Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİLİYORUM abarttığımı düşünüyorsunuz, ama Türkiye'de tüm zamanların sonu çoktan gelmiş durumda. Armageddon beyinlerde yaşanıyor. 21 'inci yüzyıl Türkiye'de kitlelerin kolektif beyin ölümü yüzyılı olarak bilinecek. Bunun işaretleri her yönden geliyor. Türk beyninde yaşanmakta olan büyük tufanı, "Nuh: Büyük Tufan" filmini izlerken düşündüm.

        *

        Şu an sinemalarda olan film tam da beklediğim gibi çıktı. Tufan söz konusu olduğunda görsel şölen müthişti, ancak film lüzumsuz derecede uzundu. Uzun olması gerekmişti çünkü yapımcıları bize sadece büyük tufan masalını anlatmakla yetinmemişler bir de bizde inanç tazeleme işine de girişmişlerdi. Dini söylem ağırlıklı olarak filmin her yönüne yayılınca aslında heyecanla izlenip makul sürede bitecek film gereksiz yere sakız gibi uzatılmıştı.

        *

        Ara verilmeden önce tam da günümüz Türkiye'sine uygun bir film bu. Hurafeler, herkesin kendisine göre anlattığı abartılı dini efsaneler, batıl inançlar ve irrasyonel düşüncenin kesiştiği noktada takılıp kalmış ve bu yüzden ölmeye başlamış beyinler kimbilir bu filmi nasıl algılayacak ve ondan kimbilir ne tür hayat dersleri çıkaracaklar diye düşündüm.

        *

        Benim abartılı biçimde anlattığımı düşünebileceğiniz beyinlerimizin acıklı durumunu, hayatın her alanında sadece insanları gündelik konuşmalarına kulak kabartarak kavrayabilirsiniz. Nitekim filme ara verilince de bunun örneğini gördüm. Hurafeler, herkesin kendisine göre anlattığı abartılı dini hikâyeler, batıl inançlar ve irrasyonel düşüncenin kesiştiği noktada kalmış ve bunların pençesine düşerek neredeyse tutsak olmuş beyinler çocuklaşmaya da başladılar. Büyük Tufan filmini kendilerini biraz işin dışında tutup bunu kendi hayatları ve Türkiye hakkında derslere dönüştürmeden seyredemiyorlar. Filmi film olarak algılayıp söylemi o noktada tutamıyorlar artık. Bu filmde tabii ki günahlar ve ödenen bedeller üzerine bir anlatı olduğundan insanlarımız buradan günümüz siyasi gerçekliğine yönelik konuşmalar çıkarmak için vesile sayıyorlar, günahkârların Türkiye'de de nasıl bedel ödeyeceğine ve buradan Türkiye'de kurtarılmanın siyasi koşullarına kadar gidebiliyorlar.

        Konuşmalar öylesine çocukça ve irrasyoneldi ki, bunları ilk duyan şaşırabilirdi ama ben bunları her alakasız ortamda hemen her gün, konu ne olursa olsun duymaya başladığımdan şaşırmadım. Zaten bu film de bu tür beyinleri tetiklemek için bu kadar uzun tutulmuştu ve inanç üzerine bilinçli oyunlar oynanıyordu.

        *

        Burada sadece kuvvetli görsellikle desteklenerek duygularla oynandığı için içine düşülen duygu fırtınası söz konusu değildi. Burada çok daha derinde işleyen bir mekanizma var. Türk insanın son yıllarda sergilediği siyasi tavırlar, hangi tür söylemlere neden inandığı ve gündelik yaşama dair nasıl tavırları neden aldığını açıklayan bir beyin mekanizması söz konusu burada.

        *

        CHP Genel Başkanı eşini bir belediye kursuna gönderse veya kendisi etrafını CHP'liler ile çevirmeden bir sinemaya gitse ve ikisi de etrafındakilerin konuşmalarını, nasıl düşündüklerini, nasıl tavırlar aldıklarını bir duysalardı, CHP Lideri belki de CHP'yi, bir daha seçim kazanması imkânsız olduğu için siyasi yaşamdan bile çekerdi. Ama bunu yapmıyorlar, seçim öncesinde CHP'nin düzenlediği İzmir mitingi gibi gereksiz ve kendi kendilerine propaganda yaparcasına sadece bazı semtleri ve sadece CHP'lileri dinlediklerinden onların gerçek Türkiye'den haberleri yok.

        *

        Üzerlerine abartılı hurafeler ve aşırı dini söylemler ile yüklenilmiş bu kitlelerin beyni artık üstlerindeki yüke dayanamamış ve çökmüş durumda. Çöken beyinler artık yetişkin insanlara yakışan biçimde olgun ve sakin düşünemiyor. Bunların beyinleri geriye giderek çocuklaşmaya başlamış durumda ve bir çocuk gibi kendilerine anlatılan her masalı, her hikâyeyi doğru olarak kabul edip buna onay veriyorlar.

        *

        Yıllardır bölünme korkusuyla yaşatılmış olmamıza rağmen gözümüzün önünde yaşanan bölünmeyi göremiyoruz. Türkiye çoktan ikiye bölünmüş durumda. Bir tarafta her şeye rağmen beyinlerinin rasyonel bölümlerini çalıştırmak için savaşan ve üzerine abanılan her türlü irrasyonel düşünceye karşı direnmeye çalışan azınlık var. Diğer yanda ise her türlü gardını indirmiş ve beyinlerinin rasyonel çalışmayı düzenleyen bölümünün ölmesinden mutluluk duyan çoğunluklar. Ve çoğunluk kendi beyinlerinin yol açtığı düşük düzey denge durumunda yaşamaya çok da memnun.

        *

        Bu yüzden toplumda bir türlü mantıki bir diyalog oluşamıyor, çünkü beyinler farklı dünyalarda yaşıyorlar. Bir taraftan bazıları "Erdoğan neden başkan olamayacak?" diye düşünürken diğer tarafta çoğunluklar kendilerini çoktan başkanlık dönemine hazırlamışlar ve onu gönülden kabul etmiş durumdalar. Gerçeklikten kopuk olanlar hâlâ daha "Olur mu olmaz mı?" diye tartışıyorlar.

        *

        Sizler gerçeği görün ve durumu kabul edin de ileride başkanın insaflı çıkmasına bağlayın umudunuzu. Çünkü bu haldeki çoğunluk beynine konuşmayı bilen, onu iyi tanıyan ve nasıl harekete geçirileceklerini bilen bir başkan, ne isterse yaptırabilir onlara. Umalım da hep iyi ve güzel şeyler istesin ileride.

        Diğer Yazılar