Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kadınlar nedeniyle erkeklerin mutluluğu yakalamasının imkânsız olduğunu yazdığım yazıya hayli ürkütücü tepkiler aldım.

        Öyle anlaşılıyor ki yıllardır anlatmaya çalıştığım temel mesele ne yazık ki anlaşılamamış.

        Bu nedenle yıllar önce yazmış olduğum “Tractatus” başlıklı yazımı mecburen yeniden yayınlamak zorundayım.

        Böylece zaten bir klasik haline dönüşmüş o yazıyı yeni kuşakların da okuyup aydınlanmalarının yolu belki açılır.

        İŞTE BUYRUN TRACTATUS

        1- Dünyadaki bütün acıların, belaların, kavgaların, hatta doğal afetlerin bile temelinde kadın-erkek ilişkileri yatar.

        2- Barış ve güzelliğin olabilmesi için kadınlar ile erkeklerin anlaşabilmeleri gerekmektedir.

        3- 2 numaralı gözlem hiçbir zaman geçerli olamayacağı için 1 numaralı gözlemin sonsuza kadar doğru olması kaçınılmazdır.

        4- Felsefi yazılarda, hele Wittgenstein’ı aşma iddiasında olan bir metinde, filozofun objektif olma zorunluluğu yoktur.

        5- 4 numaralı gözlemimi doğru kabul eden insanlar bundan sonraki (evet hayret bir şey, doğru bildiniz 6 numara) gözleme hemen tepki duymasınlar.

        6- Kadınlar ile erkekler günün 23 saat 57 dakikasında fiziksel uyumsuzluk içindedirler. Bu uyum sadece cinsel ilişki sırasında olabilir. Bu da nadir yaşanan bir olaydır.

        7- Evet, o genelde 3 dakika sürer, bu global bir ortalamadır. İtirazınız varsa 4 numaralı gözlemimi tekrardan okumanız gerekmektedir. Bu süreyi kadınlar durmadan uzatmaya, erkekler ise daha da kısaltmaya uğraşırlar. 1 numaralı maddede bahsettiğim doğal afetlerin temelinde bu birbirine zıt arzular yatar.

        8- Her ay kadınlar belirli günlerde sonsuz bir sinirlilik içinde olmayı kendilerinin fiziksel hakkı olarak görürler.

        9- Bilim bunun bir hafta sürebileceğini söyler. Ancak kadınlar, erkeğe karşı bir komplo kurup gündelik konuşmaya “pre” ve “post” kavramlarını da eklemişlerdir. Böylece sinirli olma hakkı süresi bazı klinik durumlarda ayda toplam 30 güne kadar çıkabilir.

        10- 9 numaralı gözlemdeki “pre” ve “post” kavramları yerine rahatlıkla “önce” ve “sonra” da diyebilirdim, ama o zaman dediklerimin bilimsel olduğu şüphesi doğabilirdi.

        11- 9 numaralı gözlemdeki “klinik durum” kavramıyla tabii ki evlilik kurumu anlatılmak istenmiştir.

        12- Bu imkânsız ya, haydi diyelim ki kadınlar ile erkekler aralarındaki fiziksel uyumsuzluklara rağmen yine de bir arada olmayı, bunun bütün imkânsızlığına rağmen kararlaştırdılar.

        13- Bunun gerçekleşebilmesi için kadın ile erkeğin birbirleriyle kesin olarak konuşmaması gerekir.

        14- 13 numaralı gözlemi çürütmek için hiçbir kanıt getirilemez. Çünkü bugüne kadar birbirleriyle uzun konuşma yapıp da anlaşmış olan bir çift dünya tarihinde görülmemiştir.

        15- Bir önceki numaradaki gözlemime sinir olanların ne olup bittiğini anlamaları için şu anda hemen 4 numaradaki gözlemi okumaları gerekmektedir. Ne olduğunu bunu okuduktan sonra bile anlayamayanlar varsa artık benim yazılarımı okumasınlar.

        16- Kadın ile erkeğin konuşma yoluyla anlaşmasının imkânsızlığının tek nedeni, iki cins arasında konuşma denilen olaya yaklaşımdaki büyük farktan kaynaklanmaktadır.

        17- Kadınlar yaptıkları uzun konuşmaların sadece son cümlesini yani sonucu söyleseler, erkeklerle mükemmel bir diyalog içine girerler.

        18- Erkekler ise uzun konuşma yapacak ve detayları duyup hazmedecek gelişme düzeyine ulaşamamışlardır. Ve ileride ulaşacakları da çok şüphelidir. Onları sadece sonuçlar ilgilendirir.

        19- Erkekleri sadece sonucun ilgilendirmesi, onların sadece konuşmalarını değil yaşamlarındaki tüm hareketlerini de belirler. Bu nedenle 7’nci gözlemde yer alan 3 dakikalık sürenin tek sorumlusu erkeklerdir.

        20- Erkeklerin bu doğal aptallıklarının yanı sıra üstüne bir de cinsel performans korkusu eklenince kadınlar onları daima istedikleri gibi, güle oynaya manipüle ederler.

        21- Her ne ise Wittgenstein’dan ve genelde felsefeden nefret ediyorum, acayip de çok sıkılmış durumdayım.

        Diğer Yazılar