Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ALLAH onu başımızdan ebediyete kadar eksik etmesin Yayın Yönetmenim Selçuk Tepeli’nin devamlı daha fazla haber talebi sayesinde sık sık normal bir insanın katiyen girişmemesi gereken koşullarda seyahat etmem gerekiyor.

        Zamandan tasarruf için sabaha karşı yola koyulduğumdan, normal bir insanın sadece korku filmlerinde görme şansına sahip olacağı grotesk insan tiplerini ben gerçek hayatımda sürekli görüyor ve uzunca bir süre onlarla yaşıyorum. Cüzamlı bir kadından seks teklifi bile aldım bu arada.

        Seyahat deneylerimden anladığım kadarıyla Washington- New York arasında ne kadar seri katil, ebola virüsü taşıyıcısı, en son altı ay önce yıkanmış ve Narcos dizisinde gördüğümüz esrarın tümünü bir gecede içme başarısını gösteren, akıl sağlığı ancak Hannibal Lecter kadar olan insan varsa benim sokakta olduğum saatlerde seyahat etmeyi tercih ediyor olmalılar.

        Bu tür anlarda beni bu ortamlara girmeme neden olan Selçuk Tepeli’yi düşündüğümden onu hâlâ hayatta bırakmış olmamın bende yarattığı maksimum stres, o andaki koşullarımı biraz unutmamı sağlıyor.

        Bir korku filmi koşullarını ilk yaşadığınızda dehşete düşebiliyorsunuz, ama ben bunu haftada en azından üç kez yaşadığımdan bana fazla etki etmiyor. Ben etkilemediğini sanıyorum ama belki de Türkiye’ye döndüğümde ülkenin 21’inci yüzyıldaki ilk seri katili olacak kişiye de dönüşüyor olabilirim. Bilin bakalım öldürmeye kimden başlayacağım...

        Dediğim gibi ben bu koşullara artık alıştım. Beni en çok zorlayan şey, bu koşullardan geçtikten sonra Washington’da sabah sanki normalmişim gibi davranmak oluyor. İnanılmaz anormal koşullardan geçip normale geçmek, Selçuk Tepeli gibi elinde akli dengesi pek yerinde değil raporu olması gereken bir insanın bile kolay başarabileceği bir iş değil.

        Bu seyahatlerimde başıma gelen ve insanı intihara veya tımarhaneye yöneltebilecek türde her şeye alışmama rağmen son defasında sinirim bozuldu.

        Trende İngilizce’den anladıkları şüpheli olan insanlara her istasyona girerken, “Kapı ile platform arasında bir açıklık var. Buna dikkat edin” deniyordu. Gündüz saatlerinde yaşayan insanların bu tür uyarıları tek bir seyahatte en azından 100 kez duymaya ihtiyacı mutlaka oluyordur.

        Ama benim saatlerimde trende olan zombilerin hayatta başlarına gelebilecek en güzel şey, hareket halindeki bir trenin platform ile kapısının arasına düşmek olacağından, bunların tehlike algısı da hayli farklı olduğu için anonsun onlara ne faydası olacağını anlayamıyorum.

        Amerika’da insanlara, dünyanın her yerindeki insanların üzerinde fazla düşünmeden anlayabilecekleri basit bir gerçeği anonslarla defalarca anlatmak gerekiyor. Örneğin, üzerinde yemek yiyen köpek resmi bulunan bir konservenin, insanın yemesine uygun olmadığını kutunun üzerine yazmanız lazım burada. (Ben bir defasında gençken, parasızken bu konserveyi yemiştim, lezzeti hâlâ damağımda).

        Veya üzerinde ölü bir fare olan bir kutu fare zehri üstünde, “Sakın ha içmeyin” denilmesi lazım. Örnekleri çoğaltabilirim, “Hızla dönmekte olan pervanenin ortasına elinizi sokmayın, 30’uncu kattaki balkondan aşağı atlamayın” türde uyarılar burada normaldir.

        Tren şirketi de aradaki açıklığa biri düşer diye tazminattan kurtulmak için 20 dakika içinde bu anonsu 100 kez filan tekrarlıyor.

        (Not: Selçuk’la meselem aslında şu an çoktan hallolmuş olacaktı. Çünkü problemi çözmek amacıyla 9 Ekim’de Türkiye’ye hareket ediyordum. Vize krizi patladı, kaldım. Bunu da ölmekten kurtulmak için, Allah onu başımızdan eksik etmesin Yayın Yönetmenim Selçuk Tepeli’nin çıkardığını düşünüyorum. Ben de bunun için Washington’da krizin çözülmesi amacıyla elimden geleni yapıyorum.)

        Diğer Yazılar