Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Burada sürekli Türkiye’nin “modern, demokratik, seküler ve Müslüman” ülke olmasını yazıyorum diye bugünkü başlığın da bana ait olduğunu sanmayın.

        Bu söz başbakan olduğu günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aittir. Cumhurbaşkanı, Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra bir Mısır televizyonuna verdiği mülakatta laikliği anlatmış ve Mısır halkına “Laiklikten korkmayın” diye seslenmişti.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan o konuşmasına şöyle devam etmişti:

        “Türkiye’de Anayasa laikliği, ‘Devletin her dine eşit mesafede olması’ diye tanımlar. Laiklik kesinlikle ateizm değildir. Ben Recep Tayyip Erdoğan olarak Müslüman’ım ama laik değilim. Fakat laik bir ülkenin başbakanıyım. Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır. Ben Mısır’ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum. Çünkü laiklik, din düşmanlığı değildir. Laiklikten korkmayın. Umarım ki Mısır’da yeni rejim laik olacaktır. Umarım ki bu açıklamalarımdan sonra Mısır halkının laikliğe bakışı değişecektir.”

        ALTINA İMZAMI ATARIM

        Neredeyse kurulduğu günden bu yana henüz iktidar olacakları kimsenin aklına bile gelmezken AK Parti’ye işte bu nedenle destek verdim.

        Konu üzerine yazmaya başladığım günden beri “Türkiye modern, demokratik, seküler ve Müslüman bir ülke olmalıdır” dedim. Bu nedenle yine gönül rahatlığı içinde yazıyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün alıntı yaptığım sözlerinin altına Serdar Turgut olarak imzamı atarım.

        BUGÜN HATIRLAMAYA İHTİYACIMIZ VARDI

        Türkiye’yi bir şekilde bölmeye, karıştırmaya kararlı güçler ve onların terörist maşaları, son saldırıyla da ülkemizi laikler-dindarlar arasında anlaş- mazlık çıkararak bölmeye çalışıyorlar.

        Kendisine laik diyen ve büyük ihtimalle laikliği de yanlış anlayan bazıları, karşı taraftan gelen provokasyonlara aynı derecede provokatif şekilde cevap veriyor ve böylece herkes oyuna düşüyor.

        Davranışlarıyla ülkemizi tehlikeye attıklarının farkında değiller. Tüm aile büyüklerim gibi ben de kendimi bildim bilelim laik bir insanım.

        Öyle düşünürüm, hayat tarzım da buna uygundur. Ama yine kendimi bildim bilelim neredeyse militan bir inanç hakları savunucusuyum.

        Çok eskiden üniversitede asistanken o günkü yönetim, başörtülü arkadaşları fakültenin kapısından almıyor diye bireysel isyan bayrağını çektim ve hocalık yetkisini kullanarak onları içeriye aldım.

        Bu yüzden bir süre sonra işsiz kaldım.

        O günlerden bu yana dindar kardeşlerimi anlamaya, dinlemeye, konuşmaya özel önem veririm.

        Onlar da beni dinlemeye ve anlamaya çalıştıklarında çok mutlu olurum.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi, laiklik din düşmanlığı değildir, ateizm hiç değildir. Örneğin ben ateist değilim. Din düşmanı tabii ki hiç olmadım. Ülkeme inanıyorum ve Türkiye’nin bugünkü durumdan “modern, demokratik, seküler ve Müslüman” bir ülke olarak rahatlıkla çıkacağına ve yeniden çok daha güçlü olacağına inanıyorum.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan çok iyi bir dindardır ve arkasına da laik Türkiye’yi alırsa bizim yapamayacağımız bir şey yok bu hayatta.

        Provokasyon çabalarının arttığı bugünkü ortamda, bunun hatırlanmasına ve herkesin yeniden kardeş olmasına özel önem veriyorum.

        TWİTTER HESABIMI KAPATTIM

        Yaklaşık 290 bin takipçiden özür diliyorum, Twitter hesabımı dün kapattım.

        Yayınlanmış yazılarımdan başka hiçbir şey yazmadığım halde bu kadar fazla takipçim olmuş, onlardan özür dilemek de boynumun borcudur.

        Medyanın bir suçu yok, ama orada öyle kin ve nefret kusan, okunmasına bile makul insanların zor tahammül ettiği şeyleri yazan insanlar var ki, ben artık onlarla aynı medyada var olmaya tahammül edemedim ve dün hesabımı kapattım.

        BiR ZAMANLAR EUROPA’DA

        Bundan sonra başlıktaki cümlenin ardından “John Berger da vardı” diyeceğiz maalesef. Artık usta yok. Söylediği sözlere uygun, inandığı yolda hep mücadele ederek, hep üreterek güzel olduğunu sandığım dolu dolu bir hayat yaşadıktan sonra o da gitti.

        Başlıkta adını verdiğim kitabını mutlaka alın ve okuyun. Bugünkü gündelik hayat düşüncelerimize çok uygun olduğunu göreceksiniz.

        Bugün sokakta köyünü bırakıp İstanbul’a gelmiş kiminle konuşsam, yapılacak en güzel ve doğru işin metropolü terk edip köye dönmek olduğunu söylüyor.

        Benim köyüm olsaydı aynı şeyi düşünür, üstelik yapmaya da çalışırdım.

        Berger o kitabında, yıllardır toprağa bağımlı yaşayan insanların metropole göçünün ulaştığı boyutları ve köylülüğün yeni durumuna ilişkin durumları çok güzel anlatıyordu.

        Berger hayatını bir dağ köyünde yaşıyordu.

        Bakmayı ve görmeyi çok iyi bilen, derinden gören ve bunu ustaca anlatan büyük bir yazardı.

        Duruşu ve tavrıyla da insana güven veren bir düşünürdü.

        Diğer Yazılar