Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AL Pacino’nun başrolü oynadığı “Kadın Kokusu” adında çok hoş ve insana güzel duygular veren bir film vardı.

        Bu filmin kahramanı benim hayatıma dayandırılarak oluşturulsaydı filmin adının “Kadın Sesi” olarak adlandırılması gerekecekti.

        Çünkü karımın sesi benim hayatımın neredeyse tümünü kapsayan, üzerimde çoğunlukla travmatik etki yaptığından hayatımı dramaya dönüştüren, aslında tanımlanması son derece de güç hatta imkânsız bir şey.

        Rana’nın hayatındaki gündelik sohbetlerine baktığımda genelde rutin şöyle gidiyor: O konuşmaya başlıyor, sonra karşısındaki yeni tanıdığı insandan gelen tepki şöyle bir şey oluyor: “Hanımefendi siz bana durup dururken neden bağırıyorsunuz?” Rana’nın buna cevabı, “Benim normal konuşmam böyle, yapacak bir şey yok”.

        Benim onun normal konuşma düzeyinin öyle olduğunu anlamam yaklaşık 20 yılımı aldı. Bu süre boyunca daima azar işitmekte olduğumu sandım. Fakat sonra dikkatimi çekti ki kadın beni bazen azarlanacak hiçbir şey yapmadığım halde yine de azarlıyordu.

        AFRİKA’DA KEŞFETTİM

        Bazı şeylerin doğru gitmediğini ilk kez Afrika’da keşfettim.

        Kenya’ya safariye gitmiştik. Bize verdikleri bungalov tamamen vahşi tabiatın ortasında bir yerdi. Etraftan müthiş bir hayvan sesi korosu yükseliyordu. Kenya’da o anda var olan tüm hayvan çeşitleri bağırmaktaydılar. Avlanma saati başladığında sesler çığlığa da dönüşüyordu.

        Biz bungalovumuza yerleşirken ben bir puro içmek için kampı çevreleyen elektrikli tellerin bulunduğu alana çıkmıştım.Rana bungalovun kapısından bana kendine göre son derece sevecen sevgi dolu bir tonla “Serdar’cığım gel de güneşin batışını birlikte seyredelim” diye seslendi.

        Birden tabiat durmuş gibi oldu. Ormandaki tüm sesler aniden kesilmişti.

        Galiba hayvanlar âlemi bu yeni tuhaf sesin ne olduğunu anlamamış veya korkudan nutukları tutulmuş olmalıydı.

        Hayvanlar bir anlık şoktan sonra tam yeniden ses çıkarmaya başlıyorlardı ki Rana keyfinden şarkı söylemeye başladı. Tonlaması da hiç yoktur, tüm klasik Türk musikisi şarkılarını mehter marşıymışlar gibi söyler.

        Bu defa ormandaki şok daha uzun sürdü. Galiba bazı hayvanların sesi korkudan ebediyen kesilmişti ve bazıları da yaşadıkları şoka dayanamayıp intiharı tercih etmiş olabilirlerdi. İkincisi daha büyük olasılıktı çünkü ben ertesi sabah diğer kampımıza ciple giderken yol kenarında bir gece önce intihar etmiş olmaları gereken birçok suaygırı ve zürafa leşi gördüm.

        Bu sesi 20 yıl boyunca neden azarlanmakta olduğumu anlamadan duydum; bu yüzden bana kimse artık “Sen neden böylesin? Neden tam bir ruh hastasısın?” diye sormasın lütfen.

        Rana’nın sesi son derece tuhaftır ve daima sürpriz yerlerde karşıma çıkar.

        Düşünsenize bir arkadaşımızın yelkenlisine binmişiz, Midilli açıklarındayız. Çengelköy’deki çocukluk günlerimi hatırladım, biraz balık tutayım dedim. Kayıkla çıktım. Tabiat tamamen sessiz, sadece dalgaların yumuşak şapırtıları duyuluyor.

        Bir de baktım ilerden bir yunus sürüsü kayığa doğru yaklaşmakta. “Harika bir şey olacak şimdi yanımdan geçecekler, inanılmaz güzel bir duygu” dedim kendi kendime ve beklemeye başladım.

        Ama benim böyle güzel bir şeyi yaşama ihtimalim olabilir mi hiç, ben lanetliyim, güzellikler benim yanıma uğrayamazlar.Dünya güzellikleri açısından ben dokunulmazlar kastındayım.

        Tam yaklaşıyor yunus sürüsü Rana yelkenliden seslendi bana, “Serdar’cığım ne yapıyorsun?” diye...

        Eh elinin körü elimde olta var, bir kayığın içindeyim ve bekliyorum... Ne yapabilirim be insafsız kadın! “O halde olan bir insan başka ne yapabilir ki? Denizkızlarını tutup sandala alınca onlarla çiftleşecek halde değilim ya” dedim içimden, dışımdan ise “Balık tutuyorum karıcığım” dedim ve tabii ki bu tamamen gereksiz, hiç olmasaydı hayatta hiçbir şeyin değişmeyeceği bu diyaloğumuz yüzünden yunuslar da yön değiştirdiler. Ve ben çok güzel bir deneyimimi yaşamaktan o ses nedeniyle alıkonuldum. Zaten balık da tutamamıştım bu yüzden sandalla yelkenliye yaklaşırken karımı mutlaka artık öldürmem gerekiyor kararını verdim, yanaşıp çıkınca ise ona sarıldım ve “Seni seviyorum” dedim.

        TÜRK KOMEDİ FİLMLERİ

        TÜRK sineması komedi dalında bence harikalar yaratıyor. Komedi filmlerimizde gerçek mizah yazarlığının etkilerini görüyorum.

        Recep İvedik hakkındaki yaygın kanı onun komedisinin abartılı davranışlara dayanmamın sınırlarını zorlayan hareketler olduğu düşüncesidir.

        Ama dikkatle dinlerseniz onun konuştuğu anlar bence en fazla komik olduğu anlar.

        Örneğin son filminde yarışmak için çağıracağı Karaambarlılar Şoförler Derneği üyelerini tek tek tanımlarken kullandığı sözler beni gerçekten gülmekten yıktı. Unutmayın ki bu Recep İvedik daha önceki filminde geç kaldığı için merak ettiği kız hakkındaki merakını şöyle dile getirmiştir: “Nerde kaldı bu kız ya? Acaba 39 kere bıçaklayıp, gözlerini kaşıkla çıkarıp, suratına kızgın yağ döküp, bir de tecavüz edip sonra çalılara gelinlik giydirerek attılar mı acaba?

        Sadece bu replik bile usta mizah yazarlığının komedi filmlerimiz üzerindeki etkisini göstermektedir.

        Sonra bir diğer filminde Recep İvedik ağustosböceği ile karınca hikâyesini anlattıktan sonra şu sonuca varmıştır: “Fok balıkları çok yalnız.”

        Şimdi benim elimde bir not var. Bunu hangi filmi izlerken not aldığımı yazmamışım ne yazık ki. Orada karakter karşısında “Ben şurada okudum, buradan mezunum” diyen karakteri dinledikten sonra şöyle dedi: “Abicim biz hayattan ders alırız, sonra da aldığımız dersten bütünlemeye kalırız.”

        Türk komedi filmlerindeki diyaloglar benim yeni tutkum oldu mizah yazarı olarak beni çok da beslediklerini söylemeliyim.

        YENİ DURUMUM

        ŞİŞKO muyum tartışmasının ardından bazı kişiler “Yeni durumunu gösteren fotoğraf çektir de gönder, gördükten sonra inanırız buna” dediler.

        Bunu yapardım ama çıplak fotoğrafımı çektirip bunu sosyal medyada paylaşmak konusunda acaba yanlış mı anlaşılırım korkusu da var içimde.

        Fotoğrafımı isteyenlerin niyetlerinin Kadın Kokusu de çok masum olduğu şüpheli bence.

        Diğer Yazılar