Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yıllar önce istihbarat şefliği yaparken bazı polis baskınlarını izlemeye giderdim. Yine öyle günlerden birinde ben ve arkadaşlarım nedense o gün kravat ve ceketliydik. Arabadan ellerimizde polis telsizleriyle inince büyük saygınlıkla karşılandık. Bazı polisler bize “Siz de mi geldiniz?” diye sordu.

        Bazıları ise “Devletten mi geliyorsunuz?” diye sorunca meseleyi biraz anlar gibi oldum.

        Devletten gelerek gazeteciliğe başlayan ve bu jargonu da iyi bilen muzip bir arkadaşımız hemen role başladı. Gerçekten devletten geliyormuş gibi davranmaya başlayınca büyük saygı gördüğüne şahit oldum.

        Bence o olay, çoğumuzun yanlış anlayarak farklı anlamlar yüklediğimiz “derin devlet” denilen olgunun somutta nasıl alt düzeylere indiğinin göstergesiydi.

        Dünyada bütün ülkelerde derin devletler ülkenin müesses nizamının (kurulu düzeninin) sorunsuz yürütülmesi için devletin resmen yapamayacağı işleri yapan kurumlardır.

        “Resmen yapamadığı” dediğime bakıp da bunların illa kanunsuz işler olduğunu sanmayın. En gizli, en alışılmışın dışındaki derin devlet işinin bile kuralı, yasası ve hesap vermesi gereken bir yasal üst düzeyi olmalıdır.

        Bu yasallık sağlanmadığında devletin işleyişi tehlikeye düşer, çeteler devletin boş bıraktığı alanı doldurmaya başlar.

        DEVLET DERSİ DÜN BAŞLADI

        Donald Trump dün Oval Ofis’te ilk mesaisine başladı. Başkanlığının çocukluk dönemi bitti, şimdi hızla olgunluğa geçmesi istenecek. Dün “müesses nizam”ın üstad-ı azamlar tarafından ona anlatılması sürecine girildi.

        Bugüne kadar o aklına geleni istediği gibi söylüyordu. Bunun müesses nizama etkisinin ne olacağını hiç düşünmek zorunda hissettirmemişti kendisini.

        Dün ilk olarak ona istihbarat topluluğunun hazırladığı ortak dosya getirildi. İlk önce dünyanın kendi sandığı gibi işlemediğini gördü. Hiç olacağını sanmadığı noktalarda aslında Amerika’nın büyük çıkarları olduğunu anlamaya başladı.

        Eskiden üzerinde pek düşünmeden konuştuğu konularda artık düşünerek, tartarak konuşmaya başlaması gerektiği hatırlatıldı ona. Bu ilk dosyayı diğerleri takip etti ve Donald Trump belki de bugüne kadar hiç alışmadığı biçimde yoğun ve beynini kullanarak çalışmak zorunda kaldı.

        MÜESSES DÜZENLE ÇATIŞACAK MI?

        Trump gibi bir otokratın şu anda önündeki en önemli sorun, müesses düzenle çatışarak mı yoksa onlarla uzlaşıp orta yolu bularak mı yürüyeceğidir. Çatışmayı seçerse işinin zor olacağını söyleyebiliriz.

        Çünkü bir süredir müesses nizamın Trump’ın kendi partisinin içindeki adamları bile önce onun adaylığını engellemek için ellerinden geleni yaptılar, sonra başkan olamayacağını açıkça söylediler, devletteki adamlarına imzalar filan toplattılar, şimdi de onun devlet adabına çekilmesi için mücadeleye başladılar.

        Bu bir çatışma alanıdır ve bundan ne müesses düzen ne de Trump kârlı çıkabilir. Olan devlete olur. Dün yazdığım yazıda, “çağımız yükselen trendinin otokratların global düzene hükmetmeleri” olduğunu söylemiştim.

        Alman bilim adamının yaptığı çalışmadan atfen çağımızda “üç siyasi yıldız” bulunduğunu, bunların da Erdoğan, Putin ve Trump olduğunu anlatmıştım.

        Trump’ın yükselişini sürdürüp dünyaya da damgasını vurabilmek için yapması gereken, kendisini o makama taşıyan halkın talepleri ile müesses nizamın talepleri arasında bir orta yolu, uzlaşma zeminini sağlamasıdır.

        ERDOĞAN’IN AVANTAJI

        AK Parti iktidara geldiğinden bu yana devlet içinde hayli temizlik yaptı, vesayetçi düzeni sildi. 15 Temmuz’dan sonra devlet içinde yapılan temizliğin de bunun bir parçası olduğu söylenebilir. Yani yeni Anayasa kabul edildikten sonra Başkan Erdoğan’ın, Başkan Trump’ın karşılaştığı sorunla karşılaşmayacağı kesin gibidir.

        Çünkü Türkiye’deki eski derin devlet mekanizmaları ortadan kaldırılmış ya da yeni mekanizmalarla kurulmuştur. Orta yol çoktan bulunmuş olmalı, yani bizde yeni sistem sorunsuz çalışacak gibi görünüyor.

        ABD’NİN GEZİ'Sİ

        Bilmem farkında mısınız ama bizde Gezi olaylarında yaşananların aynısı bugünlerde ABD’de yaşanıyor. Dün Mehmet Barlas bu konuda bir yazı yazdı. Masum sayılabilecek, düşünce özgürlüğü bağlamında itirazlarını ortaya koymak için toplanan, çoluk çocuk olarak görülebilecek kalabalıkların arasına militanlar karışıp olaylar çıkarıyor.

        DEMOKRATİK GÜÇ YOĞUNLAŞMASI

        Dünkü yazıma gelen yorumlar ve eleştirilerden anlıyorum ki otokrat veya otokrasi kavramlarına yüklenmeye çalışılan negatif anlamı aşmamız zor görünüyor. Yazımda ne demek istediğimi, kavramdan ne anladığımı açıkça yazmış olsam da önyargıyla davranmayı sürdürenler negatif çağrışımlara dayanan yorumlara sarılıyorlar.

        Bu yüzden ben otokrasi kavramını ne kadar da sevsem artık bunun yerine “demokratik güç” yoğunlaşması kavramını kullanacağım. Demokratik güç yoğunlaşması, “uzaktan temsil” sisteminin yol açtığı “otoriter temsil”in yerine geçecek.

        Yeni Anayasa ve yeni sistem hem bu demokratik güç yoğunlaşmasını sağlayacak hem de sistemi çok daha etkin ve esnek yapacak, günümüz dünyasının ihtiyaçlarına cevap veren bir düzen oluşacak.

        Diğer Yazılar