Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BU şehirde değişik başkanlar döneminde gazetecilik yapma imkânım oldu. Hemen her dönemde rutini ağır olan şehirdir Washington. Herhangi bir haftayı ele alsanız, mutlaka Türkiye açısından kritik önemde bir toplantı ve görüşmelerin gündemde olduğunu görebilirsiniz.

        Şehrin rutininin içinde boğulma, yani ağacı izleyeceğim derken ormanın bütünü hakkında fikir sahibi olamama tehlikesi her zaman mevcuttur. Size takip ettiğim her toplantı, dinlediğim her konuşma hakkında yazı yazmadığımın fakındasınızdır. Bu, şehri çözümleyip anlatabilmek için kendime çok önceden çizmiş olduğum çalışma yönteminin sonucudur.

        Dinlediğim, öğrendiğim görüş ve tartışmalar, kendi başlarına tabii ki önemli olabiliyor. Ama onların Washington’un perde arkasında yaşananlarla bağlantıları kurulduğunda, gözden uzakta yaşananlarla bağlantısı saptandığında önemleri daha da artıyor.

        Ben bu şehrin hayatımızın şu anında bizler açısından anlamının ne olduğunu anlatabilmek için yöntemi böyle buldum. Tek tek ağaçları değil, ormanı tüm vahşiliğiyle anlatmak için uğraşıyorum. Rutinde olanı belki görmüyor gibi hissedebilirsiniz, ama onun anlamlarını, yansımalarını en iyi görün diye uğraşıyorum.

        İçimi böyle dökmeyi bir süredir planlıyordum, ama özellikle rutinin hayli kritik olduğu bir hafta içinde bulunduğumuzdan bunun bir an önce yapılması gerektiğine karar verdim.

        KRİTİK KARAR

        11 Ocak günü Başkan Trump, Kongre’den İran hakkında nasıl bir tavır isteyeceğini açıklığa kavuşturacak. Kongre Obama döneminde, İran’ın nükleer anlaşmaya uyumlu davrandığı gerekçesiyle anlaşmayı onaylamıştı. Bunun üzerine Obama da İran’a konulmuş bazı yaptırımların hafifletilmesi kararını vermişti.

        Bu çarşamba günü Trump, Kongre’den İran’a karşı nasıl tavır alınmasını isteyeceğini açıklayacak ve ertesi gün de yaptırımlar hakkında yeni kararını verecek.

        Yani daha önce Obama’nın yumuşattığı yaptırımları yeniden koyup koymayacağı veya bunların bu yumuşamış halleriyle devam edip etmeyeceği belli olacak. Amerikan Kongresi’nde bu konuda görüş ayrılığı var.

        Bir grup, İran’da yönetime karşı protesto sürdüren insanlara destek olunması için yaptırımların sertleşmesinden yana. Diğer grup ise eğer yaptırımlar sertleşirse bunun İran’da zaten var olan anti Amerikan havayı daha da yoğunlaştıracağını, İran’daki yönetimin de bu durumu kendi lehine kullanacağını söylüyor. Beyaz Saray kaynakları, iki olası gelişme hakkındaki senaryonun CIA tarafından Trump’a sunulduğunu, Trump’ın da tavrını buna göre belirleyeceğini söylüyor.

        DİKKATLE İZLENMELİ

        “Başkan Trump’ın bu konudaki tavrını hangi gerekçelerle alacağını Türkiye de yakından izlemeli” diyor buradaki bazı uzmanlar. Çünkü Trump bu defa, özellikle “İran yönetimine yönelik bir darbe gerçekleşsin diye” hedefi net yaptırımlar (targeted sanctions) düşünüyor. Yani İran Cumhurbaşkanı ile dini liderinin, ayrıca İran Devrim Muhafızları’nın bazı önemli komutanlarının ve bazı kurumların direkt adını vererek yaptırım getirmek istiyor.

        Şüphesiz bu Amerika’nın elinde bulunan etkili bir silah, ama aynı zamanda ters tepmesinden de korkulan bir silah. Bu yöntem kullanıldığı takdirde yöneldiği ülkede beklendiğinden çok farklı sonuçlara yol açması ve Amerika’nın uzun vadeli çıkarlarını sarsması ihtimali de bulunuyor. Trump işte bu hafta nasıl karar vereceğini gösterecek.

        Washington’da Kongre’deki bazı etkin ve önemli isimler, Türkiye’ye yönelik de hedefi net ve açık yaptırımlar zamanının geldiğinden söz ediyor. “Bu yüzden İran konusunda Trump’ın hangi tavrı sergilediğini Türkiye iyi analiz etmeli” diyor buradaki konuları iyi bilen kaynaklar.

        TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ

        Washington’daki Council of Foreign Relations’ta Türkiye’nin geleceği ve Türk-ABD ilişkileri masaya yatırılacak. Konuşmacılar, eskiden hem Türkiye hem de Irak’ta büyükelçilik yapmış olan James Jeffrey ile akademisyen Henri Barkey.

        Hatırlayın, 15 Temmuz darbe girişimi zamanı Büyükada’da yapılan bir toplantıda olması nedeniyle Henri Barkey darbenin planlayıcıları arasında olmakla itham edilmişti. O daha sonra yazdığı yazılarda bunu reddetti, fakat bu reddediş adı üzerine Türkiye’de yapılan spekülasyonları ortadan kaldırmaya yetmedi.

        Diğer Yazılar