Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        7 ay önce Washington’da son derece gizli bir toplantı yapıldı. Batı ve Arap istihbarat servislerinin şefleri toplanıp Ortadoğu için önemli kararlar aldılar.

        Toplantıda IŞİD’e karşı yapılacak mücadelenin yol haritası çıkarıldı. Bu mücadelede Amerika’nın yanında yer alıp da ön plana çıkacak istihbarat servislerinin adına vurgular yapıldı.

        Bu savaşta Ürdün ve Türkiye’nin istihbarat servisleri ön plana çıkıyordu. Ve emin olun, önceki gün NATO zirvesinde alınan ve yeni gibi sunulan kararların çoğunun temeli bu global casuslar zirvesinde atıldı.

        ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice’ın aktif olduğu bu toplantıya Suudi Arabistan İçişleri Bakanı’nın yanı sıra Türkiye, Katar ve Ürdün’ü istihbarat servis başkanları da katıldı.

        Ben NATO zirvesinden sonra yapılan açıklamada, Ürdün’e istihbarat konusunda önemli rol verileceğini okuyunca aylar önceki bu zirveyi hatırladım ve bu toplantıyla ilgili bilgileri tekrar okudum.

        Bu şekilde çalışınca NATO kararlarının aslında istihbarat servisleri tarafından aylar önce yazılıp oluşturulmuş olduğunu görüyorsunuz.

        Bence bunun anlamı şu: “Evet, devletler düzeyinde bazı kararlar alındı, ama bundan sonra çok şiddetli gizli operasyonlar başlatılacak; çünkü mücadeleyi gizli servisler üstlenmiş durumda.”

        Bu savaşta Ürdün gizli servisinin yanı sıra MİT’e de büyük görevler düşecek. İlk önce sınır geçişleri ve IŞİD’e yeni katılımlar engellenecek. Ve Türk istihbaratına yeni bilgi akışları sağlama açısından da güveniliyor.

        İstihbarat akışı vurgusunda Ürdün’ün ön plana çıkarılması da ilginç. Çünkü Ürdün istihbaratı, Amerikan istihbaratıyla bölgede en yakın ve sıcak çalışan casusluk örgütü.

        El Kaide ile savaş sürerken ve Bin Ladin kovalanırken Ürdün, yakaladığı El Kaide militanlarından çoğunlukla işkence yoluyla aldığı bilgileri CIA’ya aktararak Ladin’in öldürülmesinde büyük rol oynadı.

        Ayrıca Ürdün, İsrail’le iyi ilişkilerini sürdürüyor ve bunun MOSSAD ile iyi ilişkiler olarak da sürdüğünü tahmin etmek o kadar zor değil.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Obama arasında yapılan ve Türkiye’nin mücadeleye katılma biçimlerinin tartışıldığı görüşmeden sonra Amerika tarafından yapılan açıklamada “antisemitizmle mücadeleye uygun zeminler yaratılması” vurgusu bana manidar geldi.

        ABD bununla Türkiye’de zaman zaman yükselen anti İsrail söylemlerinden duyduğu rahatsızlığı da dile getirmiş oldu.

        NATO zirvesinden sonra görüldü ki, temelde global istihbarat çevreleri tarafından çizilen bir mücadele başlatılıyor ve bu mücadelede Türkiye’nin hayli önemli rolü olacak.

        Yapılan tespitlere göre, IŞİD’in en büyük gücü olarak sunduğu Batılı gençleri militan olarak saflarına katması, onun en büyük zaafını da oluşturuyor. Söylenen bu kadar ama ima edilen şu: “Böyle bir kanalın var olması, IŞİD’in içine yeni militan görünümünde özel güçlerin sokulması yolunu da açıyor; bu yol kullanılacak ve belki de çoktan kullanıldı.”

        Sınır geçişlerinin kontrolü Türkiye’ye emanet edildiğinden bu tür riskli operasyonlarda MİT’in ön planda yer alacağını tahmin etmek zor değil.

        Diğer Yazılar