için Tayvan nedeniyle tepkilerini Trump’a göstermedikleri de söyleniyor.

        Halep’in doğusu

        Amerika ile Rusya, Halep’in doğusundaki muhalif güçler hakkında ne yapılacağı konusunda bir anlaşmaya varmak üzereler. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bu güçlerin Halep’in doğusundan çıkış yolları üzerine görüşüldüğünü, ama kalıp savaşmayı tercih edenlerin terörist olarak nitelendirilip ona göre davranılacağını söyledi.

        Amerika ise bu konuda Rusya’nın önüne engel çıkarmaya niyetli değil. Sadece bölgeden çıkmaya karar veren muhaliflerin nereye gitmelerine izin verileceği üzerine konuşuluyormuş.

        ‘Bilge adam’a danıştı

        Trump, dışişleri bakanlığı için zor kararını vermeden önce devletin bilge adamı olan Henry Kissinger’a danıştı. Kissinger ona ne tavsiye etti bilinmiyor, ama bu görüşmeden sonra kararın hızlanmasını bekleyebiliriz.

        Tanıdığım kadarıyla Kissinger, ona Mitt Romney’i dışişleri bakanı olarak tavsiye etmiştir diye düşünüyorum. Çünkü ikisi aynı çevrenin insanları, aynı sistemin içinden geliyorlar.

        Trump’ın dışişleri sancısı

        Önümüzdeki dönemde sadece Türkiye’nin değil, ABD’nin dış politikasını yürütmek de bir ip cambazlığı ustalığı gerektirecek. Sert tavırlar almak kadar uzlaşma aramak, makul pozisyonları bulmak için bu özellikleri ustalıkla uygulayan dışişleri bakanlarının varlığına ihtiyaç duyulacak.

        Trump da bunun önemini hissediyor. Bu yüzden dışişleri bakan adayları arasında olan Mitt Romney’in işin gerektirdiği ustalığa ve niteliklere uygun olduğunu düşünüyor. Ancak kendi tabanından onun olmaması için bir baskı da var. Onlar daha sağda olan, hatta ırkçı eğilimler içeren Albright’ın görüşlerine yakın bir adayın dışişleri bakanı olmasını istiyorlar.

        Trump, onların görüşlerine yakın olan şimdiki adayların iyi bir bakan olacağını düşünmüyor ki aday listesi her geçen gün büyüdü. Listeye en son ExxonMobil şirketinin CEO’su Rex Tillerson ile Amiral James Stavridis de eklendi.

        Bu yazı yazılırken kimin koltuğa oturacağı belli değildi, sizler şimdi okurken seçim yapılmış olabilir. Kesin kararın gelecek hafta verileceği işaretleri de var. Kimin dışişleri bakanı olacağı, yönetime getireceği üslup ve bakış açısı nedeniyle Türkiye’yi de çok ilgilendiriyor tabii ki.

        Diğer Yazılar