Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BÜYÜĞÜMÜZ olarak bildiğimiz, düşüncelerinden daima ışık aldığımız Atatürk'e yıllardır demediklerini bırakmadılar.

        Siyasetçinin dedikleri de bana hakaret gibi geliyordu ama onlardan daha kötüsü, kavramın da içine ederek kendilerine liberal diyen hainlerdi.

        Hem hain hem de korkak olduklarından Atatürkçü düşünceyi eleştirmekle tatmin olamadılar.

        İktidara yamalanmışlardı ve kendilerini dokunulmaz hissediyorlardı ya, eleştiriyi bir kenara bırakıp ağızlarını açtıkça Atatürk'le alay etmeye, ona hakaret etmeye de başladılar.

        Söylediler de söylediler, birbirlerini onayladılar, birbirlerinden cesaretalıp daha da kabalaştılar, terbiyesizliği üstdüzeye çektiler.

        İşin acıklı tarafı, bu tür insanların kendi varlık nedeni de Atatürk'ün temel ilkelerini koymuş olduğu cumhuriyetti. Ona rağmen kendilerini büyüten anne-babalarına hakaret edenler gibi acımasızca cumhuriyete ve Atatürk'e saldırmayı sürdürdüler.

        İktidar onları çıkarları gerektirdikçe kullanacaktı, kendi söyleyemediklerini onlara söyletecekti. Gözleri kinden dönmüş olduğundan bunu da göremediler.

        Sonunda ne oldu? Atatürk düşüncesinden çıktığı için ülke hem içerie hem de dışarıda duvara çarptı, tıkandı.

        İktidar artık işlerine tam yaramayan ve kendileri gibi dindar olmadıkları için pek de sevmedikleri liberalleri bir paçavra gibi kenara attı.

        Onlar, tarihte hak ettikleri "emekli Atatürk düşmanları" konumuna geldiler. Türkiye ise büyük liderinin yolundan çıktığından içeride ve dışarıda tıkandı kaldı.

        Atatürk ise yılların saldırılarına rağmen hâlâ daha dimdik ayakta. Görmek ve anlamak isteyenler için düşüncesi hâlâ ışık saçıyor.

        *

        Atatürk, cumhuriyeti kurarken eğer bu coğrafyada bir demokrasi oluşturulacaksa seküler olmanın kaçınılmaz olduğunu görmüştür.

        O dönemde, o dönemin dünya koşullarında bunu görmek bir deha meselesiydi.

        Bir tek seküler cumhuriyet yönetimi, içeride çeşitli inanç gruplarına eşit mesafede durabilir ve her tür inançtan insanın inançsızlarla birlikte var olabileceği kamusal alanı oluşturabilirdi.

        Seküler olmayan bir cumhuriyet yönetimi, ülkeyi bölmek ve iç savaşa itmek riskini taşıyabilirdi.

        Keza dış politikada da Türkiye öyle bir coğrafyada yaşıyor ki, seküler dış politika izlemediği takdirde Türkiye kendi coğrafyasının bataklığına çekilebilir ve bağımsızlığımızı feda etme aşamasına gelebilirdik.

        AK Parti'nin iktidara geldikten sonra en büyük hatası, geçici yol arkadaşları liberallerin Atatürk'e duydukları kinin yolundan gitmek oldu. Lafta olmasa bile tüm iç ve dış pratikte sekülarizm tahrip edildi, silindi.

        Sonunda içeride ve dışarıda geldiğimiz duruma bakın; Türkiye ikisinde de duvara toslamış durumda.

        İçeride farklı mezheplere yönelik temelde kindar olan söylemler sürdü. İnsanlar kendileri gibi inançlı olmayanları düşman olarak görmeye başladılar, kamusal alanımız çöktü, dışarıda ise laik cumhuriyetimiz El Kaide'yle bağlantısı olduğu bilinen teröristlerin yanında durmaya başladı.

        Bence Türkiye'nin içeride ve dışarıda durumu çok acıklı haldeydi.

        Buna rağmen benim umudum hâlâ var. Çünkü Atatürk dimdik ayakta, kim uğraşırsa uğraşsın bir tek o yıkılamıyor; çünkü o kendisiyle uğraşanların yanında bir dev olarak kalıyor.

        Tüm dünya "gelmiş geçmiş en büyük lider" olarak kabul ediyor Atatürk'ü; biz ise kendi ailemizin büyüğü olan bu insanı unutturmaya, ona hakaret etmeye çalışıyoruz. Ama artık bu bitti, onun fikri yol göstericiliği olmadan yürünemeyeceği belli oldu.

        Bilin ki bugün gelinen tıkanıklık durumunda çıkışın tüm ipuçları Atatürkçü düşüncede vardır. İsteyen ondan yararlanır ve modern, laik, demokratik, Müslüman ülkesini kurabilir. Bu fırsat hâlâ var; çünkü temellerimiz yıkılamıyor, Atatürk'ün sağlam duruşu sayesinde.

        Diğer Yazılar