Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TENİS turnuvasının ödül töreninde ödül vermeye çalışan AK Partili bakanlara yönelik öfke patlaması, birkaç holiganın veya çoluk çocuğun yaptığı iş diye düşünülüp hemen kenara atılacak bir şey değildir. Orada bu toplumda korkularla, endişelerle beslenen bir beyaz Türk öfkesi olduğu açıkça görülüyor.

        AK Parti gayet tabii oy kitlesinin değişmezliğine ve onların kendisine açmış olduğu sonsuz desteğe güvenerek, "Bizim size ihtiyacımız zaten yok" deyip o birikmiş öfkeyi görmezden gelebilir.

        Bu toplumda da bir şey değişmez, öfkeli ve endişeli beyaz Türk, siyasi bir ufku olmadan yaşamına devam eder, AK Parti de yine oyunu artırarak yolunda yürür.

        Bu tabii ki seçilebilecek bir yol. Ancak böyle kolayını seçmek uzun vadede hem toplumun tümünün iktidarı olma iddiasındaki AK Parti'ye hem de Türkiye'ye zarar verecektir.

        AK Parti yönetimi bu öfke patlamasına hiç kızmadan, bu öfke birikimine neyin yol açtığını analiz etmeli. Çünkü iyi analiz edilirse birkaç basit adımla bu beyaz Türk kitlesini de AK Parti'nin kazanabileceğini düşünüyorum ben.

        BEYAZ TÜRK ASLINDA AK PARTİYİ BEĞENİYOR

        Çünkü aslında bu beyaz Türk kitle, ekonomi yönetimindeki başarısı nedeniyle gönlünü zaten açmış durumda.

        Çoğu meslekli, eğitimli ve iş deneyimi olan bu beyaz Türk kitle, Türk ekonomisinde şimdiye kadar az görülen canlılık ve dinamizmin kendisine sağladığı imkânları kullanmaktadır ve bu yüzden kendisine itiraf etmese de AK Parti'ye müteşekkirdir.

        Bu objektif durum beyaz Türk'ün bilincinde, psikolojisinde derin fırtınalar yaratmaktadır. Çünkü aslında kendisini uzak hissettiği bir siyasi partiye ekonominin durumu nedeniyle sempatiyle yaklaşmaya başlamıştır.

        Beyaz Türk'ün buna rağmen endişeyle güçlenmiş öfkesinin nedenini anlayabilmek için beyaz Türk'ün tarihi ve sosyal koşullarına bir bakmak gerekiyor.

        BEYAZ TÜRKLER İKİYE AYRILIR

        Beyaz Türk kavramının bu ülkede popülerleşmesi ve oturması için uğraşan birkaç kişiden biri olduğum halde onlardaki temel bölünmeyi nasıl aşacağımı henüz daha çıkaramadım.

        Beyaz Türkler başlıca iki gruptan oluşur:

        1 - Hayat tarzı beyaz Türkleri

        2- Siyasi bilinçli beyaz Türkler

        Birinci grup ezici bir şekilde çoğunluktur bu grup içinde. Kendilerini ötekilerden hayat tarzlarıyla ayrıştırırlar. Bunların çoğu inançlı insanlar da değildir. İnançlı insanlardan farklarının sadece farklı hayat tarzları olduğuna inanırlar.

        Bu gruptakilerin çoğu, hayatın içine yeni ve dinamik biçimde girip zenginleşmeye başlayan inançlı insanların kendilerine benzeyen yaşamlar sürmeye başlamasını görmekte ama bunu anlayamamaktadır. İçki, iki grubu ayrıştıran tek kriter olmuştur. Ve ne yazık ki toplumda birçok siyasi ve sosyal tartışma içki odaklı yapılmaya başlanmıştır kaçınılmaz olarak.

        Bu grup, kendi hayat tarzına AK Parti tarafından bir saldırı geleceğini düşünmektedir. AK Parti yönetiminde böyle uzun dönemli bir plan olduğunu düşünmüyorum, ama arada bir yönetimden bu önyargıyı güçlendiren çıkışlar olması nedeniyle beyaz Türk'ün önyargısı ve endişesi birikip öfkeye dönüşmektedir.

        GELECEK İÇİN BUNLAR ÖNEMLİ

        Siyasi bilinçli beyaz Türkler için de hayat tarzı çok önemlidir ama onlar kendilerini sadece bu noktada tanımlamamaktadır. "Hayat tarzı beyaz Türk'ü", inançlı kesime kendisine müdahale edeceğini düşündüğü için düşman olabilmektedir. "Siyasi bilinçli beyaz Türkler" ise herkesin kendi inancına göre özgürce yaşaması ilkesini savunur.

        Dindar insanın kendisine seçtiği hayat tarzını en az kendi tercihleri kadar güçlü savunabilir. O dindar insanın seçimlerini nasıl savunuyorsa, kendi seçimlerinin de dindar kesim tarafından aynı şekilde savunulması gerektiğini düşünür.

        Bu gruptaki beyaz Türkler, hayat tarzı beyaz Türklerinden oldukça farklı ve bilinçlidir. Bu kesim AK Parti'ye destek vermeye daha eğilimlidir. Aslında AK Parti'nin uzun vadede farklı hayat tarzlarına dokunmayacağını düşünür ve dokunacak diye düşünenlerin de önyargılı olduklarını söyleyebilir.

        Beyaz Türk grup sadece bunlardan oluşsaydı o akşam spor salonunda yuhalama sesleri bu şekilde yükselmezdi.

        ENDİŞE BAZEN SALGIN HASTALIK GİBİ

        Ancak hayat tarzı beyaz Türklerinin korkuları, endişeleri ve bunun sonucunda biriken öfkeleri, bazen bu gruptaki herkesi salgın hastalık etkisi altına alabilmektedir. Cumhuriyet tarihinde hâkim ideoloji de bu önyargıyı desteklediğinden aslında bu şekilde düşünmeyen beyaz Türkler bile bir noktadan sonra etki altında kalıp öfkeye destek verebilmektedir.

        Ben AK Parti'nin sadece kendi kemik oy tabanına dayanarak ve inançlı kesimin ne olursa olsun desteğini çekmeyeceği tespitine dayanarak yolunda yürümesini hem kendisi hem de Türkiye açısından tehlikeli bulurum.

        Eğer Türkiye bir Müslüman ülke olarak dünyada fark yaratacaksa, model oluşturarak dünyaya örnek olacaksa, AK Parti'nin beyaz Türk destek tabanını genişletmesi gerekmektedir.

        Bu da Türkiye'de hayat tarzı korkularının artık ortadan kalkmasına ve beyaz Türkler içinde siyasi bilinçli Türklerin belirleyici olmasına bağlıdır.

        Bu olduğu takdirde zaten ekonomi yönetimi sayesinde beyaz Türk'ün gönlünü kazanmış olan AK Parti'nin bu grup içinde siyasi desteğini de büyütmesi mümkün olacaktır.

        YENİ LAİKLİK TANIMI

        Bütün bunların olabilmesi için Türkiye'de şimdiye kadar geçerli olan laiklik anlayışının değişmesi ve hem inançlısının hem de inancı olmayanın üzerinde anlaşabileceği bir yeni laiklik tanımı yapılması gerekmektedir.

        Bugüne kadar Cumhuriyet sistemimizde laiklik, devletin dindarlara kamu alanını tanımlama ve onlara nasıl davranıp nasıl bir hayat tarzı belirleyeceklerini empoze eden bir sistem gibi işlemiştir. Bu laiklik anlayışına hem dindar kesim hem de siyasi bilinçli beyaz Türkler karşıdır.

        Bunun yerine sekülarizm kavramına daha yaklaşıp toplumda herkesin arzu ettiği gibi inancını yaşaması ve onun gereğini hayat tarzına arzu ettiği gibi yansıtmasının güvencesini verecek bir seküler-laik sistem oluşturulmalıdır.

        Bu beyaz Türkler ve dindarlar açısında da mükemmel bir uzlaşma oluşturacaktır. Bu da hayat tarzı kavgalarını artık geçmişe gömüp ileriye yürümemizi sağlayacaktır; çünkü sekülarizm inançlıya sonsuz özgürlük verirken inanmamayı da tercih edenlere aynı özgürlüğü tanımaktadır.

        Hayat tarzına müdahale edilecek korkularını tarihe gömemedikten sonra biz daha çok bu son Cumhuriyet Bayramı gibi bayramlar görürüz, o salondaki gibi yuhalamalar da hep olur.

        O korkuları tarihe gömebilirsek işte o zaman Türkiye dünyada lider ülke ve Müslüman âlem için model olabilir.

        Diğer Yazılar